En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Beni yanıltan general



Bu yazı biraz tekrar olacak...
Daha doğrusu, “self plagiarism” yapacağım... “Kendimden aşıracağım” yani.

Buyrun:

Henüz 2000’li yılların başı... Harp Akademileri’ndeki ünlü “Yaşar Büyükanıt söylevi”, darbe sever medyamızda ve dar ideolojik çevrelerde büyük yankı yaratmıştı.

Hilmi Özkök’ten sonra Genelkurmay Başkanı olacak bu “delişmen paşa” neler de söylüyordu böyle?

Küresellik olgusuna dümdüz gidiyordu.

Uyum yasalarını eleştiriyor, örtük cümlelerle “AB sürecine” verip veriştiriyordu.

Dahası, iktidar partisine karşı mesafeliydi ve kurduğu her cümlenin içine özenle “irtica” sözcüğünü yerleştiriyordu.

İlk bakışta “okuyan bir asker” izlenimi ediniyordunuz.

Halefi olacak İlker Başbuğ Paşa gibi, “İcabında Habermas’ı da biliriz” demeye getiren laflar etmiyordu ama siyaset bilimi terminolojisine ait bazı kavramları rahatlıkla telaffuz ediyordu.

Üstelik, ödünsüzdü...

Hükümetin yapıp ettiklerine karşı görece sert bir duruş sergiliyordu. Üstelik, tavrı ve yüz hatları da sertti. En azından “öyle olduğu” düşünülüyordu ve bu durum “fısıltı gazetesi” aracılığıyla duyurulması gereken yerlere duyuruluyordu.

Beklenti şuydu:

Paşa gelecek, akim kalmış darbe girişimlerini bir ucundan tutup tamama erdirecekti...

Henüz “Sarkız”, “Ayışığı”, “Yakamoz”, “Eldiven” adlı darbe girişimlerinden haberdar değildik ama cihet-i askeriyede bir şeylerin döndüğünü hissediyorduk.

Paşa geldi ama bir şey olmadı. Yani “beklenen” darbeyi yapmadı.

Darbe yapmadığı gibi, darbe soruşturmaları nedeniyle sonradan içeri alınacak bazı iyi çocuklarla da arasına mesafe koydu.

Kılıçdaroğlu’nun “yargılayacağız” dediği darbe bu işte... Mebzul miktar “yapılmışı” dururken, “yapılmamışını” yargılayacaklar.

Darbe yapmamak gibi büyük bir kabahat işleyen Büyükanıt, kısa sürede, darbe sever medyamızın boy hedefi haline geldi.

Hatta, arkasından şöyle başlıklar bile attılar: “Büyükanıt’tı, küçük anıt oldu...”

Büyükanıt’ın selefi pozisyonunda bulunan Hilmi Özkök ise, küfredilen generallerin başında gelmektedir.

Özkök, “Demokrasilerde asker parlamentonun emrindedir” demişti.

Bununla da kalmamış, sürekli “hukuk” • hatırlatmıştı.

Bugün öğreniyoruz ki, görev yaptığı dönem içinde, darbe cuntalarıyla sürekli “niza” halinde olmuş, onların hiçbir görüşme talebini kabul etmemiş, bütün darbe girişimlerine (yetkisini kullanarak) engel olmuş... Başına bir iş gelmesin diye de karavanadan yemek yememiş, dört yıl boyunca “sefer tası” taşıyıp durmuş.

Küfürlerden nasibini alan generallerden biri de Doğan Güreş’tir.

Bazı siviller, “Asker elbette siyasetçinin emrindedir... Başbakan Tansu Hanım tak diye emreder, ben şak diye yaparım...” dediği ve darbe gibi çağdışı işlere tevessül etmediği, belki de edemediği için, Doğan Güreş’in adını “Tak Şak Paşa”ya çıkarmışlardı.

Medyanın “amiral gemisi” olacak “sivil gazete” ise daha da ileri gitmiş, fotomontaj yoluyla etek giydirmişti.

Ben, İlker Başbuğ’un da, küfredilen generaller listesine dahil edileceğini düşünüyordum ama yanılmışım. Başbuğ, her iki tarafı da ustalıkla idare etti ve bir yol kazasına uğramadan görevini tamamladı.

Darbe sever medyamızın hedefinde, bu kez, Orgeneral Necdet Özel var.

Henüz “asil” unvanını kazanmadan küfür ve aşağılamalar başladı.

Neden diğer komutanlarla birlikte istifa etmemiş? “Yandaş general” denilmesinden korkmuyor muymuş? Bakalım orduevlerine girebilecek miymiş?

Asıl büyük salvoyu, Süheyl Batum’dan bekliyorum.

Medyanın gazına gelip, “Bu da kâğıttan kaplanmış!” der mi, der...

Bunu da bekliyoruz.

star

Bu yazı 1,486 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,438 µs