En Sıcak Konular

Mahmut Övür


Mahmut Övür
0 0 0000

Yönetim krizi ikinci bir deprem gibi



Van'da acı ve hüzün iç içe. Daha havaalanından çıkarken yüzlerdeki acı ve çaresizlik insanı sarsıyor. Bir yanda kaybedilenlerin acısı, öte yanda hayatta kalma mücadelesi. Şehre girerken depremin yarattığı yıkımın izleri pek fark edilmiyor. Van'ın işlek caddelerinden Maraş Caddesi'ne girdiğimizde bilinen gerçekle yüzleşiyoruz: "Deprem öldürmez bina öldürür."
Fay hattındaki Türkiye bu fotoğrafı iyi biliyor aslında. Çevredeki binalarda tek çatlak bile yokken 7 katlı 84 daireli bir bina adeta yerle bir olmuş...Sivil savunma ekipleri ve bölgeyi iyi bilen insanlarla konuşuyoruz. Ortak düşünceleri: "Bu bir insan hatası."
Araba showroom'u yapmak için kolonların kesildiğinden söz ediyor bir müteahhit, bir vatandaş ise;
"İki yıl bu binaya kimse girmedi. Sonrabir şeyler oldu ve ucuz olduğu için öğretmenler ve öğrencilere kiraya verildi" diyor.
Bir başka vatandaş şu gerçeğin altını çiziyor: "Bir yıl önce buranın boşaltılması kararı vardı. Ama kimse dinlemediği gibi, belediye de gerekeni yapamadı herhalde..."
Merkezi Erciş olan 7.2 büyüklüğündeki depremin Van merkeze etkisini bir Vanlı şöyle anlatıyor:
"Vanlılar Varto, Muradiye ve 1999 İstanbul depreminden ders çıkartmışlar. Binaların çoğunda çatlak bile yok. Hepimiz acı yaşıyoruz ama bu da umut veriyor insana..."
Van merkezde akordeona dönen binanın yıkıntıları arasında dolaşırken, Vanlı olan Toros Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Özer'le karşılaşıyoruz.
Özer, Muradiye depreminde dört yakınını kaybeden biri olarak önemli bir noktaya dikkat çekiyor:
"Bu saatten sonra çok daha dikkat edilmesi gereken bir şey var: Çadır ve barınma ihtiyacı. Eğer bu sorun çözüme kavuşturulmazsa insanlar zatürreeden ölecek."
Gerçekten de göçük altından canlı çıkartma umudu yavaş yavaş tükeniyor. Şimdi insanların tek beklentisi ayakta kalabilmek. Van'dan çıkıp Erciş'e geldiğimizde bu acı gerçek yüzümüze çarpıyor.
Şehrin girişinde yer alan Jandarma komutanlığı önünde inanılmaz bir insan seli var. Çift taraflı bir çadır kuyruğu bu... O manzarayı görünce, günlerdir Van'da yaşanan organizasyon sorunu daha bir net anlaşılıyor.
Sabahın 4'ünden beri ayakta bekleyen insanlar umutsuz:
"Evlerimize giremiyoruz. 100 bin nüfuslu bir ilçe burası. Devlet yetkilileri bu gerçeği bilmiyor mu? İki gündür sabahın köründe gelip kuyruklarda bekliyoruz."

Başkan ile Vali küs!
Türkiye'nin dört bir yanından akan yiyecek, giyecek yardımlarının hedefine ulaşıpulaşamadığını soruyorum. Çevremdeki insanların çoğu şikâyetçi... Hiç öyle bağırıp çağırarak değil, sakin sakin yaşadıkları sıkıntıyı dile getiriyorlar. Yaşlı bir Ercişli şöyle diyor:
"Bizim aile 40 kişi. İnanın hiçbir şey ulaşmadı."
4 çocuğu, eşi ve kayınvalidesiyle çadırda yaşayan kadın anlatıyor. "Isınma sorunumuz var ama buna da şükrediyoruz."
Erciş'in giriş caddesinin kenarları çadırlarla donatılmış durumda. Kimse çadır kente gitmek istemiyor. Evlerindeki eşyalar talan edilmesin diye bahçelerine veya yakın bir yere çadır istiyorlar.
Onlardan biri de dört çocuk sahibi Hatice. Hatice çadır bulamadığı için 40 günlük bebeğiyle bir kamyonun içinde yaşıyor.
Yıkılan evinin yanı başında şöyle diyor: "Ben bebeğimi kurtardığım için çok mutluyum. Kamyona bile razıyım."
İnsanların yaşadığı bu derin travma ne yazık ki devletin organizasyondaki yetersizlik, yerel yönetimle arasındaki uyumsuzluk nedeniyle daha derinden hissediliyor.
Türkiye'nin dört bir yanından yardım akıyor, devletin olanakları da var. Peki nasıl oluyor da bu kentte hâlâ belirsizlik sürüyor? Organizasyon yetersizliği kadar siyasi basiretsizlik ve önyargılar da yaşananlarda etkili. Öyle ki koordinasyondan sorumlu vali, kentin yerel yöneticisi belediye başkanıyla görüşmüyor bile.
Bu işte bir sakatlık yok mu? Hani her acıda, tasada birliktik? O kenti, kentin sokaklarını en iyi bilecek olan belediye başkanı değil mi? Halkın oylarıyla seçilen bir belediye başkanının, böyle bir felaket sonrasında devre dışı kalmasını kim nasıl açıklayacak?
Van Belediye Başkanı Bekir Kaya belki de bu yüzden sitem ederek konuşuyor: "Biz hiçbir şey yapmıyoruz. Çalışmıyoruz. Sağ olsun medyamızda bizim hiçbir şey yapmadığımızı görüyor."

Köyler yardım bekliyor
Van'da başta çadır sorunu olmak üzere çok sayıda sorun var ama en önemlisi köyler. Erciş'te dolaşırken sağlık bakanlığı memurlarından biriyle konuştum ve şaşırıp kaldım. Çünkü feryat ediyordu:
"Bugün bir köye gittik. Gözlerimize inanamadık. Kimse gelmemiş. Vatandaş kendi olanaklarıyla cesetlerini çıkarmışlar. Allah'tan sakin insanlar da bir şey demiyorlar. Kaderlerine razı olmuşlar, yazık değil mi? Yetkililer çıkıp her yere gittik diyor. Bu doğru değil."

Psikologlar Van'da
Deprem acısı ve yası insanları farklı biçimlerde etkiliyor. Bu nedenle "depresyon" önemli bir sorun olarak çıkacak karşımıza. Devlet bu konuda ne yapıyor bilmiyorum ama Psikologlar Derneği harekete geçmiş bile. Van uçağına binmek için İstanbul Atatürk Havaalanı'na gittiğimde Prof. Dr. Bengi Semerci ile karşılaştım. Ayaküstü konuşurken şunları söyledi: "Bizde sorun organizasyonun organizasyonunu yapamamak. Bu ülkede çadır da yiyecek de var ve bulunur. Ama önemli olan bunu iyi örgütleyip yönetebilmek. Biz dernek olarak hemen harekete geçip bir ekibi gönderdik. Bir önemli sorun da medyanın yaklaşımı... Medya duygularla oynamamalı. Norveç'te bir katliam oldu tek ceset görüntüsü gördünüz mü? Medya ne verdiğine dikkat etmeli..."

sabah

Bu yazı 851 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 AK Parti kongresi ve Barzani
    • 28 Eylül 2012 AK Partili Babuşçu iddialı: Yüzde 55
    • 23 Eylül 2012 CHP'nin 'Balyoz' ikilemi
    • 20 Eylül 2012 Otobüste 200 er
    • 18 Eylül 2012 CHP günahlarından arınıyor
    • 11 Eylül 2012 CHP hâlâ derdini anlatamıyorsa
    • 1 Eylül 2012 Ya silah ya siyaset
    • 30 Ağustos 2012 CHP neden Kürt raporu yazamıyor?
    • 19 Ağustos 2012 Barışı kirletmemek lazım
    • 14 Ağustos 2012 Aygün'ün kaçırılmasında garip sorular
    • 10 Ağustos 2012 Diyarbakır'dan Şemdinli'ye bakmak
    • 24 Temmuz 2012 Üç CHP'li anlaşamıyorsa...
    • 19 Temmuz 2012 CHP'de 'maymuncuk liste' savaşı
    • 18 Temmuz 2012 CHP, zamanın ruhunu yakalar mı?
    • 17 Temmuz 2012 CHP kurultayı gölgede mi kaldı?
    • 8 Temmuz 2012 Siyasetin yeni aktörleri
    • 6 Temmuz 2012 CHP'de kurultay pazarlamacıları
    • 3 Temmuz 2012 Zana'nın demokratik yolu
    • 24 Haziran 2012 Uçak düşürme bir tuzak mı?
    • 19 Haziran 2012 Gülen'in kararı neyin sinyali?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,792 µs