En Sıcak Konular

Uzlaşmacı pratiğin duayeni: Köksal Toptan!

13 Ağustos 2007 10:58 tsi
Uzlaşmacı pratiğin duayeni: Köksal Toptan! ‘Görünmez mevcudiyet’ veya ‘sakiniyet hakimiyettir’ prensipleriyle açıklanabilir Toptan’ın hayatı. Popüler deyiş ‘uzlaşma’nın TBMM Başkanlığı’na giden başarısı da budur. Köksal Toptan ‘uzlaşılarak̵

İyibilgi’nin alternatif biyografileri “kulağı hep tersten” gösterir ya.. Biz de Çiçeği burnunda Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı’mız Köksal Toptan’ı “en kahreden” olayla başlayalım…

Bir ton siyasi risk ve hengameden geçen Toptan’ın hayatında başına gelen en çirkin olay 1993 yılının ortalarında yaşandı.

“Canlı” tanığının ağzından “flash back” yaparak aktaralım…

“O zamanlar bizi gazeteciden sayan çok ya, biz daha ham olduğumuzu biliyoruz. Stajyer muhabirlikten Sağlık’a oradan da Eğitim muhabirliğine geçmişiz. Eh artık oranın ‘kıdemlisi’ sayılıyoruz. Yeni bakan geldi. Köksal Toptan. Gel zaman git zaman, ‘Yavuz Donat’ı aşacak (!) kadar Köksal beyle dost olduk. Artık bakanlıkta önümüzde açılmayan kapı yok. Ama şimdikilerle karıştırmayın. Yüz haber yapıyorsak 90’ı bakanı eleştiriyor. Köksal beyin yapısı ‘mülayim’. ‘Yav yine ne yazdın. Yalanlayayım mı şimdi’ diyor ama.

Uzatmayayım, artık bakanlığının sanıyorum son ayları. Gece yarısı bir telefon. İstanbul’dan o sıralarda yeni çıkmaya başlamış bir gazetenin magazin editörü. Biz gırtlağımıza kadar Ankara’ya batmışız. Magazinle ne işimiz olur? Dedi ki, ‘efendim bizim elimizde bir istihbarat var. Köksal beyin bakanlıkta çalışan bir bayanla ilişkisi varmış, yarın bunu manşetten veriyoruz!’. Bir anda dilim damağım kurudu. Ne Köksal bey öyle birisi, ne özel hayatı buna imkan verir. ‘Kimmiş?’ dedik. ‘Biz biliyoruz da siz söylerseniz teyit etmiş olacağız. Onun için siz söyleyin.’

“Bak sen. Birincisi kim olduğunu bilmiyorum. Böyle biri olduğuna da inanmıyorum. Allem kallem kızın adını söylediler. İkinci şoku da orada yaşadım. Arkadaşımız. O kadar eminim ki, zerre ilgisi yok. Yahu yapmayın etmeyin. Bu yalan haber. Bu haberi nasıl teyit edeceksiniz? Dediler ki ‘elimizde resimler var’. İtiraf edeyim orada bir durdum. Ben dedim bilmiyorum. Böyle bir şey olduğunu da sanmıyorum. İstihbaratı da teyit etmiyorum.”

“Bütün gece içim içim yedi. Arayıp bakana söylesem gazetecilik etiği açısından inanılmaz yanlış. Öyle veya böyle bir meslek sırrını haberin objesine sızdırmış olacaksınız. Tersi daha beter. Siyasi kariyerini beğenir veya beğenmezsiniz bu ülkede yıllardar köklü siyaset yapmış bir insan hakkında insanlar birkaç saat tamamen yalan bir haber yüzünden o kişiye farklı bakacaklar. Bir yandan da bunun neden yapıldığını çözmeye çalışıyorum. Arkasındaki siyasi manevrayı bulmaya uğraşıyorum ama zaman yok.”

“Neyse sabah gazete çıktı. Birinci sayfadan bakanın bahsettikleri resmi. Genç bir bayanla dans ediyor ve çirkinliğe bakın gözleri bantla kapatılmış. Tabii ortalık birbirine girdi. Erkenden bakana gittim. Yüzü bembeyaz. Kızı da arıyorum ama telefona çıkmıyor. Bakanlık karışmış. Köksal bey dedi ki, ‘bunun arkasında ne varsa bulmak gerek.’”

“Bulundu tabi. Hatta ben buldum. Ankara’da uzun zaman görev yapmış, bilinen bir bayan muhabir, yeni çıkan gazeteye biraz kendisini beğendirmek biraz da Toptan’la kaybettiği gazetecilik ilişkisinin intikamı olarak sanırım bu yalan bilgiyi vermiş. Sonra ne oldu? Hemen hiçbir şey. Bu leke Köksal beyin üzerinde hiç durmadı. Kimse inanmadı. Tabii dedikodusu yapıldı ama dinleyen herkes tersledi. Ailesi bir saniye bile şüphe etmedi. Ha olan kızcağıza oldu. Yapmadığı bir şey yüzünden, uğradığı haksızlığın utancı ile bakanlıktan ayrıldı. Herkes Köksal beyin siyasi hayatında çektiği zorlukları anlatıyor şu sıralar. Ama Köksal beyi en kahreden olay budur.”

Özde değil sözde özgeçmiş!

Hangi özgeçmiş onyılları aşan sancılı ama adım adım başarıya giden bir hayatı eksiksiz anlatabilir ki? Zaten TBMM Başkanı Toptan’ın hiçbir “klasik” özgeçmişi de anlatamıyor. Ama yine bir tanesini “teknik” bilgi için verelim…

“Köksal Toptan, (1943 Rize, Türkiye) Türk siyasetçi ve devlet adamı. Talat Fehmi Toptan ve Saadet Toptan'ın çocukları olarak 1943'te Rize'de dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra serbest avukat olarak çalıştı. Yedek askeri hâkimlik, Zonguldak Belediye Meclis üyeliği, Türkiyem Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu. - 5., 17. (Ara Seçim), 18., 22. ve 23. dönem Zonguldak, 19. ve 20. dönem Bartın Milletvekili olarak TBMM'de yer aldı. Devlet Bakanı, Millî Eğitim ve Kültür Bakanı olarak hükümetlerde bulundu. TBMM Adalet Komisyonu’nda Başkan olarak görev aldı. TBMM 23. dönem milletvekilliği seçimlerinde Ak Parti'den Zonguldak milletvekili olarak seçilmiş ve 9 Ağustos 2007'de 1. turda 450 oy alarak TBMM meclis başkanı olmuştur. Evli ve biri engelli 3 çocuk babasıdır.”

Sıradan ama buna rağmen yine de “çok dolu” bir özgeçmiş. Ama sade bir insan olarak Toptan’ı anlatmaktan çok uzak. Köksal Toptan’ın kişiliğini tek cümleye indirgemek zorunluluğu olsa muhtemelen şu söylenir; “Sakiniyet hakimiyettir.”

Bakanlığı döneminde bile sesini yükselttiğini duyan yok. Hep belli bir ses tonu ile ve kendine has bir tını ile konuşur. Bu zamanla o kadar yeknesak bir hal alır ki, konsantrasyonunuzu kaybetmeye başlarsınız.

İşte bu noktada en kritik cümlelerini kurar. Söyleyeceği en önemli şeyi söyler. “Uyumuyorsanız” mesajı alırsınız. Köksal Toptan’ın bir başka acısı üç çocuğundan birinin engelli olması. Ancak bu gündelik hayatta hiç konuşulmaz.

Köksal Toptan evladının önündeki tüm engelleri açmaya çalışır ama esas sorumluluk eşi Saime Toptan’ındır. Saime hanım bu meseleyi salt ailevi olarak görmez ve toplumsal bir sorun algıladığı için engellilerin dertleri ve toplumsal zorluklarını aşma yönünde sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışır, yöneticiliğini yapar. Gazete köşesinde bu minvalde yazılar kaleme alır. Ancak bir eş olarak politik duruşu, Türkiye’de klasik muhafazakar ekolün bir temsilcisi olduğunu gösterir. Tamamen düşük bir profil çizer ve belki bu sefer ki görev hariç, Köksal Toptan’ın makamı ne olursa olsun dominant ve ortada bir kişilik sergilemez. Yani çok söylendiği gibi “erkeğin ardındaki kadın”dır Saime Toptan.

Aynı duruş bizzat Toptan da da vardır ama eşine duygularını ifade etmek konusunda romantik olduğu söylenebilir. Eşine şiirler yazar ve özellikle gençlik döneminde bu şiirlerin ayrı ve önemli bir yeri olduğu belirtilebilir.

İşte Toptan’ın politik kişilğine ilişkin bir başka örnek vaka…

Yine “canlı” tanığı “canlı anlatıyor… “Tam tarihi anımsamıyorum. 1991 sonu olabilir. Köksal bey bakandı. Pazar günü makamında çalışıyor. Bakanlık boş. Odasına girdim. Kimse olmadığı ve gündem düşük olduğu için birkaç bürokratik evrağı okuyup, imzalıyor. Ben de o sıralarda Türkiye’nin en büyük siyasi haber dergisinde görevliyim. Hoş beş ve caydan sonra baktım, makam koltuğunun arkasındaki pence sutresinde-bakan genellikle ana makam masasında değil, yuvarlak bir masa da pencereyi arkasına alarak otururdu-kalınca bir zarf duruyor. Üzerinde de ‘sayın Ertuğrul Özkök’e yazıyor.”

“Gazeteciyiz ya kurtlandım. Başladım Köksal beyi tacize. Sayın bakanım ne var zarfın içinde, bir bakayım, almayacağım, yazmayacağım, söz, bir bakayım yeter. Tabii Köksal bey kaç yılın politikacısı. Bilmiyor mu sonra ne olacağını. ‘Söz verdim Ertuğrul beye ona vereceğim. Sana başka bir şey bakarız” diyor. Nuh diyor peygamber demiyor ama o direndikçe ben daha da huylandım.”
“Sonunda dayanamayıp ‘bak bakalım’ dedi. Açtım ki içinden YÖK ile ilgili olarak öğretim elemanlarına yapılmış bir anket çıktı. O zamanlar YÖK en gündemdeki konu.  Üzerine kıyamet koparılıyor. Kapatılıp kapatılmaması konusunda kamuoyunda geniş bir tartışma var. Herkes bunun üzerinde. İşte o anket üniversite öğretim üyelerine bunu sormuş ve yanıt olarak ‘kapatılmalı’ çıkmış. Yani YÖK’ü vuruyor. Felaket bir haber yani zamanı için.”

“E, dedim, bakanım artık ben bunu gördüm. Yarım yamalakta olsa yazarım. Çünkü belge gerçek. İnkar da edemezsiniz. Ben bunu yazarım. ‘Yapma etme Ertuğrul’a ne derim ben’ diyor ama nafile. Belgeleri aldım. Bir yandan da Özkök’ü atlatıyorsunuz tabi. Sonunda ikna oldu. Konu kapandı çayları içmeye devam ettik. Benim için içimi yiyor ama ayıp olmasın diye kalkamıyorum.”

“Biz konuşurken kapı çaldı, içeri kulakları çınlasın uzun yıllar bakanlığın basın müşavirliğini yapan Murat Eşkinat girdi. ‘Bakanım’ dedi, ‘bugünkü gazetelerde yine Talim Tarbiye ile o konuda haber var’. Bakanın yüzü asıldı. Eşkinat gazetenin haberini bakanın önüne koydu, çıktı. Cumhuriyet Gazetesi’nde yarım sütundan bile küçük bir haber. Ben bakıyorum ama görmüyorum. Aklım başka yerde.”

“Köksal bey habere baktı ve biraz gerildi. ‘Şuna bak. Bu haber mi şimdi. Bunlara derdimizi anlatamıyoruz. Neymiş Milli Eğitim Bakanlığı ünlü yazarları yasaklıyormuş, kitaplarına onay vermiyormuş. Olur mu öyle şey. Şunu da yaz Allahını seversen. ‘Yazalım bakanım’ dedim ama tekrarlıyorum, önemsiz bir haber.”

“’Dur’ dedi Köksal bey, ‘ben sana Talim Terbiye’nin aldığı kararları da getirteyim’. Belli önem veriyor ama bizim için günlük haber işte. Getirtti bana verdi. Bakmadım bile anket çalışmasının içine attım gitti. Biraz daha oturup çıktım. Koşa koşa büroya gidiyorum. Pazar olduğu için bir tek nöbetçi olur. Hafta içine YÖK haberini hazırlarım diye düşündüm.”

“Gittim ki büro kalabalık. İstanbul’dan Genel Yayın Yönetmeni gelmiş. Kulakları çınlasın Bülent Denli. Bizim Ankara Temsilcisi Aycan Giritlioğlu ve yardımcısı Allah rahmet eylesin Aytekin Yıldız oturmuş sohbet ediyorlar. Hoş geldiniz beş gittiniz falan.. YÖK belgelerini açıp gösterdim. Denli elin alıp hemen incelemeye başladı. Aytekin bey de ‘aferim’z dercesine gözlerime bakıyor.”

“Denli belgelere bakarken arasından Talim Terbiye tutanakları döküldü. ‘Bunlar ne’ dedi. Abi önemsiz alayım ben onları, ayrı haber yaparsak yaparız dedim.. O belgeleri incelerken ben de bunlara bakmaya başladım. Başladım ama okudukça gözlerim yerinden uğruyor. Aklınıza gelen dünya çapında bir çok klasik yazarın kitaplarının sansürlenen bölümleri dahil belirtilmiş ve okullara yasaklanmış. Yasaklansa gene iyi. Bir kısmı da fazla yer tutmasın diye imha edilmiş.”

“Ben bunu söyleyince büro karıştı. Herkes heyacanlandı. İş bir anda ‘Milli Eğitim kitap yakıyor’a vardı. Yav etmeyin tutmayın sonra yazalım, Köksal bey bizi parçalara ayırır, önce YÖK’ü verelim diyorum ama kendime de laf anlatamıyorum ki. Zamanın Kültür Bakanı da Fikri Sağlar. Açtık onunla da konuştuk. Tabi koalisyon hükümeti ama rekabet çok. Açtı ağzını yumdu gözünü. Kültür Bakanı aynı kabinedeki Milli Eğitim Bakanı’na saydırıyor. Oldu mu size kabine krizi!”

“Dergi yayınlandı. Haber kapakta. Sağ tarafta Sağlar’ın resmi, açmış ağzını bağırıyor, sol tarafta Toptan’ın resmi, o da ona bağırıyor. Ortada da klasik yazarların kitapları alevler içinde yanıyor. Felaket ki felaket. Dahası dergi yayınlanmadan önce içindeki haberler gazetelere servis yapıldığından, tüm gazeteler üzerine atlamış. Köksal beyin de daha haberi yok.”

“Pazar sabahı dergi çıktı. Saat 9’da da Murat Eşkinat beni evden aradı, tek cümle söyledi. ‘Ankara’da durma, toz ol.’ Belli ki Köksal bey köpürmüş. O hızla önüne gelen ne kadar bürokrat varsa yukarıdan aşağı fırçalamış. Ben Köksal bey arar veya yüzyüze geliriz diye ortalıkta dolaşmıyorum. Bakanlığı da gitmiyorum. Aradan aylar geçti. Ara sıra yumuşamıştır diye özel kalemi arıyorum. Hep aynı şeyi söylüyorlar. ‘Aman şaka yapıyorsunuz herhalde.’ Allah var bir tek kötü söz söylememiş.”

“İki yıl sonra TBMM’nin açılış yemeğinde-hiç unutmam pek sevdiği bir beyaz ceketi vardı, Saime hanım da yanında. Karşılaştık. Görmezden geldi. Bir grup milletvekili ile konuşuyorlar. Yanlarına gittim. Ama yanaşamıyorum. Saime hanım kolumdan tutup araya soktu. Köksal bey döndü beni gördü. Baktı.. ‘Yarın gel’ dedi ve gitti. Bakanlık döneminin en sert haberidir bu Köksal beyin. Ciddi sıkıntı yarattı. Ama o halde dahi kin tutmadı. Siyaseten de zarar verdiğini sanıyorum. Bir daha da lafını etmedi. Politikayı da böyle yapardı ve bu yüzden düşmanı hiç olmadı. İşte TBMM Başkanı’nın sırrı budur.”

Demirel ekolü…

Köksal Toptan’ın politik tarzı Süleyman Demirel ekolü sayılabilir. Hatta sayılmalıdır. Küslük veya kin kavramı bu tür politikanın içinde yer almaz. Tamamen geleceğe dönük, hesaplanmamış ama sindirilmiş bir tarzdır.

Bugün küs olduğunuz bir kısa süre sonra siyaseten ortağınız veya işinizin düşeceği biri olabilir. Bunun için insanlar önemlidir ve politik şartlar ne getirmiş olursa olsun insanlarla kalıcı bir gerginlik söz konusu olamaz.

İnsanlar isimleriyle bilinir ve ne oldukları, beklentileri ve ilişkileri iyi bilinir. Ne zaman ve nerede olursa olsun her zaman el uzatılır. Bu tür politikmada kalıcı rekabet yoktur. Herşey konjonktür ile ilgilidir ve öyle uygulanır.

Bu yüzden Köksal Toptan’ın politik rakipleri veya kişisel düşmanları bulunmuyor. Elbette bu kadar uzun zamana yayılmış siyaset hayatı sırasında Toptan’dan huzursuz olanlar bulunabilir. Ancak “ekseriyet” bunun dışındadır ve cümlenin tam anlamıyla Toptan’ın siyaset sırrı da budur.

Kısaca bugünün en popüler deyişiyle “uzlaşma” tipilojisinin en belirgin siması Köksal Toptan’dır. Doğal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aday gösterilip seçilmesinin ardında da bu giz yatar.
Toptan “uzlaşma” ekolünün politik simasıdır ve bunun en örnek ve iyi yetişmiş pratisyenidir.

Bir TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma sırasında kendisine “bakanlık alırsın artık” diye laf atan vekillere verdiği, “bana laf atmayın, ben o değilim, biz o hevesleri geçtik” cümlesinin okuması da budur.
www.iyibilgi.com



Bu haber 9,387 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,803 µs