En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Dünya Astım Günü için alternatif açıklama



Artık neredeyse her hastalığın, her sağlık probleminin bir günü ya da haftası var.

3 Mayıs da 'Dünya Astım Günü' idi.

Bu güzel bahar gününde pek çok yerde toplantılar, konuşmalar, televizyon programları yapılacak; gazetelerde, dergilerde yazılar çıkacak. Yıllardan beri astımlı hastalarla uğraşan, onları tedavi eden bir hekim olarak bugün için benim de söyleyeceklerim var. Dünya Astım Günü’ ne 'temiz bir kalp' ile bakanlar, insanların bu tür özel günlerde bir hastalık konusunda bilgilendirilmesinin hiç de kötü bir şey olmadığını düşünebilirler ama böyle günlerin kapitalist ekonominin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu çoğu kimse bilmez.

Ben Dünya Astım Gününü hastalarımı ve ilaç endüstrinin oyunlarının farkında olmayan veya oldukları halde seslerini çıkarmayan meslektaşlarımı uyarmak için kullanıyor ve bu bakımdan çok da faydalı buluyorum.

Astım korkulacak bir hastalık değildir Her geçen gün hayatları astımdan değil, onun yarattığı korkulardan dolayı zindan olan pek çok hasta görüyorum. Zamanımın önemli bir kısmını “tedavi değil teselli” alıyor.

Astımın korkulacak bir hastalık olmadığını ve tedavisi astım kadar yüz güldürücü olan çok az hastalık olduğunu tekrarlayıp duruyorum. Hastalar ve özellikle astımlı çocukların anneleri şaşkın şaşkın yüzme bakıyorlar şaka mı yapıyorum diye. Hastalarıma astımlıların doktor kontrolü altında olmaları, sigara içmemeleri ve içilen ortamlarda bulunmamaları, beslenmelerine dikkat etmeleri, spor yapmaları ve düzenli bir hayatları olmaları dolayısıyla daha uzun ve sağlıklı yaşadıklarını hatırlatıyorum.

Astım klinik bir teşhistir

Astım hastanın dikkatle dinlenmesi, sorgulanması ve ayrıntılı muayenesi ile teşhis edilen bir hastalıktır. Bazı hastalarda –o da başka hastalıkları dışlamak için- bir takım tetkikler yapılması gerekebilir.

Bir kişinin astım olduğunu kanıtlayan ne özel bir kan tahlili, ne alerji testi, ne röntgen ne tomografi vardır ama görüyorum ki envai çeşit tetkik yapmadan astım teşhisi koyan hekim kalmadı.

Astım teşhisi için yapılan tetkikler çoğu zaman hastanın canını ve cüzdanını yakmaktan başka bir işe yaramıyor.

Astım ilaçları kullananların çoğu astımlı değil

Son senelerde gereksiz ilaç tedavisi akıl almaz boyutlara erişti. Birkaç defa öksürene, nefesim daralıyor, içim sıkılıyor diyene hemen astım teşhisi konup astım ilaçları peynir-ekmek gibi yazılıyor.

Sürekli ilaç kullanması gerekir diye rapor verilenlerin çoğu hayat tarzında yapılacak bazı düzenlemeler ile ilaca gerek kalmadan iyi olabilecek hastalar. Hatta içlerinde astımla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar bile var.

Neredeyse her gün, nefesi daraldığı zaman kullanması için Ventolin fısfıs yazılan panik atak hastası görüyorum.

Bu hastalara “İlaç kullanmanıza gerek yok. Şunlara şunlara dikkat edin; şunları şunları yapın, yeterli” dediğimde şaşırıyorlar:

”Nasıl olur Hocam? Doktorumuz bize bu ilaçları ömür boyu kullanmasanız tıkanıp kalır ölürsünüz demişti” diyorlar.

Astımlılarda yapılan yanlışlar

Astım ömür boyu devam eden bir hastalıktır ama bu her hastanın hayatı boyunca ilaç kullanacağı manasına gelmez.

Astımlıların en az üçte birinde “ilaç bile kullanmadan” tam kontrol sağlamak mümkündür. Çocukluk çağında başlayan astımın hastaların yarısından fazlasında buluğ çağından sonra kendiliğinden iyileştiğini de eklemek isterim.

Hastaların yüzde 50-60’ ında ise sadece sprey kortizon yeterli olmasına karşılık astım teşhisi konanların neredeyse tümüne kortizonla beraber uzun tesirli nefes açıcı (UTNA) ihtiva eden ilaçlar yazılması artık Allah’ ın emri oldu.

Uzun tesirli nefes açıcı ilaçların (UTNA) astımlıların ancak yüzde 10 kadarında gerekli olduğunu ama buna aldırış eden kimsenin kalmadığını, UTNA’ ların çok pahalı ilaçlar olduğunu da hatırlatmak isterim.

İş ekonomik kayıpla bitse ona da razıyım. UTNA’ ların gerçek manada ihtiyacı olmayan kişilere -özellikle küçük çocuklar ve başka ilaç kullananlara da- yazılması sağlık bakımından çok zararlı olabilir. Gereksiz UTNA kullanımının astımın ağırlaşmasına ve astımdan ölümlere yol açtığı biliniyor.

UTNA: Bu ilaçlardaki etken maddeler formoterol ve salmeterol’ dur.

Artık UTNA da kesmiyor

Astımın çok iyi tedaviye çok iyi cevap veren bir hastalık olmasına rağmen hastaların ancak yüzde 1 kadarının tam olarak tedavi edilebildiklerini gösteren “müthiş araştırmaların” sebebi hastalara daha fazla ilaç yazılmasına zemin hazırlamaktır.

Kortizon + UTNA’ yı çoğu hastada gereksiz bulurken meğerse bu daha iyi günlerimiz de haberimiz yokmuş. Şimdi bu muhteşem ikiliye bir de anti-lökotrien ilaç ekleme modası çıktı.

Artık her astımlıya hatta bazen öksürene, sözde nefesi tıkanana kortizon + UTNA + anti-lökotrien yazılıyor.

Anti-lökotrien ilaçların da ancak özel durumlarda denenebileceği ve sınırlı sayıda hastada işe yarayabileceği kanaatindeyim.

Gelelim neticeye

Dünya Astım Gününün ilaç endüstrisinin pazarlama araçlarından biri olduğunu unutmayın. Dünya Astım Gününü kutlayalım kutlamasına, ama ticari amaçlar için kullanılmasına karşı uyanık olalım. En önemlisi, de aman doktorlar ve hastalar olarak konu mankeni durumuna düşmeyelim.



Bu yazı 1,832 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,108 µs