En Sıcak Konular

Ertuğrul Özkök


Ertuğrul Özkök
0 0 0000

Tam dansöz gibi yazmışım



DÜN bir arkadaşım aradı."Tam dansöz gibi yazmışsın" dedi.

Daha doğrusu, zarif ifadelerle bunu ima etti.


"Tam da öyle yaptım" dedim.

Belki de hayatımda ilk defa "dansöz gibi yazmak" eleştirisi bana iltifat gibi geldi.

"Demek ki kendimi çok iyi ifade etmişim" diye düşündüm.

* * *

Çünkü aldığım telefonlar, çevremdeki insanların çoğunun, Orhan Pamuk hakkında bu duyguları paylaştığını gösteriyordu.

Başta Hürriyet’inki olmak üzere birçok internet sitesine baktım.

Gelen tepkiler Türk toplumunun ikiye bölündüğünü gösteriyordu.

Bir bölümü, Orhan Pamuk’a aşırı tepkiliydi.

Daha büyük bir bölümü ise benim gibi, duygu dünyasını sevinçle burukluk arasında kardeş payı yapmıştı.

Birincisine yakın sayıda, yani daha küçük bir bölümü ise sınırsız, koşulsuz, amasız, keşkesiz bütün yüreği ile alkışlıyordu.

* * *

Toplumu bir gövde olarak tahayyül edin.

Dans etmeye yarayan uzuvlarının bir bölümü sola, bir bölümü sağa gidiyor, bir bölümü ise yukarı aşağı hareket ediyorsa, bu hareketi yapanın adı nedir?

İster dansçı deyin, ister dansöz.

Dansöz duygular öyle hiç de ayıp falan değildir.

Neticede koskoca bir Türk milleti bütün yaz boyunca Serdar Ortaç’ın "Dansöz’ü" ile ritmik hareketler yapmadı mı?

Sevinçle burukluk başka hangi ritmik hareketle ifade edilebilir.

* * *

Benim söyleyeceğim şu.

Orhan Pamuk hakkında herkes istediğini rahatça söyleme hakkına sahip.

Hele hele Orhan Pamuk’u sınırsız, amasız, keşkesiz alkışlayanlar, alkışlamayanlara, Özdemir İnce gibi ağır eleştirenlere de hiç kızmayacaklar.

Bir yazarın "Türkler, 1 milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü öldürdü" deme hakkının en temel hak sayıldığı bir ülkede, Orhan Pamuk’a verilen Nobel’i eleştirmek hayli hayli haktır.

Üstelik çok daha masum bir hak.

Ama ben, yürekten sevinenlerden biriyim.

Keşke’lerimin ve ama’larımın bu sevinç yanında fazla esamisi de okunmaz.

* * *

Dün Dış Haberler bölümündeki arkadaşlardan rica ettim, küçük bir çalışma yaptılar.

Son 48 saat, bütün dünyada "Türkiye günüydü".

Fransa Parlamentosu’nun çıkardığı o saçma sapan yasa ile, Orhan Pamuk’un aldığı ödülün açıklanması, neredeyse aynı saatlere rastlamıştı.

Acaba ajanslarda ve gazetelerde bu iki olay hakkında ne kadar haber çıkmıştı.

Arkadaşlarım İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Almanca ve Fransızca yayınlanan gazete, dergi ve sitelerdeki haberleri taradı.

Orhan Pamuk hakkında dün öğle saatlerine kadar 1318 haber ve yorum yayınlanmıştı.

Fransa Parlamentosu’nun Ermeni tasarısı hakkındaki yazı sayısı ise 1251’di.

Yayınların listesi şöyleydi:

      Ermeni Yasası  Orhan Pamuk
İngilizce      602              479  
Fransızca    394              119 
İtalyanca       32                37 
Almanca     125              280
İspanyolca    98              403
 
TOPLAM 1251 1318
 


Ajanslara bir de ayrıca baktım.

12 ve 13 Ekim günleri AP, Reuters ve AFP ajansları Türkiye hakkında toplam 269 haber geçmiş.

Tabii bunların belli bir miktarının tekrar olduğunu belirtmeliyim.

Neticede Türkiye, iki ayrı olayla, dünya medyasının gündemine oturdu.

Bugün itibarıyla dünyada yaşayan insanların büyük çoğunluğu, bu yıl "Nobel ödülünü bir Türk’ün kazandığını" biliyor.

Kötü habere gelince, dünya olayları ile biraz ilgili insanlar, bu Nobel dosyasını açtığı zaman, otomatik olarak bir "Ermeni dosyasını" da açmış oluyor.

Peki ne yapacağız?

Sizi bilmem ama ben yine de sevineceğim.



Bu yazı 1,108 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Ocak 2011 İslam’ın samimi sesi bu mektupta
    • 23 Eylül 2010 Hayır Ahmet, babanı sen öldürttün!
    • 2 Temmuz 2010 Halk avukatları silkeliyor
    • 1 Haziran 2010 Size sesleniyorum İsrailli dostlarım
    • 15 Mayıs 2010 O kitabı yeniden yayınlamak isterdim
    • 11 Şubat 2010 Postmodern faili meçhuller
    • 7 Ocak 2010 Eyvah, yine dil zaptiyeliği mi
    • 5 Ocak 2010 Önümüzdeki dönem yükselecek yazarlar
    • 3 Ocak 2010 Genel yayın yönetmeni nasıl gider
    • 9 Aralık 2009 Herkesin iki oy hakkı olmalı
    • 25 Kasım 2009 Ergenekon sanığı ile ortak hisler
    • 12 Kasım 2009 Bu da benim ilerleme raporum
    • 14 Ekim 2009 Kimse bana şunu sormadı
    • 1 Ekim 2009 Jurnalci gazetecilere yazıyorum
    • 16 Eylül 2009 Provokatör veya yoldaş
    • 11 Eylül 2009 Gazetecinin felaketi
    • 27 Ağustos 2009 Ben, gazeteci Ertuğrul Özkök
    • 28 Temmuz 2009 Cesur Türkler, cesur Kürtler
    • 16 Temmuz 2009 Manşet yapmamak doğru muydu
    • 8 Temmuz 2009 Kavgayı bitirmek için plan

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,228 µs