En Sıcak Konular

Nuray Mert


Nuray Mert
0 0 0000

Siyasete düşen ak leke



Beklenen oldu, tezkere Meclis'ten rahatlıkla geçti. Bunun ne anlama geldiğini ve Türkiye'yi nelerle karşı karşıya getireceğini epeyce konuştuk. Oldukça uzayan Meclis görüşmelerinde, özellikle CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ve ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, muhalefetin neye itiraz ettiğini son derece net biçimde izah ettiler. İktidar bu eleştirilere cevap veremedi, sadece ısrarını sürdürdü. Bu arada, bu önemli ve krizli konuda, olayın ciddiyetine yakışır davranan tek iktidar mensubu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'dü. O öyleydi, ama konu zaten her yönüyle ortada, iktidarın bu kadar sorunlu bir kararı savunması sadece bu ciddiyetle hallolabilecek bir şey değildi de, tezkereyi savunma konuşmasını Egemen Bağış'ın yapması nasıl bir siyasi akıl sonucuydu, çok merak ediyorum.
Daha bu kararı çok konuşacağız, ama gelin buradan başlayalım. Hiçbir ciddi memlekette, bu kadar ciddi bir karar bu çapta bir sözcü ile savunulmaz. Zaten, böyle olmayacağını Bağış'ın münazaraya çıkmış, kendini gösterme heveslisi acar öğrenci üslubundan ve konuşmasının içeriğinden gayet iyi gördük. O kadar ki, konu geldi, bir yerde Bağış'ın Formula-1 yarışlarında karşılaştığı Sosyal Demokrat İtalyan politikacı ile ayaküstü sohbetine kadar dayandı. Arkadaşlar, her şeyin bir adabı vardır, 'Ortadoğu'daki cehenneme ne gerekçeyle Türkiye'yi sokuyorsunuz', 'Büyük devlet öyle mi olunur, böyle mi olunur'un konuşulduğu, tarihi bir kararın verildiği müzakere böyle yapılmaz.

Ona bakarsanız, muhalefetin sözcülerinden birinin Bayram Meral olması da ayrı bir skandaldı, ama bir gaf diğerini haklı kılmaz. Dahası iktidar olmanın fazladan bir mesuliyeti yok mu?
Gelelim, böyle bir kararın AKP'nin birkaç muhalif görüş dışında, blok olarak onaylamasının görüş ayrılığı ile izah edilemeyecek kısmına. Evet, konu, karar ne kadar önemli olursa olsun, bir ülkede mutlaka birbirine zıt kanaatler olacaktır. Bu konuda da diyelim, iktidar bir görüşte, diğerleri farklı görüştedir. Meclis'te gördüğümüz bunun tezahürü mü? Keşke öyle olsaydı, karar ne yönde olursa olsun, bu ülkeden daha fazla umutlu olmamız için bir tesellimiz olurdu. Öyle değil, hepimiz biliyoruz ki, Meclis'te bu karara 'Evet' diyenlerin en azından yarısı, iktidar partisi mensubu olmasaydılar, 'İsrail'e güvenlik kalkanı oluşturuyorlar' diye kıyameti koparacak insanlardı. Bırakın onu, İsrail devletinin varolma hakkını tanıdığım için beni eleştiren, kafası bu konuda bile karışık bir siyasi çevrenin insanları, bugün bu kadar sorunlu bir karara evet diyor.

Bu, bu ülkede, bir fikri, ilkeyi (haklı veya değil) siyasetinin merkezine yerleştiren, kişiliğinin bir uzantısı sayan insanların ne kadar az olduğunun en iyi göstergesidir. Tezkerenin, uluslararası çerçevede doğuracağı sonuçları bir yana, bu gerçek Türkiye'de siyasetin üzerine düşmüş kara (yoksa 'Ak' mı demeliyiz?) bir leke olarak kalacak.
Grup toplantısıyla 'ikna' olduğu ileri sürülen arkadaşların birçoğunun neye ikna olduğu belli değil. Bırakın onu, konunun ne olduğunu gerçekten kavramış olup olmadıkları belli değil. Bakın, bu milletvekillerinden biri, ertesi günü Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde yazdığı gerekçe bulma yazısında, daha Hizbullah'ın liderinin kim olduğunu bile doğru dürüst bilmediğini gösterdi. Bir gazetecinin röportaj yaptığı Hizbullah'ın manevi lideri Faddallah'ı, yanlışlıkla Nasrallah anlamış. O bir şey değil, Faddallah'ın verdiği demeçten edindiği intibayla, Lübnan'ın Türkiye'yi beklediğini zannetmiş. Lübnan'ı, Ortadoğu'yu bu kadar anlayan adamların oyuyla bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.

Derin araştırmalara girmeden önce bari, BM kararının metnini okusaydılar, üç yerde 1559'a, bir yerde Taif anlaşmasına gönderme var, Lübnan'da bütün kıyamet bu noktalarda çıkıyor, bir değerlendirme yapsınlar. Hariri ailesinin, Türkiye'de 160 milyon dolara banka almasının bu olaylarla ilişkisini izah etsinler. Üstelik, bu, buzdağının ucundaki ufak nokta, altını kurcalasınlar. Bıraksınlar münazara çocuğu savunmalarını, ne karar verdilerse verdiler, bari işin ciddiyetine vâkıf olsunlar.



Bu yazı 922 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Temmuz 2009 Bir başka açıdan başörtüsü meselesi
    • 16 Ocak 2007 Bir büyük yazarın küçük hesapları
    • 3 Ekim 2006 AB ve soykırım
    • 7 Eylül 2006 Siyasete düşen ak leke
    • 5 Eylül 2006 İhanet değil, gaflet
    • 31 Ağustos 2006 Asker gönderME
    • 29 Ağustos 2006 Asker gönderme meselesi
    • 11 Mayıs 2006 'Rejim krizi'
    • 5 Mayıs 2006 Türkiye-İran hattı

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,149 µs