En Sıcak Konular

Sami Kohen


Sami Kohen
0 0 0000

Irak’taki boşluğu kim dolduracak?



ABD, Irak’taki 9 yıllık işgalinden sonra, geriye acı, korku, sıkıntı ve istikrarsızlık bırakarak son askerlerini de çekti.
Bu trajedinin ardından şimdi sorulan soru, bundan sonra ne olacağıdır. Irak kendi başına toparlanabilecek ve işgalin miras bıraktığı sorunların üstesinden gelebilecek mi? Bu belirsizlikler ortamı içinde Irak’taki boşluğu kim dolduracak?..
Aslında ABD, Saddam rejimini devirdiği günden itibaren, askeri varlığı ile Irak’a tam manasıyla hâkim oldu. Şimdi Amerikan ordusunun çekilmesi ve askeri üslerin de Iraklılara devredilmesi, Washigton’un bu ülkeyi gözden çıkardığı ve nüfuzunu başka şekillerde sürdürmeyeceği anlamına gelmez.
Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ne bağlı 16 bin personelin kalması, Irak’ın Amerika’nın Ortadoğu stratejisinde hâlâ ne kadar önemli bir yer aldığını gösteriyor. Nitekim ABD Irak ordusunu eğitmeyi, siyasi ve ekonomik yapılanmada başlıca rolü oynamayı üstleniyor.
Diğer bir deyişle ABD gene de “uzaktan kumandalı” olarak Irak’ı yönlendirmeye çalışacak. Ama şu da bir gerçek ki, onun “fiziki yokluğu” bir “siyasal boşluk ortamı” da yaratıyor...
***
Bu ortamdan en çok yararlanacak ülke olarak İran görünüyor.
ABD işgalinin (belki de yüksek sesle açıklanmayan) bir amacı da Irak’ı “çevrelemek” ve baskı altında tutmaktı. Oysa Amerikan işgal otoritelerinin yanlış uygulamaları (özellikle Sünnileri yönetimden ve ordudan dışlamaları) İran’ın işine yaradı. Nitekim Tahran, Irak’taki Şiiler aracılığıyla, nüfuzunu giderek arttırdı. Şii lider Nuri El Maliki’nin Başbakan olması da Tahran’a Irak’ta siyaseti yönlendirme olanağını verdi.
Ancak şimdiki durumun hep İran’ın lehinde devam edeceğinin bir garantisi yok. Irak’taki boşluk ve çeşitli mezhepsel ve etnik gruplar arasındaki sürtüşmeler, Irak’ı diğer yabancı güçlerin de boy ölçüşeceği bir rekabet ve mücadele alanı haline getiriyor.
Bu güçlerden biri de Türkiye’dir.
Ankara’nın bir süredir Irak konusunda proaktif bir politika izlediği, Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen, çeşitli grupları uzlaştırmak ve birleştirmek için büyük çaba harcadığı malum.
Yeni dönemde de kuşkusuz, Türkiye’nin bu ilgisi ve etkinliği devam edecektir. Açıkçası Ankara yakın komşusunun İran’ın nüfuzu altına girmesine iyi gözle bakmayacaktır... Tıpkı Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri gibi...
Bu durum, Ankara ile Tahran arasında çıkar farklılığını ve sessiz rekabeti ortaya koyan yeni bir örnek oluyor. Başka bir yazıda diğer örneklere değineceğiz.


Kim’den sonra kim?

Kuzey Kore’de, Mao döneminde Çin’de olduğu gibi, liderleri “putlaştırma” geleneği var.
Kuzey Kore’nin kurucusu, “Büyük Önder” lakabı ile anılan Kim İl-sung idi. O 1994’te ölünce, oğlu Kim Jong-il yönetimi devraldı. O da “Sevgili Önder” diye anıldı.
Dün vefatı açıklanan Kim Jong-il’in yerine kimin geleceğini tahmin etmek zor değil. Sırada üçüncü Kim-genç Kim Jong-un var! Herhalde bu hanedan zincirinde, ona da uygun bir lakap bulunacak.
Kuzey Kore dünyanın en katı komünist rejimine sahip, en kapalı ve izole ülkesi... 24 milyon Kuzey Koreli sıkı bir disiplin ve çok ağır yaşam şartları içinde, taptıkları önderin yolunda yürüyor.
Kim Jong-il, babasının izinde gitti, ülkeyi aynı despotizm altında yönetti. Ama bu arada ülke nükleer silah sahibi oldu ve dünyaya meydan okumaya devam etti.
Onun yerini oğlu 3. Kim’in alacağı biliniyor, ama onun nasıl bir politika izleyeceği bilinmiyor. Çünkü Kim’in kimliğine dair bir bilgi şimdiye kadar “sızdırılmamış”...
Onun da dedesinden ve babasından farklı davranacağını ümit eden pek bir kimse yok...

milliyet


Bu yazı 1,335 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ocak 2012 Rusya ile ''kazan-kazan''
    • 20 Aralık 2011 Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
    • 23 Eylül 2011 BM’nin Filistin sınavı
    • 18 Ağustos 2010 Tabular yıkılırken...
    • 6 Ekim 2009 Yorgo’nun dönüşü
    • 6 Mayıs 2009 Şimdiki öncelik Kafkasya
    • 7 Nisan 2009 Obama’dan çarpıcı mesajlar
    • 24 Şubat 2009 Araplar neden birleşmez?
    • 20 Ocak 2009 Obama neyi ne kadar değiştirecek?
    • 23 Aralık 2008 Ortadoğu’da domino oyunu
    • 19 Aralık 2008 Stratejik önem yetmez!
    • 4 Kasım 2008 Sürpriz olur mu?
    • 10 Ekim 2008 Kriz neleri ne kadar değiştirir?
    • 3 Ekim 2008 ABD’de “part-time” sosyalizm!
    • 19 Eylül 2008 Livni ile barış olur mu?
    • 16 Ağustos 2008 İran’la ilişkilerde ince ayar
    • 1 Ağustos 2008 Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
    • 10 Temmuz 2008 Neden İstanbul?
    • 22 Şubat 2008 Sarkisyan'dan beklenen...
    • 20 Şubat 2008 Castro gitti ama Castroizm sürüyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,499 µs