En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Laiklik tarif edilirse rejimin sihri bozulur!



Türkiye'nin "iki büyük sorunu", iki büyük konuda devletin taraf olmasından kaynaklanır.

Birisi, Kürt sorunu ya da nasıl diyorsanız, etnik terör sorunu, PKK terörü vs. Sebepleri çeşitlendirmek mümkün ama, bu sorun kaynağını devletin Türk Milliyetçiliği üzerine kurulmasından alır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milliyetçiliğine taraftır. İkincisi, laiklik sorunu. Laiklik elbette kendi başına bir sorun teşkil etmiyor. Ama laikliğin Türkiye'deki uygulamaları, kendini "laik" diye tanımlayan bazılarının söylediği gibi "katı laiklik" uygulamaları bu milletin dini ile devletin arasını açmaya yetiyor. Allah'ın emirleri yerine, aslında laiklikten kaynağını almayan ve fakat laik uygulama diye dayatılan bazı kanunsuz emirler ile dindarlar, Allah'ın emirleri ile devletin dayatmaları arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyor! Aslında bu iki temel sorunun kaynağı bugünkü Türkiye'nin İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin eseri olmasıdır. Eğer Türkiye, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin eseri olsaydı, belki başka büyük sorunlarımız olabilirdi ama, o meclisin yapısı gereği bugün yaşadığımız bu iki büyük sorunumuz olmazdı. Şimdi... Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın, "Laiklik ilkesi ile din ve vicdan özgürlüğü kavramının tarifinin açık ve net olarak yapılması zorunludur" sözleri bugüne kadar hiçbir şekilde tarifinin yapılmaya yanaşılmadığı laiklik konusunda önemli bir açılım getiriyor. Bu cümleler Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ihmal edilmiş ve fakat toplumu sürekli derinden etkilemiş, din devlet çatışmasına sebep olmuş bir konunun sarahate, açıklığa kavuşturulmasını istiyor. Ama... Türkiye'de laikliğin tarifi yapılırsa rejimin sihri bozulur. Bu da tarifinin yapılmasını zorlaştıran en büyük etken. Çünkü, Türk tipi laiklik tarifi dine dayatmanın sınırlarının asla belli olmadığı bir laiklik tipidir. "Efradını cami ağyarını mani" bir tarif yapmaya kalkıldığı zaman Türkiye'de dindarlara laiklik adına yıllardır ne büyük zulümler yapıldığı ortaya çıkar. Laikliğin tarifinin elbette anayasada olması gerekiyor. Bu konu "Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır" denilerek geçiştirilecek bir konu değil. Ayrıca bugünkü anayasamızın her maddesinden istenildiği zaman laikliğe atıf yapabilirsiniz. Çünkü... Hüsamettin Cindoruk TBMM Başkanı iken ona sormuştum: "Laikliğin anayasada tarifinin yapılması gerekmez mi?" diye de o da bana bu cevabı vermişti: "Buna ne gerek var, zaten Anayasa'nın her tarafı laiklik." Doğru olabilir, her noktadan laikliğe giden bir yol bulmam mümkün. Ve laikliğin sert uygulamaları olmadan da bu rejimin ayakta kalması mümkün değil. Bu sertlik Türkiye'de uygulanan laikliğin belirsizliğinden kaynaklanıyor. Çerçevesi, sınırları belli bir konuda bir hukuk devletinde kim sınırların dışına çıkmaya cesaret edebilir ki... Yargıtay Başkanı'nın sözleri Türkiye'de gerçekleşmesi şimdilik mümkün olmayan bir isteği dile getiriyor. Her ne kadar gerçekleşmesi mümkün olmasa da dile getirilmeye başlanması bile bir aşama kabul edilebilir.



Bu yazı 969 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,405 µs