En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

Çeşm-i Cihân'a Ağıt



Bu seneki yaz yolculuğunun nihai amacı, Fatih'in ''çeşm-i cihân'' olarak tavsif ettiği Amasra idi... Fatih'in izinde Amasra'ya kral yolundan, Kuşkayası Anıtı'ndan şehri temaşa ederek ulaşmak, cihânın gözbebeğini yukarıdan seyretmek istedik.

Bizi Bartın'da karşılayan değerli dostum Yakup Civelek'in rehberliğinde eski yoldan şehre girmemiz iyi oldu. Böyle bir rehberlik olmasaydı, tünelden şehre girecektik ve birdenbire şehirle karşılaşacaktık. O vakit, yukarıdan bu güzelliği temaşa edip, ''çeşm-i cihân'' nitelemesini idrak edemeyecektik. Şehirlere yukarıdan, bakacak denilen zirvelerden bakmak, şehrin panoramik fotoğrafını çekmeye imkân veriyor.

Evet, yukarıdan bakarken Fatih'in ''Lâla, lâla! Çeşm-i cihan bu m'ola?" seslenişindeki heyecanı duyumsuyorsunuz. Bu büyük Sultan'ın ruhaniyetinin şehrin güzelliğine güzellik kattığını da fark ediyorsunuz. Belli ki, Amasra'yı Koca Sultanın manevi rehberliğiyle gezmeli... Şehre indiğimizde, çarşıları ve sokakları dolduran yerli ve yabancı turistlerin, yerli ahalinin, yeni yapılan binaların, çevre düzenlemelerinin arasında hep o ruhu arıyorum. Lakin nafile arayış benimkisi. Fakat bu ruhun öyle hemencecik kaybolup gitmediğini de müşahede ediyor, seviniyorum. Amasra'nın bütün sokaklarında, Arnavut kaldırımlarında hep o ruhu arıyorum. Ve nihayet onu kale içinde, Fatih Camii'nde uzlete çekilmiş bir halde buluyorum. Münzevi ruh, şehri gözetlemeye devam ediyor.

Kale içinde surların üzerlerine inşa edilen ''aburcubur'' evlerin arasından geçiyor, Amasra'nın dillere destan konaklarını, mimarisini, medrese ve tekkelerini hafızadan silen ve orayı sadece denizden, kumdan ve balıkçılıktan ibaret sanan ''küçük insan'' gölgesinde, Semavi İyice üstadıma selam veriyor, yeni nesil şarkıcılarından Barış'a merhaba diyorum. Limanı, sükûnete eren Karadeniz'in dalgalarını, yeşilliğin derinleştirdiği ufku, şehri savaşmadan bir güzel cümleyle teslim alan Sultanın hatırası eşliğinde temaşa ediyorum.

Bu yolculukta şunu bir daha öğreniyorum:

Biz tarihine sahip çıkamayan, mimari dokuyu basit taleplerle tahrip etmekten kaçınmayan, manevi değerleri bir kısım ideolojik kaygılarla yok ettiğimiz gibi çevreyi de kolayca değiştirip dönüştüren bir milletiz...

Esasen bizim milliyetçiliğimiz de budur, dindarlığımız da. Biz, hepimiz, adı konulmamış birer kapitalistiz! Aslında bu zihniyetimizle, erken fark etseydik o kale içindeki konakların daha çok para ve itibar getirdiğini, onlara gözbebeğimiz gibi bakardık. Maalesef biz işte buyuz...

Çeşm-i cihan'ı elbette şiiriyetle anlatmayı çok isterdim... Yine de burası, şiirler yazılacak, şarkılar bestelenecek bir güzel şehirdir. Ne var ki, aradığım ''o güzelliğin'' yanlış şehir ve mimari politikalarla bozulduğunu görünce, şöyle kenara çekilip şehirle dertleştim, dertlerim arttı. Bu yüzden ''âh'' etme hakkımı kullanarak ağıt yakıp iki gözüm iki çeşme şehrin talihine ağladım.

Bu yazı 4,722 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,662 µs