0 0 0000

Sırat köprüsünde soğuma

Yaşama daha geniş açılardan bakanlar, her şeyin ama her şeyin sadece ve sadece bir “süreçten” ibaret olduğunu söylerler... Ne ki “katı” olanlar, süreçleri daha ağır aktığı için biraz daha fazla fark edilirler...

Örneğin, varmış gibi duran insan yaşamı daha ağır akan bir süreçtir, ışık ise fark edilemeyecek kadar hızlı...

***

Dün, İbrahim Tatlıses’in trajik konumuyla başladı...

Yeni bir Çernobil tehlikesini barındıran Japonya ile sürdü... Suudi Arabistan askerlerinin Bahreyn’e girmesiyle sonlandı...

Bunları izlerken her şey bir süreç mi, yoksa “soğuma ve ısınma” arasında gidip gelen bir sırat köprüsü mü, tereddütte kaldım...

***

Örneğin...

İstanbul’un orta yerinde on bir kurşun kusan uzun namlulu kalaşnikoflarla öldürülmek istenen ağır yaralı İbrahim Tatlıses yoğun bakımda beyin basıncını düşürebilmek için uyutuluyordu...

İbrahim Tatlıses’in vurulduğu saatlerde Japonya’yı vuran 8,9 büyüklüğündeki depremde hasar gören Tokyo’ya 250 kilometre uzaklıktaki Fukuşima nükleer santralinde, 11 kişinin yaralandığı yeni bir hidrojen patlaması daha meydana geldi...

Orada da kendisine acil şifalar dilediğimiz İbrahim Tatlıses gibi, atom reaktörünü büyük bir faciaya sebep olmaması için uyutmaya çalışmaya koyuldular...

***

Radyasyon sızdıran reaktörün soğutulması ve santralin ilgili birimindeki basıncın azaltılması amacıyla reaktörün deniz suyuyla doldurulması işlemine daha önce başlanmıştı...

1986 yılında Çernobil’deki kazada da başvurulan bu yöntemle, nükleer reaktörde sorunların zincirleme olarak yaşanmasının engellenmesi hedefleniyor.

Ancak bu işlemle aşırı derecede ısınan reaktörün tamamen soğutulması 10 günü alabiliyor.

***

Soğutulmaya çalışılan beyin ile atom reaktörü arasında da bir benzerlik var gibi...

Çünkü...

Elektrik kesintisi durumunda reaktördeki basınç ve sıcaklık artmaya devam ediyor, soğutma sistemi devre dışı kalıyor.

Eğer bu süreç durdurulamazsa yüksek basınç ve aşırı ısınma nedeniyle nükleer yakıt çubuklarının hasar görmesi, hatta tümüyle tahrip olması mümkün. 

İşte bu tahrip sürecine “nükleer erime” deniyor.

***

Japonya, başta kendi halkı olmak üzere tüm dünya halklarını yeni bir atom bombasından korumak için reaktörleri soğutmaya çalışırken, piyasaların ısınmasını da engellemeye uğraşmakta... 

Japonya Merkez Bankası (BOJ) bu nedenle ülke tarihinin en şiddetli depreminden sonra finansal piyasalardaki istikrarı korumak için toplamda 21,8 trilyon yen (265 milyar dolar) tutarında likidite sağlayabileceğini açıkladı.

İlk etapta 15 trilyon yen (183 milyar dolar) ardından da iki gün içerisinde 6,8 trilyon yen (82 milyar dolar) tutarında kaynak sağlanabileceğinin açıklanması, Japon Borsası’ndaki düşüşü 6,2 puan ile sınırladı...

BOJ, piyasalarda bir panik ortamının oluşmasını önlemek amacıyla bu adımı atarak nükleer santral benzeri aşırı ısınmaya teamüllü ekonomik ortamı “soğutmaya” çalıştığını ifade etti...

***

Japonya’nın küresel ekonomideki payı yüzde 7...

Japonya Merkez Bankası, doğal afetin Japonya’yı yeniden resesyona sürüklemesinden ve küresel mali kriz ardından dünya genelindeki toparlanma sürecine sekte vurmasından endişe etmekte...

Amaç dünya ekonomisi de buharlaşmasın...

***

Dünya öğleden sonra da Ortadoğu’da bir başka soğutma-ısıtma hamlesine şahit oldu...

Komşuda bir isyandan korkan Suudi Arabistan Kralı’nın emriyle yaklaşık bin Suudi askeri sınırı geçerek Bahreyn’e girdi ve hükümet tesislerini korumaya aldı.

Ancak bu olay Şii muhalifleri ayaklandırdı. Zira ülkedeki ayaklanmaları Şii muhalefet yaparken, Bahreyn hükümeti Sünni komşularından yardım istemişti.

Suudi Arabistan kendi rejimini soğutmaya çalışırken, Bahreyn biraz daha ısınacağa benzer...

***

Size dönüp soruyorum:

Yaşam bir süreç mi, soğutma ve ısınma arasında gelip giden bir sırat köprüsü mü?

star

Bu yazı 1,549 defa okundu.