En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

''Yaptırmayız''



Gültan Kışanak'ın Siirt'teki mitingde yaptığı konuşma yine bir acayipti.
Erdoğan'ın "367 milletvekili verin, bende size yeni anayasaya yapayım" sözlerine karşı çıkarken söylediği lafa bakın:
"Başbakan 367 değil 400 milletvekili de çıkarsa biz kabul etmediğimiz bir anayasayı yaptırtmayacağız, buradan ilan ediyoruz. (...) Ankara duysun, Tayyip Erdoğan duysun. Biz nasıl bir anayasa istiyoruz? Demokratik bir cumhuriyet istiyor muyuz? Demokratik özerklik istiyor muyuz? Ana dilde eğitim istiyor muyuz? Demokratik özerk Kürdistan istiyor muyuz? Tüm siyasi tutsakların özgür kalmasını istiyor muyuz? Kürt halkının önder olarak kabul ettiği Sayın Abdullah Öcalan'ı aramızda görmek istiyor muyuz?"
Bütün bunları istemek başkadır da, "eğer bunlar bunlar olmazsa biz de yeni Anayasa yaptırmayız" demek ne oluyor, onu tam anlayamadık.
Yani o zaman ayaklanır, ortalığı kana bular, Türkiye'yi yönetilemez hale getirir ve yeni Anayasa da yaptırmayız" demek mi istiyor?
Biz siyasi tarihimizin ilk sivil anayasasını yapacağız diye sevinirken başımıza gelene bakın; ordunun şantaj ve tehdidinden kurtulduk derken şimdi de başka bir silahlı gücün şantaj ve tehdidine maruz kalıyoruz!
400 milletvekili de kabul etse, Kışanak ve arkadaşları kabul etmezse, anayasa-manayasa değişmezmiş bu ülkede...
Pardon Gültan Hanım; o vakit siz ve arkadaşlarınız neden zahmet edip de seçime giriyorsunuz; neden baraj var temsil edilemiyoruz diye yakınıyorsunuz? Anayasamıza "anayasa değiştirmek için şu kadar oy gerekir" diye neden yazmışız? Parlamento aritmetiğinin hiçbir önemi yoksa; "nitelikli çoğunluk bir yana, biz bir yana" diyorsanız; kim ne kadar milletvekili çıkarırsa çıkarsın, sonuçta baskın basanın olacaksa, sonucu silahlar belirleyecekse, seçim denen bu oyunu neden oynuyorsunuz?
X x x
Böyle bir üslubun, daha iyi bir anayasa çıkmasıyla zerre kadar ilgili olmadığı besbellidir. Şu dönemde, yeni bir anayasa yapılıyorken, Kürtler'in anayasadan kaynaklanan sorunlarının ne kadar çoğu halledilirse o kadar iyidir diye düşünen, bunu isteyen bir siyasetçi böyle bir dil kullanmaz. O, bir yandan kendi taleplerini ortaya koyarken bir yandan da mümkün olanın en fazlasını elde etmek için kamuoyunu iknaya çalışır; ittifaklar arar; bunun için birleştirici bir dil kullanır; böyle bir tehdit üslubunun işleri sarpa sardırmaktan başka bir şeye yaramayacağını bilir ve lafına dikkat eder.
Ama anlaşılıyor ki, BDP çizgisinin Anayasa değişikliğine filan pek aldırdığı yok. O varsa yoksa "önderini" dışarı çıkarmaya çalışıyor ve boyuna bizi tehdit ediyor: Öcalan dışarı çıkmadıkça silahların tehdidinden kurtulamazsınız!
Neyse ki, Türkiye'de Kürtler adına siyaset yapan başkaları da var ve hepsi Kışanak gibi tehditkâr değil. Mesela Sezgin Tanrıkulu... Geçtiğimiz günlerde partisi CHP adına açıkladığı dört maddelik Kürt programı hem gerçekçi hem birleştirici hem de Kürt çoğunluk açısından da oldukça tatmin ediciydi:
"1) Faili meçhul cinayetler ve kayıpları ortaya çıkarmak için uluslararası standartlarda ve yasayla bir komisyon kurulması.
2)Seçim barajının, bölgenin gerçek temsilini de sağlayarak, sorunun çözümünün yasal kulvarlarda mümkün kılınmasına imkân verecek şekilde indirilmesi.
3)Türkiye'nin, 1993'te Yerel Yönetimler Avrupa Şartı'na taraf olduğu sırada, bunun 7 maddesine koyduğu 10 çekinceyi kaldırarak, Yerel Yönetimlerin Güçlendirmesi Reformu'na yolları açması.
4)Anadilde öğretim."
Sezgin Tanrıkulu tarafından CHP adına ortaya konan bu somut programın AK Parti'yi de zorlayacağını; Erdoğan'ı son günlerde gerilediği "Kürt sorunu yoktur" noktasından daha ileri adımlar atmak zorunda bırakacağını öngörebiliriz. Nitekim Bülent Arınç'ın Diyarbakır konuşması da bunun işaretlerini veriyordu. "Göreceksiniz 12 Haziran'dan sonra daha güçlü geleceğiz ve bugün bu sorunların çözümü için yaptıklarımızın 10 mislini yapacağız. Halkımız bunu biliyor ve buna güveniyor. Sanıyorum 1 Haziran'da Sayın Başbakanımız geldiğinde bu sorun ve bu sorunun çözümü konusunda herkesi tatmin edecek açıklamalar yapacaktır'' diyordu Arınç.
İşte demokratik süreçler de zaten böyle ilerler. Reformculukta yarış başladı mı; temel sorunlara çözüm formülleri siyasette rekabet konusu haline geldi mi, artık işler rayına girmiş demektir.
Kabul etmeliyiz ki, demokratik taleplerin sonu yoktur ve hiçbir reform "tam" bir reform olamaz. O yüzden tam demokrasi isteyenler, en kapsamlı reform adımları karşısında bile sloganlarının "yetmez ama evet" olacağını bilirler. Ama bundan gocunmazlar.
Çünkü demokrasi ancak böyle böyle ilerler.

bugün



Bu yazı 1,460 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,969 µs