0 0 0000

Derin- koordineli- akıl...

Haftaya önemli bir yurtdışı gezisine katılmayı planlıyorum, bu nedenle itiraf etmeliyim ki aklım ve ilgim sınır ötesine odaklanmış durumda, bu nedenle de bugünkü yazımın üslubunda biraz performans düşüklüğü hissederseniz, af ola ey can okur....

Gündemin tartışmalı maddelerinin başında ABD ile birlikte yeni oluşturulan 'PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü' yer alıyor. Cumhurbaşkanı, kamuoyu, muhalif partiler hatta asker bu konuda açıkça karşı duruş sergiliyor ancak hükümet yine de bildiğini okuyor... PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü'ne karşı duruşun gerekçesi malum, daha önce de yazdığım gibi; bu masanın etrafında yaratılan polemiğin, bölücü terör örgütü PKK'yı siyasallaştırma-Meclis'e sokma operasyonun bir parçası olacağı kuşkusu içimizi kemiriyor.

Geçtiğimiz hafta (15 Eylül) konuyla ilgili -protesto- yazımın ardından, tartışmalı PKK ile Mücadele Koordinatörümüz Sayın Edip Başer bendenize 'son derece kırgın-sitemkar dille yazılmış bir e-posta' gönderdi, Sayın Başer'i uzun yıllardır tanırım, elbette kendilerini incittiğim ya da yanlış anlaşıldığım için çok üzüldüm, hemen Sayın Başer'i telefonla aradım ve uzun-önemli bir sohbet yaptık, şimdi, Sayın Başer'in yorumlarını sizlere aynen aktarıyorum ey değerli okur;

'Güler Hanım öncelikle bilmelisiniz ki ben bu görevi kabul eder iken ülkeme hizmet inancı dışında kesinlikle bireysel bir makam-mevki beklentisi taşımadım, asla taşıyamam da. Bizim vatanseverliğimiz kanıtlanmıştır ve elbette ki mezara kadar da bunu kanıtlamayla mükellefiz. Yakın çevremden dostlarım beni uyardılar, endişelerini aktardılar 'Kamuoyunun hassasiyeti -sert tepkisi nedeniyle çıkacak tartışmalarda yıpranacaksın, adını riske atma' dediler. Tekrar ediyorum, benim için sadece ülkeme hizmet önemli, benim adımın, benim yıpratılmamın hiç önemi yok... Üstelik ben bu görevi kabul eder iken konunun ilgili-yetkili tüm taraflarıyla teker teker görüştüm, fikir birliğine vardıktan sonra kararımı netleştirdim. Genelkurmay Başkanımız Sayın Büyükanıt ile (ki kendisi benim sınıf arkadaşımdır) bizzat özel olarak görüşüp-onay aldım. TSK ile siyasi irade arasında da terör konusunda görüş farklılığı yok, buna emin olmalısınız. Bu arada, elbette sizlerin, kamuoyunun hassasiyetine-endişelerine de yürekten hak veriyorum. Türk milleti şundan emin olsun ki; bu pozisyon aracılığıyla şayet PKK'nın siyasallaştırılması tartışmaları başlar ise ben derhal görevi bırakacağım, bu konuda asla taviz verilmeyecektir. Ben bu konudaki hassasiyetimizi, kesin tutumuzu, ABD Koordinatörü Ralston'la ilk görüşmemizde bizzat aktardım, bundan dönüş olamaz.

PKK ile mücadele koordinatörlüğüne ne gerek vardı diyenlerin ise kabul etmesi gereken bir gerçek var; Sayın Büyükanıt'ın da açıkça belirttiği gibi, bölücü terörün yani yılanın başı yurtdışındadır, sınır ötemizde... Yılanın başını askeri operasyonla yok etmemize bugünkü konjonktör ne derece geçit veriyor ya da vermiyor, cevabı hepimiz biliyoruz. Bir askeri operasyon olabilecekse ben de bugün hiç tereddüt etmeden üniformamı giyer, gider orada Mehmetçikle birlikte mücadele veririm. Şartlar bu yani yılanın başını ezmek için, o ülkenin (Irak'ın) güvenlik otoritesiyle yani ABD ile işbirliği yapmamız, koordineli olmamız gerekiyor. Bizim amacımız PKK'yı ortadan kaldırmak. Ne terör örgütü ile ne de onu desteklediğini bildiğimiz herhangi bir grupla veya herhangi bir kişi ile görüşmemiz, herhangi bir şekilde pazarlık yapmamız veya bir başkasını onlarla aramızda araç olarak kullanmamız, aracılık yapmasını herhangi birinden talep etmemiz kesinlikle söz konusu değil-bundan sonra da olmayacak.

Yeri gelmiş iken, görevin tanımının kamuoyuna sunulması konusunda da özellikle siz medya mensuplarının çok hassas olması şart, 'Terörle Mücadele Özel Temsilcisi' unvanı yerine kısaltıp bilerek ya da bilmeyerek kullanılan diğer unvanlar yapmak istediklerimize-hedefimize zarar veriyor. Kamuoyunun sizlerin haklı hassasiyetini, endişelerinizi anlıyorum, ancak lütfen bize güvenin.'

Evet, Sayın Başer'in altını çizerek ortaya koyduğu -bizim dışımızdaki malum iradeye- ait gerçekleri yok saymaya imkan yok... Zaman kuşunun kanatlarında, stratejik akıl rotasını izlemeye devam ediyoruz.

Bu yazı 875 defa okundu.