En Sıcak Konular

Engin Ardıç


Engin Ardıç
0 0 0000

Neyi kutladık biz?



Dini bayramlarda insanlara elinizi uzatın (köylüler 'tokalaşmak' derler), bayramlarını kutlayın ('mübarek' kelimesini kullanacaksınız), gözlerinde ciddi ve samimi bir ışıltı, yüzlerinde sevinç göreceksiniz.

Oysa ne kutlanmaktadır? Herhalde 'şeker yeme olanağının ortaya çıkması' değil. Bayram harçlığı falan çocuklar için geçerlidir.

Ramazan ayının bitmesi mi? Oruç tutmak ve teravih namazlarında rekat sayısını arttırmak kötü bir şey mi ki sona erince bayram ediliyor?

'İşe gitmeme' özgürlüğü mü? Pazar günleri de vardır. 'Boğaz köprülerinden beleşe geçme fırsatı' mı? O yeni çıktı ve yalnızca İstanbul'da geçerli.

Bir sonraki bayramda... Hacca gidemeyenler, gidemeyişlerini mi kutluyorlar hacıların yerine de? Yoksulları anladık da zenginler 'et yiyeceğiz' diye sevindirik mi oluyorlar?

Tersini düşünelim, herhangi bir milli bayramda karşınıza çıkanları kutlamayı deneyin...

Şaşırıyorlar, ellerini uzatıp uzatmamakta tereddüt ediyorlar, gözlerinde 'ne kutlaması bu yahu' sorusu okunuyor. Kimisinin yüzünde 'bu adam benimle dalga mı geçiyor' kuşkusu...

Dün, seksen üçüncü Cumhuriyet Bayramı'nı idrak ettik. Gazetelerde Atatürk resimleri yayınlandı, köşe yazarları da herhangi bir lisenin Türkçe kompozisyon dersinde hocadan tam not alacak yazılar yazdılar. Öyle yazılar okudum ki, ben yazsam işten kovarlar.

Peki biz dün neyi kutladık?

Atatürk devrimlerini mi? 1923 yılında onların hiçbiri henüz yoktu ortada. 1923 yılında Atatürk bile yoktu, Gazi Mustafa Kemal Paşa vardı.

Hilafetin kaldırılmasını mı? 1923 yılının ekim ayında İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı'nda Halife Abdülmecit Efendi top gibi oturuyordu. Ortada bir ekim ayı da yoktu, 'teşrin-i evvel' ayı vardı.

Herkes fesle, 'milliciler' kalpakla dolaşıyordu, kadınlar çarşaflıydı, birçok köylünün dört karısı vardı ve cumhuriyetin ilanı gerek meclis tutanaklarına gerekse gazetelere 'eski yazıyla' yazıldı. Sonra, şehirliler tek kadınla yetindiler, birçok köylü dört kadınla yaşamayı sürdürdü. Şehirliler geriye kalan üç kadın açığını 'zamparalık' yöntemiyle giderdiler.

Demokrasiyi mi kutladık? Ortada demokrasi de yoktu. Gazi'ye muhalefet eden 'ikinci grubun' yeniden meclise girebilmesi engellenmişti.

Cumhuriyet, bazı Ankara kökenli saftırık gazetecilerin sandıkları gibi demokrasi mi demekti? 83 yıllık cumhuriyetin yalnızca 57 yılı demokrasiyle geçmişti... Üstelik bu 'kanadı kırık' bir demokrasiydi ve örneğin Türkiye Komünist Partisi, cumhuriyetin yalnızca ilk iki yılı ve şimdi şu yıllarında ancak yasal olabilmişti...

Neyi kutladık? Seksen üç yılda dört darbe (1960, 1971, 1980 ve 1997) ve üç anayasa değişikliği (1924, 1960 ve 1982) yapmış olmamızı mı? 1937, 1971 ve günümüzün sayısız 'rötüşlarını' da saymadım.

Bağımsızlığa kavuşmamızı mı kutladık? Hayır, düşmanı cumhuriyetin ilanından on üç ay önce, 1922 yılının eylül ayında yenmiş (ondan sonra tek kurşun atılmadı), Lausanne Antlaşması'nı da üç ay önce, 1923 yılının temmuz ayında imzalamıştık.

Meclis, yani halk egemenliğini mi kutladık? Hayır, meclis cumhuriyetten tam üç buçuk yıl önce toplanmıştı.

Biz dün, 'teknik' açıdan, 'monarşiden vazgeçmemizi' kutladık. Devlet başkanlığı artık babadan oğula, daha doğrusu hanedanın yaşça en büyük üyesine geçmeyecek, devlet başkanını meclis seçecekti.

Peki, saltanat kaldırılmasaydı, bugün tahtta, İkinci Orhan'ın ölümünden sonra Birinci Ertuğrul otursaydı, ülkemiz de Büyük Britanya benzeri bir 'meşrutiyet' yönetimi altında bulunsaydı, kusursuz bir demokrasi ve insan hakları ortamı içinde gene şapka giyseydik ama kişi başına yirmi bin dolar milli gelirle Avrupa Birliği üyesi de olsaydık ne olacaktı?

Hiiiç, dün herhangi bir güneşli pazar geçecekti ve köşe yazarları da aşk yazacaklardı. 



Bu yazı 739 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Tayyip gitsin de Hitler mi gelsin?
    • 15 Ağustos 2012 Atraksiyon
    • 29 Temmuz 2012 Akşam diyordun Abbas
    • 23 Temmuz 2012 Özeleştirini yap Kemal arkadaş!
    • 16 Temmuz 2012 Fransa'nın Kılıçdaroğlu'su
    • 15 Temmuz 2012 Onları geri kazanalım
    • 4 Haziran 2012 Ay birbirinizden farkınız mı vardı?
    • 26 Mayıs 2012 İç savaş istediklerini söylemiştim
    • 29 Nisan 2012 Coşku duyulacaaak... Duy!
    • 13 Nisan 2012 Osmanlıca dersi de konulsun
    • 8 Nisan 2012 Osmanlı'da garaj mes'elesi
    • 23 Mart 2012 Hatırlayalım hatırlatalım
    • 7 Mart 2012 ''Haybeden Şef Gezisi''
    • 29 Şubat 2012 Senin de adın Kemal
    • 12 Şubat 2012 Lafının ardında dur
    • 19 Ocak 2012 Aman oğlum, vururlar ha
    • 6 Ocak 2012 Zurnanın zırt dediği yere henüz gelmedik
    • 5 Ocak 2012 İlker Paşa bize de ifade versin
    • 2 Ocak 2012 CHP'yi destekliyorum
    • 19 Aralık 2011 Olmayanı olduramazsınız

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,019 µs