Mahir Kaynak
0 0 0000
Ekonominin geleceği
Halk ekonomik durumdan şikayetçi olursa tepkisi iktidara yönelik olur. Birçok seçim bu yüzden kaybedilir. Oysa ABD’deki tepkiler Obama’ya değil Wall Street’e yönelikti ve halk finans kesiminden şikayetçiydi. Halkın finans kesiminden şikayetçi olması normal sayılabilir. Önemli olan çözümün neden yönetimden beklenmediği idi. Finans kesimi iktidar dışında ve onun denetlemediği bir alan mı sayılıyordu?
Bu durum beni şaşırtmadı. Çünkü 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırının bir terör eylemi olmadığını, bunun küresel sermaye ile ulus devlet çatışmasının başlangıcı olduğunu o gün söylemiştim ve hala gelişmeleri bu açıdan değerlendiriyorum.
İki ihtimal akla gelebilir. Birincisi halkın bilinçli olması ve yaşadıklarının sebebinin sermaye kesimi olduğunu bilmesidir. Bu yüzden iktidarı değil gerçek sorumlu saydığı sermaye kesimini protesto etmektedir. İkinci ihtimal iktidarın sermaye sınıfına karşı halkı yönlendirmesi ve ona yönelik olarak yapmayı düşündüğü operasyonda halkın desteğini sağlamak istemesidir. Ben bu ihtimali destekliyorum.
Bu durumda ABD’yi yöneten gücün var olan ekonomik durumu nasıl çözmek istediği ve ne gibi sonuçlarla karşılaşılacağını tespit etmek gerekir.
ABD bir borç sorunu yaşıyordu. Borçlu olan ülke ürettiğinden fazlasını tüketir ve bu halkın refahını artırır. Ancak bu artış aldatıcıdır ve halk hak etmediği şeyleri tüketmektedir. Eğer borç almaktan vazgeçilirse refahtaki yapay artış sona erer ve halk sıkıntı hisseder. Hele borçlar ödenmeye kalkılırsa refah iki misli azalır. Bir yandan eskiden borçla sağladığınız mallardan diğer yandan ürettiklerinizin bir bölümünü borç ödemeye tahsis ettiğiniz için refahınızda hızlı bir azalış yaşanır.
Bu durum yalnız ABD için geçerli değildi. Avrupa’nın birçok ülkesi ABD’yi aşan oranlarda borçlanıyordu ve bu eşi görülmemiş yapay bir refah yaratıyordu. Yunanistan bunun en iyi örneklerinden biriydi. Halkın az çalışarak çok kazandığı dillere düşmüştü.
Son zamanlarda hem ABD’de hem de Avrupa’nın birçok ülkesinde görülen kemer sıkma politikalarının hedefi bu ülkelerin ürettikleriyle yetinmesi amacını taşıyordu yani yapay refahtan vazgeçiliyordu. Bu durum bile halkın tepkisiyle karşılaşıyordu. Bir de borçlar ödenmeye kalkılırsa halkın tepkisi anarşi boyutuna yükselebilir ve tüm dünyada eşine az rastlanan bir kaos ortamı oluşurdu. O halde yeniden borçlanmayı durdurmak ve halkı bu duruma alıştırmaya çalışmak en doğru yoldu. Borçlar ise ödenmeyecekti. Bu durum piyasaya şöyle yansıyacaktı. Önümüzdeki dönemde birçok banka ve finans kurumu iflas edecek çünkü alacaklarını tahsil edemeyecekti. Borçlular da kendi gelirleriyle yaşamayı öğrenecek ve yeni bir denge oluşacaktı.
Kendinizi ABD halkının yerine koyun. Sıkıntılarınızın sebebi saydığınız finans kurumları her şeylerini kaybederse bundan üzüntü duyar mısınız? Gelişmeleri iki türlü değerlendirebilirsiniz. Ya olanlar herhangi bir güç tarafından yönlendirilmiyor ve doğal seyrini takip ediyor ya da ABD’yi yöneten güç borçların egemen olduğu ekonomik yapıyı bu yolla temizleyip yeni bir denge kuruyor. Ben gelişmeleri doğal saymıyor ve uygulanan politikayı hayranlıkla izliyorum.
star
Bu yazı 1,530 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
5 Ağustos 2012
Yeni değil
-
1 Temmuz 2012
Dünden bugüne
-
13 Mayıs 2012
Yönlendirme
-
14 Nisan 2012
28 Şubat
-
8 Nisan 2012
Dış güçlerin rolü
-
25 Mart 2012
Kürt sorunu
-
11 Mart 2012
İstihbarat operasyonu
-
4 Mart 2012
Zayıf yanımız
-
19 Şubat 2012
Ekonomik kriz
-
12 Şubat 2012
Suriye’de neler oluyor?
-
29 Ocak 2012
Görüntü ve gerçek
-
1 Ocak 2012
Siyaset ne işe yarar?
-
25 Aralık 2011
Kim seçilecek?
-
23 Ekim 2011
Ekonominin geleceği
-
16 Ekim 2011
Ülkenin gücü
-
17 Temmuz 2011
Karşı tarafın rolü
-
10 Temmuz 2011
Yeni Osmanlıcılık
-
25 Haziran 2011
Bakış açısı
-
19 Haziran 2011
Değişen muhalefet
-
11 Haziran 2011
Darbeyle hesaplaşmak
Yorumlar
+ Yorum Ekle