En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

İslâm'la yeniden tanışırken...



Gazetelerde çıkan yazıların konu yoğunluğuna bakıldığında kendini hemen ele veren gerçek şu: Türk aydınları İslâm'la yeniden tanışıyorlar... Vesileler değişik olsa da günün hemen her tartışması aynı kapıya çıkıyor. Gazetecilik ilk yakaladığına isim koyma mesleğidir aynı zamanda; bu sebeple kimi 'Beyaz Türk – Kara Türk' tasnifini çıkarıyor yaşanan tartışmadan, kimi uzaktan gördüğünün üzerine 'Büfeci İslâmı' yaftasını asıveriyor.

İyi niyetli çabalar bunlar...

Türkiye entelijansiyası, konuyla akademik yönden ilgilenenler hâriç tutulursa, İslâm konusunu hemen hiç ciddiye almadı. Çoğu için Batı toplumlarında çoktan devredışı bırakılmış bir 'gelenek'ti din; bizde de sonu yakındı. Ramazan'da oruç tutan, karısının başı bağlı insanların varlığından haberdardılar elbette, ancak o tiplerin hiçbiri kendileriyle eşit sosyal statüde olmadığı için ilgilerinin uzağında yer alıyorlardı; işyerlerindeki çaycılar ile apartman kapıcılarının öyle olmasına aldırmaları gerekmiyordu.

Başkalarının kolaycılığına düşmekten korkarım. 1950'lerden başlayarak dine nispet edilen bazı okumuş-yazmışlar da vardı etrafta; ancak onların durumu tek bir sözcükle açıklanabiliyordu: 'İstismar'... Siyaset alanındakiler oy almak, ticaret ve sanayi ile meşgul olanlar kese ve kasalarını doldurmak için öyle görünüyorlardı...

Sözün kısası şu: Bu ülkede, İslâm, çok uzun yıllar kentli aydının dağarcığında 'cehalet' ve 'istismar' sözcükleriyle karşılandı. Köylü bir toplumduk, her kültürde köylüler geleneklerini en son terk edenler değil miydi? ABD, emperyal hesapları için, 'yeşil kuşak' oluşturmaya çalışıyordu; siyasette İslâm'ın görünür hal alması da bundandı elbette.

Necmettin Erbakan ve çoğu arkadaşının sınıfsal kökeni, partileştikten sonra kendilerini oturttukları 'anti-emperyalist' çizgi bu tezlerine ters düşüyordu; ama onlar tezlerine uymayanı 'istisna' görme eğilimindeydiler.

Kolay tezlere direnecek güçte bir farklılık gösteriyor durum bugün; nereye baksalar kafa konforlarını bozan sosyal gerçekliğin farkına varıyorlar. 'Büfeci İslâm' etiketi kentte yaşayan kentlileşememiş köylüleri anlatmak üzere icat edildi; büfecilerin eş ve kızlarının yaşadıkları kenar mahallelerde tekstil sektöründe çalışmalarından hareketle, etiketin dişisine 'overlokcu İslâm' da diyebilirler...

Olanı anlamaya çalışan her türlü çabaya saygı duymalıyız. Ancak, olan bundan daha karmaşık...

Büfeci, ya da overlokçu kesimin İslâm ile irtibatı ayrı bir kategori oluşturmayacak kadar sıradan; esas etiketlenmeyi bekleyen yeni bir fenomen ıskalanıyor: Dışarıdan (köyden) gelerek kenti teslim aldığını varsaydıkları İslâm, kendilerini içten kuşatıyor. İslâm'la irtibatsız bir kentli sınıf olarak öngörülmüş 'Beyaz Türk' kategorisinin temel özelliklerini üzerinde taşıyan, ama İslâm'la da irtibatlı yeni bir sınıfla yüz yüzeler... Daha önce kendilerini 'bu' özellikleriyle tanımadıkları insanlara 'istismar' yakıştırması da oturmuyor... O insanların, kadınları yalnızca kadınlar havuzuna giriyor, erkekleri ise kandil geceleri uzak câmilere gitmek yerine mahalle mescidine gidiyorlar artık... Hem de 'yeşil kuşak' uygulayan ABD şimdi yeşille mücadele cephesi açtığı halde...

Son zamanların güncel tartışmaları, aydınlardan bazısının olan-biteni fark etmeye başladığını açığa vuruyor. Özellikle de, İslâm'ın tam merkezinde bulunduğu 'askerlik' ve 'şehitlik' gibi kavramları, o kavramlara özel önem verenlere karşı kullanma biçimleri... Kavga, bundan sonra, İslâmî kavramlar etrafında ve onlara önem verenler arasında mı geçecek? Beklenti bu.

İyi midir, kötü mü, bilemem, ama İslâm yeni dönemin en önemli tartışma konusu...



Bu yazı 708 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,598 µs