En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Omega-3 ve köpek balığı kıkırdağı efsaneleri yıkılıyor



Vitaminler, antioksidanlar, besin destekleri gibi milyarlarca dolarlık pazarları olan ama etkinliklerine ait güvenilir bilimsel kanıtlar olmayan sayısız ürün var. Bağımsız ve dürüst bilim adamları tarafından yapılan ve bunların bir işe yaramayan para tuzakları olduğunu gösteren araştırmalara her geçen gün yenileri ekleniyor. Bu yazımda bu ürünlerin en ünlülerinden olan omega-3 ve köpek balığı kıkırdağının foyasını çıkaran iki haberden bahsetmek istiyorum.

Omega-3 efsanesi buraya kadar mı?

Sefa Kaplan’ ın Hürriyet’ teki budanmış olduğu apaçık olan Omega-3 efsanesi buraya kadar mı? başlıklı haberi şöyle:

Başta kalp krizi, kanser, depresyon olmak üzere günümüzün neredeyse bütün majör hastalıklarına iyi geldiği iddia edilen Omega-3 haplarının sanıldığı kadar etkili olmadığı ortaya çıktı.

New Scientist Dergisi’nde yer alan Dr. Sanjida O’Connell imzalı makaleye göre, Omega-3’e atfedilen ‘mucize’ler ne yazık ki doğru değil. Geçtiğimiz aylarda iki yıl süren bir araştırmanın sonucu açıklandı. 867 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, Omega-3 kullananlarla kullanmayanlar arasında beyin gücü bakımından hiçbir fark yok.

Sırada köpek balığı kıkırdağı var

Alternatif tıbbın en gözde ürünlerinden biri de köpek balığı kıkırdağı. Amerika’ da ve Avrupa ülkeleri piyasasında bu kıkırdağın düzinelerce formu var. Besin desteği kategorisinde satılan kıkırdakta başta kollajen, amino asitler, mineraller (kalsiyum, fosfor, sodyum) ve glikozaminoglikan olmak üzere pek çok kimyasal madde bulunuyor.


Bu maddelerin hepsinin vücutta sayısız olayda rolleri olduğu doğrudur ama bu, dağdaki herhangi bir ot veya herhangi bir ağacın yaprağı için, hatta davul tozu ve minare gölgesi için de geçerlidir. Mesela sadece kalsiyumun sağlıklı hayat için şart olduğunu gösteren binlerce araştırma olması içinde kalsiyum bulunan bir ürünün tedavi edici etkisi olduğunu gösteren bir kanıt değildir.


Köpek kıkırdağı, ilk defa 1950’ li senelerde New York’ lu bir cerrahın kıkırdağın kanser kitlelerinin büyümesini durdurduğu veya yavaşlattığı ve cerrahi yaraların iyileşmesini hızlandırabileceği iddiası ile gündeme geldi. 1992’ de beslenme uzmanı William Lane’ in Sharks Don't Get Cancer (Köpek Balıkları Kanser Olmaz) isimli kitabının yayınlanmasıyla da çok popüler oldu. Köpek balığı kıkırdağının ünü bilimsel verilerden ziyade köpek balıklarının kanser olmaması efsanesine ve bir de bizde de sayısız örnekleri olan uydurma hasta hikâyelerine dayanıyor.


Bu ürün 20 seneden beri başta Amerika ve gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada alternatif veya tamamlayıcı tıp ürünü olarak milyonlarca kanserli hasta tarafından kullanılıyor. Kanser dışında egzama, sedef, iltihaplı eklem romatizması (romatoit artrit), kemik erimesi(osteoporoz), glokom gibi her toplumda çok görülen hastalıklar için de şiddetle tavsiye ediliyor.


Kanserlerin büyümesi yeni damarların oluşumu (anjiojenez) ile mümkün oluyor. Bunun engellenmesi de kanserin gelişimini önlüyor. Köpek balığı kıkırdağının kanserdeki etkinliği de kıkırdakta hiç kan damarı bulunmamasına ve bazı laboratuar araştırmalarında ve hayvan deneylerinde damar oluşumunu önleyici etkisinin olduğunun gösterilmesine bağlanıyor. Köpek balığı kıkırdağının bir faydası olmadığı sonucuna varan iki klinik araştırmada dışında insanlar üzerinde yapılmış ve bu ürünün etkinliği ve güvenilirliğini gösteren tatmin edici bir araştırma yok.

Amerika ve Kanada’da Milli Kanser Enstitüsü ‘National Cancer Institute’ (NCI) ile Milli Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi ‘National Center for Complementary and Alternative Medicine’ (NCCAM) isimli kurumların desteğinde yapılan bir araştırma, köpek balığı kıkırdağından elde edilen ilacın standart kemoterapiye eklenmesinin bir fayda sağlamadığını ortaya koydu.

Araştırmada ameliyat olması mümkün olmayan son dönem akciğer kanserli 400 hasta üzerinde gerçekleştirildi. Bu hastaların yarısı standart kemoterapi ve radyoterapi alırken diğer yarısına ise standart kemoterapiye ek olarak AE-941 adıyla bilinen köpek balığı kıkırdağı verildi. Çalışma sonunda, kıkırdak verilen hastaların ne genel yaşama süresi ne tümörün büyüme hızı bakımından bir avantajları olmadığı, hatta bunların diğer gruptan 1 ay daha kısa (ortalama olarak 14.4 ay yaşadıkları) ortaya çıktı.

İnternette yaptığım araştırmaya göre köpek balığı kıkırdağı ülkemizde 100 tabletlik şişelerde 70 lira civarında bir fiyatla satılıyor ve günde 3 kere 1-2 tane alınması tavsiye ediliyor.

YORUM

Köpek balığı kıkırdağına umut bağlayanlara ve bu etkinliği bilinmeyen bu ticari ürüne dünyanın parasını harcayanlara birkaç sözüm var:

BİR: Köpek balığı kıkırdağının bir takım hastalıklara iyi geldiğini ve özellikle de kanseri durdurduğu veya yavaşlattığını gösteren hiçbir güvenilir bilimsel araştırma yok. Bu ürün bir şehir efsanesinden başka bir şey değil.

İKİ: Köpek balıklarının ve benzeri balık türlerinin kansere yakalanmadıklarının doğru olmadığı da ortaya çıktı. Bugün köpek balıklarında en az 42 tür kanser geliştiği biliniyor.

ÜÇ: Köpek balığı kıkırdağında gerçekten de tümörlerde damar oluşumu önlediği ileri sürülen etkili bir protein olsa bile ağız yoluyla alınan kıkırdak sindirim sisteminde hazmedileceği için bunun etkili olması asla mümkün değil.

Alternatif veya tamamlayıcı tıbba körü körüne karşı değilim. Köpek balığı kıkırdağının da kanserin büyümesini önleyici etkileri olabilir. Bunların bilimsel araştırmalarla kanıtlanması gerekir.



Bu yazı 8,074 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,147 µs