15 Nisan 2014 10:49 tsi
Şeytan ve Virüs aynı yerden çıkarsa...
Türkçe'ye kazandırılan iki kurgu kitap, İstanbul'u konu ediyor. Birincisi Charles Brokaw adlı yazarın Şeytan'ın Şifresi. Tanıtım bülteni kitabın konusunu şöyle özetliyor:
"Ayasofyadan Yerebatan Sarnıcına uzanan, tarihin seyrini değiştirecek sırlar
Ünlü dilbilimci ve arkeolog Dr. Thomas Lourds, İstanbul Üniversitesinde ders vermek için Atatürk Havalimanına ayak bastığı gün silahlı kişilerce kaçırılır. Bu insanlar Lourdstan yüzlerce yıldır
İstanbulun altında saklı bulunan bir parşömeni bulup çevirmesini istemektedirler. İnsanlığın ve dünyanın kaderi bu parşömende yazanlara bağlıdır ancak parşömenin ortadan kaldırılmasını isteyen başka bir grup daha vardır."
Vatan Kitap ekinde kitabı inceleyen Özlem Alkan romanın merkezindeki parşömenin ne olduğunu şöyle özetlemiş:
"Doktorun tercüme etmeye çalıştığı el yazması, İncil'i yazanlardan biri olan Aziz John'un Huzur Mektubu'dur. Bu mektupta dünyanın sonunu ve
Şeytan'ı gördüğünü söyleyen Aziz John'a göre ete, kemiğe yani insan figürüne bürünecek olan Şeytan, dünyanın sonunu hazırlayacaktır. Şeytan'ı yok etmenin yolunu ise mektubun gösterdiği birtakım şifreleri takip ederek bulmak mümkündür. Bu arada Suudi Arabistan'da kan gövdeyi götürmekte, Şeytan kıyameti hızlandırmaktadır. Burada başlayan
Sünni Şii çatışması tüm Orta Doğu'ya yayılmak üzeredir"
"Charles Brokaw" mahlasıyla ünlenen yazar hakkında çok şey bilinmiyor. Tek bilinen Tarih ve arkeoloji meraklısı Amerikalı bir akademisyen olduğu. Yazarın eserleri, Atlantis Şifresi (2009) Şeytan Şifresi (2011) Kubbetu's-Sahra Şifresi (2012) ve Kahin Şifresi (2013) olarak aynı kahraman etrafında dönüyor. Tıpkı Dan Brown'un eserlerinde Profesör Langdon neyse, Brokaw'ın eserlerinde de Thomas Lourds kahraman profesör olarak karşımıza çıkıyor.
Ayasofya ve İstanbul'u konu edinen bir diğer yazar da Laurence O'Bryan. Yazar 2012'de çıkan romanı
'İstanbul Şifresi'nde mutasyona uğramış bir veba virüsünün İstanbul'da üretilip tüm Avrupa'ya yayılmasını konu etmiş. Hristiyanlığın ilk yıllarına ait eserler de kitapta önemli bir yer tutmakta. Onun eserleri de sırasıyla İstanbul Şifresi (2012), Kudüs Şifresi (2013) ve Manhattan Şifresi (2013). İstanbul Şifresi adlı eseri Dan Brown'un bir sene sonra çıkan Cehennem kitabı ile bir çok parallelikler taşıyor. İstanbul'un altından yayılan öldürücü virüs gibi. Dan Brown, Brokaw ve O'Brien'ın kendi aralarında bu kadar benzemesi tesadüf değil. Dan Brown'un Da Vinci Şifresi ile meşhur ettiği kurgu türünün ana temaları semavi dinlerin kökenleri ve coğrafyaları üzerine kurulduğu için hepsinin aynı kaynaktan beslenmesi kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla her üç yazarın da İstanbul ve Kudüs'e hikaye örgülerinde muhakkak uğraması temel aldıkları konular açısından kaçınılmaz hale geliyor.
Brown'un başını çektiği bu kurgu türü edebiyat olarak değerlendirilmese de, çok satanlar arasında kendine kalıcı yer etmiş durumda. Vahim olan şey, Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'a ait "kutsalların", komplo teorileri olarak ele alınıp kurgu sosuna bulandırılmasıyla eğlence sektöründe kullanılmak üzere ticari birer "meta" haline getirilmesi. Popüler kültür uğruna basitleştirilen sanat eserleri, kutsal kitaplar ve mekanlar hakikatlerini kaybederek bu yazarların oluşturduğu imge ile anılır hale geliyor. Kitlelerin kafasında Da Vinci, tarihsel gerçekliğinden koparılıp Dan Brown'un Hollywood uyarmalası ile anılır hale geliyor. Bu dönüşümün sebebi sadece ticari kaygılarla açıklanamaz. Aynı zamanda bu kültürel ve tarihsel tahribatın arkasında ciddi siyasi planlar yatıyor.
"Şeytan"ın İstanbul'un yer altında vücut bulması ile tüm insanlığı tehdit edecek bir virüsün gene İstanbul'un altından dünyaya salınması, popüler kültür perdesi altında
İstanbul'a dair ciddi bir siyasi ve dini çalışmanın olduğunu gösteriyor.
İstanbul'un altından kim neden korkuyor?
www.iyibilgi.com özel
Bu haber 1,960 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle