Taha Kıvanç
0 0 0000
Ben demedim, o dedi
Emniyet güçleri, Fransa’da, eylemler gerçekleştiren kişiyi teslime zorlamak için evini sardığında, onları oraya gönderen İçişleri Bakanı Claude Gueant gazetecilerle sohbet ediyormuş... Gazeteci milleti bu, kısa ve özlü haberleri ağzından almak için bakanı sıkıştırırken, kaçın kurrası olduğunu bilmediğim Fransız politikacı hep kaçamak cevaplar veriyormuş...
Bir türlü “Cezayir asıllı” dememiş sözgelimi, ‘İslâm terörü’ hazır kalıbını kullanmamış... Bunun dışında her şeyi söylemiş, karşısındaki insanlarda aynı sonucu uyandıracak her şeyi: “El-Kaide ile ilişkili olduğunu, bunları Filistin davası uğruna yaptığını söylüyor; Selefi bağlantılı, Pakistan-Afganistan sınırına gitmiş” demiş...
Politik cevaplar... Politik olduğu için Fransız bakanı beğenmiş bizim pop sosyolog; eylemciden hep ‘şüpheli’ diye söz etmesini de: “Fransa’da kimse rejim için ‘ileri demokrasi’ adını telâffuz etmiyor. Bizim ileri demokrasimizde ise insanlar hakkında daha ne suçlaması yapılacağı bilinmeden yapıştırılan ‘terörist’ ve ‘darbeci’ etiketlerini hatırlayınca, ‘ileri’ sıfatının aslında ne kadar geri olduğu duygusuna kapılmıyor musunuz?”
Muhteremin derdini herhalde anladınız: Birbiri ardına açılan ‘Ergenekon’ ve onunla ilintili davalar arasına son zamanlarda yakın dönemin niyet aşamasında kalmış veya gerçekleşmiş darbe girişimleri de girmeye başladı ya…
Rahatsızlığının sebebi bu.
Yoksa, gazetesinin manşetinden, kendisinin sütunundan ‘suçladığı’ nice masum kişi için tek damla gözyaşı döktüğünü, “Acaba suçsuz olabilir mi?” kuşkusunu bir an için bile taşıdığını sanmıyorum.
Sanmıyorum, çünkü sadece bu hafta içerisinde çiziktirdiği birkaç yazıda bile, cezaevinden çıkan gazetecilerden söz ederken, onları oraya gönderenlerden intikam almaktan söz ediyordu.
“Yakın veya orta bir gelecekte epey işitecek, adalet tarihimizde karanlık bir dönemi simgeleyen nakarat haline geleceğini göreceksiniz; bu cümleleri bir yana yazın” emrini verdiği, bir yılı aşkın bir süre cezaevinde kalmış biri tarafından sarf edilmiş şu cümleydi: “Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hâkimler bu cezaevine girecek, burada ant içiyorum.”
Fransız bakanı eylemciden ‘şüpheli’ diye söz ettiği için alkışlayan, Ergenekon sürecinde görev almış polisler, savcılar ve hakimler ile onları irtibatlı gördüğü kişiler ve çevreler için cezaevlerini uygun görüyor... Durumu dolayısıyla mazur görülebilecek bunu ilk söyleyen kişi için ‘mangal yürekli’, ‘entelektüel karakterli’, ‘asil’ sıfatlarını kullanıyor...
Bir dostum, “Büyütme” dedi lâfımın burasında. Pop sosyolog bunları yazdıktan sonra Bediüzzaman Said Nursi’den rövanşist olmamayı öğütleyen sözler de nakletmiş... Fethullah Hocaefendi’yle Karabağlar’daki evde ilk tanışmasını da anlatmış. “Adamın derdi başka ve o dert ortadan kalkabilsin diye bir oraya yalpalıyor, bir buraya” dedi dostum...
Şu tespitini de ekleyerek: “Geçen gün baktım, seninle birlikte izlediğimiz ‘J. Edgar’ filminden söz ederken, FBI’ın efsanevi başkanı, örgütü 50 yıl tekelinde tutarak, elinin altındaki dosyalarla politikacılara şantaj yaparak yönetmiş J. Edgar Hoover’ın, Kennedy’nin suikasta uğradığını öğrendiği sahneyi anlatırken vahim bir hata yapıyor... Senin pop sosyologa göre, Hoover o sırada Kennedy’nin bir kadınla mahrem konuşmalarını dinliyormuş; oysa filmde, Hoover’ın gizlice kaydedilmiş konuşmasını dinlediği kişi Martin Luther King’di...”
“Kafası iyice karışık” dedi dostum. Bilebilecek durumda biri olduğu için tavsiyesini de aktarayım: “Senin de patronun, ‘Bunu yaptıysa şerefsizdir’ demişse vücut kimyan bozulmaz mı? Onunki de herhalde bozuk. Aslında bir süre teneffüs yapsa, gelişmeleri kenardan izlese, ortada görünmese kendisi için çok daha iyi olur.”
Elçiye zeval olmaz, ben sadece aktarıyorum.
Dostuma, “İş gelip 28 Şubat (1997) sürecine dayanır mı? Gazeteciler de suçlanır mı?” diye soracak oldum; “Bilemem” dedi ve ekledi: “Umarım, iş oraya gelirse, politikacılarımız Fransız bakan gibi konuşur...”
star
Bu yazı 1,383 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
17 Eylül 2012
Hem okudum, hem de yazdım
-
4 Eylül 2012
CIA başkanı neden geldi?
-
16 Temmuz 2012
Vicdanım buna da elvermiyor
-
2 Temmuz 2012
Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
-
21 Mayıs 2012
Bir geziden ilk notlar
-
15 Mayıs 2012
‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
-
16 Nisan 2012
Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
-
23 Mart 2012
Ben demedim, o dedi
-
13 Mart 2012
Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
-
9 Mart 2012
TR325 kodadlı becerikli uzman...
-
20 Şubat 2012
‘Operasyon’ diye ben buna derim
-
30 Ocak 2012
Davos’ta Türkiye dersi
-
27 Aralık 2011
Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
-
12 Aralık 2011
Ak Parti üzerine hesaplar
-
9 Aralık 2011
Gül vetoya ne zaman karar verdi?
-
14 Kasım 2011
Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
-
24 Ekim 2011
Kaddafi’nin son demleri...
-
3 Ekim 2011
Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
-
29 Ağustos 2011
Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
-
26 Ağustos 2011
Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum
Yorumlar
+ Yorum Ekle