En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Şubat’ın kapağı açılırken



Sürpriz mi? Değil elbette. Uzak ve yakın geçmişin askeri müdahaleleri ve darbe girişimlerinin üzerine giderken siyaset tarihimize ‘post-modern’ sıfatıyla geçen 28 Şubat (1997) sürecini ihmal etmesi düşünülemezdi yargının...
 
Gözaltına almaları ilk dalga   sayabiliriz...
 
‘İlk’, çünkü doğrudan bir askeri müdahale olmadığı, ‘silâhsız kuvvetler’ diye adlandırılmış değişik alanlardan işbirlikçileri de bulunduğu için, olağanüstü karmaşık bir süreçti 28 Şubat... Sivil-asker bürokrasi yanında bazı derneklerden iş dünyasına ve medyaya kadar pekçok kesim ile ismi bilinen-bilinmeyen pek çok kişinin içinde yer aldığı bir süreç...
 
Tarihinin nispeten yakınlığı ve olayların neredeyse herkesin gözü önünde cereyan etmesi soruşturmayı yürütenler açısından büyük bir kolaylık; sadece televizyonların haber bültenlerinden bile darbenin  ayak sesleri duyulabiliyordu o dönemde... Genelkurmay’da verilen brifinglerde konuşulanları katılımcıların yüz ifadelerini de görerek izlediğimiz gibi, işbirlikçilerin görevlerini yerine getirmelerini de yine ekranlardan izleyebiliyorduk. Çoğu gazete de manşetlerinden  köşelerine kadar sancılı dönemin bütün özelliklerini sergilemekteydi.
 
Abonelerine belli konuları servis eden şirketin arşivindeki 28 Şubat dosyası, ya da konuya ilişkin gazete haberleri gerekli parmak izlerinin çoğunu soruşturmacılara sağlayacaktır.
 
Kolaylık aynı zamanda zorluğu da içinde barındırıyor. 28 Şubat’a giden yolda siyasi ortamı kimlerin bulandırdığını, hangi eylemlerin nasıl sahneye konulduğunu tespit etmek hiç zor değil de, bunlardan hangilerinin örgütlü bir çabanın parçası, hangilerinin durumdan vazife çıkartan gönüllüler olduğunu, hangilerinin baskı ve yönlendirmelerle sürece metazori katkı sağladığını anlamak hiç kolay değil...
 
Müdahalenin içinde veya yakınında yer alanlar, meşru hükümeti devirmek ve demokrasiyi inkıtaa uğratmak için başlatılmış sürece malzeme sağlayanlar, olmayanı uydurup olanı körükleyerek büyütenler -hiç değilse büyük bölümü- hayatta ve bazısı bayağı etkin konumda bugün...
 
Evlerinden alınıp savcılığa götürülenler, süreçte karargâhta görevli subaylar; savcılar soruşturmanın kapsamını onlarla ve yine karargâhta görevli başka subaylarla mı sınırlayacaklar mı,  yoksa sivil hayattan ‘işbirlikçi’ tipler de benzer bir âkıbete uğratılacak mı? Hangileri? Durumdan vazife çıkartan veya kazana yeni odun atmaya kendiliğinden gönüllü yazılanlar da mı? Yoksa baskı ve zorlamaya muhatap olduğu için kafileye katılmak zorunda kalanlara kadar uzanılacak mı?
 
Tabii bir de medya ayağı var bu sürecin; dokunulduğunda gürültü kopartacağı için savcıların da titizlikle yaklaşacağını umduğumuz medya ayağı...
 
28 Şubat süreci devletin önemli koltuklarında oturan kişilerin kolaylaştırıcı tavırları olmasaydı başarıya ulaşamazdı. O dönemde kritik konumlarda bulunan bir-iki kişiyi fotoğraftan çıkarın, 28 Şubat’ın başlaması ve amacına ulaşması herhalde mümkün olamazdı...
 
Savcılar onların kapısına da dayanacak mı, sorgulama onları da  kapsayacak mı?
 
Unutulmaması gereken nokta şu: 2007 yılından beri birbiri peşisıra açılan yakın geçmişle ilgili davaların hepsi de -kuşkusuz- önemli; ancak 28 Şubat’la hesaplaşma onların hepsinden daha çok toz kaldıracaktır. Fazlasıyla kötücül bir süreçti 28 Şubat...
 
Dikkatli olunmalı.

star


Bu yazı 1,172 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,062 µs