En Sıcak Konular

Nasuhi Güngör


Nasuhi Güngör
0 0 0000

Suriye bölünürse



Suriye konusunda birbiri ardına, üstelik çoğu kafa karıştırıcı gelişmeler yaşanıyor. Ankara’nın tam da böyle bir aşamada, kendi içinde yeniden denge kurmak zorunda kalması gerçekten can sıkıcı. Çünkü küresel ve bölgesel ölçekteki hemen tüm oyun kurucuların ‘iç dengesi’, en azından bize oranla daha sağlam görünüyor.
Üçüncü kez burada yazıyorum. Suriye konusunda en küçük gelişmeyi bile haber, sansasyon ve ‘flaş, flaş’ ölçeğinde yansıtanlar, her nedense Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Rus mevkidaşı Sergei Lavrov arasında imzalanan 30 maddelik işbirliği metnini ısrarla görmezden geliyorlar. Oysa iki ülkenin bölgesel sorunlar başta olmak üzere pek çok başlık altında konuşabildiğinin değil, konuştuğunun, bundan sonra da gerekirse daha fazla konuşacağının imzasıydı bahsettiğim metin.

Kim dinler, Rusya dediğiniz öylesine bir ülke, zaten Soğuk Savaş bitmiş, parçalanmış, gücü kudreti kalmamış bir garip memleket! Şu halde memleketimizde en üst düzeyde ağırlanan Çinli konuğumuz da sıradan birisi (!) olmalı.

Dileyen yanlış anlayabilir, sakıncası yok. Lakin şunu demeye çalışmıyorum: Türkiye, ani bir manevrayla Rusya-Çin ekseninde yer almaya karar verdi ve bölgesel sorunlar başta olmak üzere beklenmedik adımlar atabilir. Hayır, şunu söylüyorum: Suriye ve onunla birlikte asıl hedef tahtasındaki ülke olan İran başta olmak üzere her konuda, sadece bir bloğa kulak vermek zorunda olmadığını lisanı hal ile anlatıyor Ankara. Hepsi bu.

Çin: Sadece ticaret mi?

Çin’in ikinci adamının, bir başka deyişle yakın gelecekteki bir numaralı isminin böyle bir kabul görmesini, ticaret hacmiyle, muhtemel bol sıfırlı anlaşmalarla izah edenlere küçük bir itirazım var: Bu görüşme trafiğinin politik karşılığı olmasa, o rakamları rüyanızda bile göremezsiniz.

Kim neresinden çekiştirirse çekiştirsin, Ankara’nın son yıllarda uyguladığı dış politika çizgisinde temel bir değişiklik yok. Bu ‘çekiştirme’ sözünü, şu sıralar kendi içimizde yaşadığımız krizin, esasen dış politikayla doğrudan ilgili olduğuna dair kullanmakta herhalde bir sakınca yok. İran-Suriye ekseninde olup bitmesi muhtemel her gelişmede yahut planlanan her hamlede, Ankara’nın değerini bilenler ‘Eğer bizimle yol arkadaşlığı yapmayacaksanız, işte hendek, işte deve’ deyiverdiler kısa yoldan.

Heyhat, Ankara’nın bu tür restleşmelere ve de ‘şantaj’lara ne kadar dayanıklı olduğunu bilen bilir. Dahası, bunlara boyun eğmeyecek kadar basiretli ve kararlı bir siyasi liderliğe de sahip.

Beşer ne yapıyor?

Dönelim Suriye konusuna. Oğul Esad, tüm acımasızlığı ile ülkesinin dört bir yanında operasyonlar gerçekleştiriyor. Tam bu noktada bir gariplik var. Sanki Beşer Esad ve onun arkasındaki siyasi akıl, Suriye’nin bir şekilde bölüneceğini kabullenmişçesine hareket ediyor.

Öte yandan hatırlayanlar olacaktır, başından itibaren Esad, olup bitenin ülkesini bölmeye yönelik olduğunu dile getiriyor.

Rusya, Çin ve elbette İran, Şam yönetiminin arkasında daha fazla duramayacağının farkında. Uluslararası baskının bu denli artması karşısında, madem bölünecek, o halde haritayı biz çizelim arayışında olabilirler mi? Kesinlikle ciddiye alınması gereken bir ihtimal. Bir başka gerçek, Suriye’nin bölünmesinden ciddi ölçüde etkilenecek ülkelerin şöyle bir sıralamasını yapsak ve en başa Türkiye’yi yazsak, kimse kolayca itiraz etmeyecektir. İyi de neden bu kadar kritik bir eşikte, dip dalgalar halinde devam eden bir kriz yaşıyoruz ve kan kaybediyoruz? Böyle bir gerilim hattında Ankara’nın mesela bölünmüş bir Suriye’nin ne getirip götüreceğini soğukkanlı biçimde değerlendirmesi mümkün mü?

Cevabını bilen var mı?

star


Bu yazı 1,256 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Kraliyet patron, biz taşeron muyuz?
    • 27 Eylül 2012 Ordu neden değişmek zorunda
    • 21 Eylül 2012 Eylül ayının kara listesi
    • 14 Eylül 2012 Yeni Türkiye ve yeni ekonomik model
    • 13 Eylül 2012 Libya saldırısı ve Türkiye’nin kodları
    • 3 Eylül 2012 Türkiye’nin yalnızlığı ve Mısır
    • 30 Ağustos 2012 Ankara-Paris rekabeti
    • 24 Ağustos 2012 İstihbarat zaafı var mı?
    • 23 Ağustos 2012 BDP niçin çıldırdı?
    • 17 Ağustos 2012 Fırsat treni telaşı
    • 16 Ağustos 2012 Yola nasıl devam edeceğiz?
    • 10 Ağustos 2012 ‘Gergin Barış’ın sonu mu?
    • 6 Ağustos 2012 PKK’nın intiharı
    • 27 Temmuz 2012 Henüz vakit varken
    • 20 Temmuz 2012 Suriye sorunu ve Türkiye’nin özgüveni
    • 19 Temmuz 2012 Şam’daki patlama ve Moskova’daki Türkiye
    • 28 Haziran 2012 Türkiye itibar mı kaybediyor?
    • 22 Haziran 2012 Mısır, Suriye ve derin iktidarlar
    • 21 Haziran 2012 Müzakere akıldır, güçtür
    • 14 Haziran 2012 Beka endişesinin dayanılmaz cazibesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,869 µs