En Sıcak Konular

Ahmet Hakan


Ahmet Hakan
0 0 0000

Ayıptır ayıp



ANKARA kulislerinde bir telaş, bir heyecan, sormayın gitsin!

Kulaktan kulağa oynanıyor: "Duydunuz mu? Başbakan aslında sara hastasıymış!"

Ve Erdoğan’ı seçim meydanında dize getirecek gücü kendinde bulamayan muhalefet, bu sihirli fısıltının peşinden takılıp gitmekte.

Sanki Başbakan gerçekten sara hastasıysa, meydan onlara kalacak!

Sanki seçmen, "Vay! Demek Erdoğan hastaymış. O zaman oylarımızı neden Baykal’a yağdırmıyoruz?" diyecek.

Bu memlekette...

Din üzerinden ya da kan üzerinden siyaset yapanları gördük.

Şimdi de başımıza sağlık üzerinden siyaset yapanlar çıktı.

Başbakan’ın sağlık durumu gizleniyormuş!

Hadi "hasta hakları"nı falan hiçe sayacak denli gözünüz dönmüş...

Hadi "rakibimin hastalığından bana bir şey çıkar mı" diyecek kadar ayıp dinlemiyorsunuz...

Peki "ulusal güvenlik" açısından başbakanların sağlık durumlarının kamuoyuna davul zurnayla ilan edilmemesi gerektiğinden de mi habersizsiniz?

Yoksa... "Başbakan sara hastası, o nedenle Cumhurbaşkanı olamaz" demeye mi getiriyorsunuz?

O zaman adama "Şu anki Cumhurbaşkanı’nın hastalıkları nelerdir?" diye sormazlar mı?

Yani demem o ki... Bırakın Başbakan’ın onulmaz hastalıklara duçar olduğu masallarıyla avanta kapma yarışını da...

Çalışın, muktedirseniz seçim meydanlarında mağlup edin Erdoğan’ı.

Patlat be Kırıkkanat

MİNE Kırıkkanat adlı yazar, bu ülkenin bazı insanları için "Kıllı, geviş getiren, kısa bacaklı" falan diye yazmış, ben de bunun üzerine kendisine, af buyurun, "faşist" demiştim.

Tabii kendilerine "Kıllı, geviş getiren, kısa bacaklı" denilenler, Mine Hanım kadar gözü açık olmadıkları için mahkemeye falan gitmediler.

Ama bizim uyanık Mine Hanımımız, "Bana faşist dendi hákim bey" diyerek mahkemeye koşuvermiş.

Mahkeme safhasını takip etmedim. Bu nedenle kendisini nasıl savundu bilemiyorum.

Mesela yargıç, "Hanımefendi! Ama siz de yazınızda ’Kıllı, kısa bacaklı ve geviş getiren insanlar’ demişsiniz" dediğinde, Mine Hanım, "Sayın yargıç! Ben bir saptama yaptım. İşte fotoğraflar... Bakınız bacaklar kısa değil mi? Bunlar geviş getirmiyorlar mı? Şunlar kıl değil mi?" falan dedi mi?

Gerçekten bilemiyorum.

Ama nasıl olmuşsa olmuş, "Kıllı, kısa bacaklı, geviş getiren" diyen Mine Hanım, bir anda "sütten çıkmış ak kaşık" oluvermiş; bendeniz ise "Mine Hanım’ın manevi şahsiyetini zedeleyen bir adam" olarak 5 milyarı bayılmaya mahkûm edilmişim.

Mine Hanım da bunun üzerine haklı olarak "sevindirik" olmuş. Diyor ki: "Senden alacağım parayla şampanya patlatacağım Ahmet Hakan!"

Patlat be Mine Hanım! Hakkındır. Sen patlatmayacaksın da kim patlatacak?

Sen ki bu ülkenin bazı insanlarına "kısa bacaklı, kıllı, geviş getiren" demişsin ama buna rağmen bu işten bir "masumiyet abidesi" gibi çıkmayı başarmışsın! Buna mukabil sana "faşist" dediğim için ben mahkûm olmuşum.

Böyle bir ülkede yaşadığın için ne kadar şampanya patlatsan azdır be Mine Hanım!

MANKENLER NEDEN YAHYA EFENDİ’Yİ SEÇER

BİR: Üsküdar’daki Aziz Mahmut Hüdai Dergáhı olmaz, yolu yokuştur. Beykoz’daki Yuşa Türbesi olmaz, yolu karmaşıktır. Sarıyer’deki Telli Baba Türbesi olmaz, yolu uzaktır. Geriye kalıyor Yahya Efendi Dergáhı... Bu dergáh uygundur; çünkü Reina ve Sortie’ye çok yakındır, Çırağan’a bir adımdır. Kısacası bu dergáh, "álemlerin aktığı yerlerin kesiştiği yerde"dir.

İKİ: Dikkat! "Kameraman arkadaşlar"ın bir solukta ulaşıp görüntü almasının kolaylılığını da atlamayalım.

ÜÇ: Dergáha açılan sokağın dar olması, dikkat çekici bir "şov" için hayli elverişli bir imkán sunmaktadır. Cipler duracak, kameralar çekim yapacak, trafik tıkanacak vs. Böylece şöyle dört başı mamur bir "vakıa" çıkacaktır ki, magazin dünyasından sürülmüş bir sözde magazin üstadı olan "kifayetsiz muhteris" Kenan da bir-iki yorum attırabilsin.

DÖRT: Yahya Efendi bir hoşgörü abidesi olarak bilinir. O kadar ki, "camide riyakárlık olur ama meyhanede olmaz" anlamına gelen şöyle bir beyit söylemişliği bile vardır: "Mescitte riyapişeler (ikiyüzlülüğü benimsemişler) ko etsin riyayı / Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai."

MERAKLISINA MÜHİM NOT: Yazarınız, bu yazdıklarının ardından Pişti’de yaptığı yorumlarla "Bunlar ne akıllar böyle" dedirten manken Deniz Akkaya ya da Uçankuş’ta yaptığı yorumlarla "Allah hepimizi muhafaza buyursun" dedirten Tuğba Özay ile herhangi bir mekánda buluşup yemek yemeyeceğine dair "basın meslek ilkeleri" çerçevesinde söz vermektedir.



Bu yazı 988 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 1 Temmuz 2010 Yeter ki Tayyip gitsin duygusu
    • 3 Eylül 2009 Umreden mahrem notlar
    • 26 Şubat 2009 28 Şubat bitti mi?
    • 22 Şubat 2009 Aydın Doğan’la bir fasıl gecesi
    • 9 Şubat 2009 Hastasıyım bu istismarın
    • 18 Ocak 2009 Benim gözümle Kemal Gürüz
    • 24 Kasım 2008 CHP’nin Tayyip’i
    • 6 Ağustos 2008 Ahmedinejad’ın Anıtkabir’de ne işi var
    • 23 Temmuz 2008 Kandıra’dan mesaj var
    • 9 Temmuz 2008 Gaza gelme Latif Abi
    • 4 Haziran 2008 Önder Sav’a açık mektup
    • 25 Mayıs 2008 Kısa Türkiye tarihi
    • 19 Mayıs 2008 Ağustosta rapsodi
    • 7 Mayıs 2008 Asılmışların paylaşımı
    • 5 Mayıs 2008 Biri Tayyip’e fısıldadı: Parti kapatılmayacak
    • 10 Nisan 2008 Organize’de iki saat
    • 13 Mart 2008 Bayan Çölaşan yalan söylüyor
    • 7 Mart 2008 Da Vinci Baykal’ın şifresini çözdüm
    • 2 Mart 2008 Yaşar Paşa’ya da bir şey söylenir mi?
    • 17 Şubat 2008 Artık şu İranlılara yüz vermesek diyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,854 µs