29 Eylül 2014 09:21 tsi
Ankara'nın o şartı tamam olsun Ortadoğu değişir!

iyibilgi Ankara

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gerçekleşen BM ziyaret ve temaslarından sonra Ankara’nın IŞİD’e yönelik koalisyon hakkında vereceği karara ilişkin ipuçları hayli büyütülerek kamuoyuna yansıtılıyor.

Bunların haylice yetkili ağızların açıklamaları olsa da başka açılardan okunmaya müsait olduğu, gazetelerin meşreplerine göre yansıtma arzuları yüzünden kamuoyuna tam yansıtılmıyor.

Bugün itibariyle Türkiye’nin eşiğinde durduğu süreç kabaca şöyle maddelendiriliyor; a) Koalisyonla birlikte hareket etmek, b) Suriye tarafında uçuşa yasaklanmış güvenli bölge oluşturmak, c) Şam’da yeni yönetim oluşmasıyla kalıcı bir siyasal çözüme ulaşmak.

Oysa bu maddeleri “tek tek yapılacaklar” olarak değil, “sonuncusu olursa yapılacaklar” anladığınızda işin rengi bir anda değişiyor!

“Askerî” dediniz mi...

Yukarıdaki “yapılacaklar” listesine “askerî” maddeler de eklendiğinizde ortaya uygulanacak “plan” çıkmış oluyor; I. Suriye tarafında güvenli şeridi oluşturmak, II. Bu güvenli bölgenin savunma/koruma/engelli olması ancak IŞİD’in sivil halka yönelik saldırı/katliam girişmesi halinde müdahalede bulunmak. III. Koalisyon güçlerine lojistik sağlamak.

Oysa bu adımların atılması elbette ana planın parçası ama tek başına yukarıdaki zikredilenler olmadan hayata geçmesi mümkün değil. Tezkere lafının cazibesi “askerî” manşetleri önceliyor ama geçiş üstünlüğü hâlâ siyah makam araçlarında!

Tezkerenin farkı ne?

Ancak tezkerenin nasıl olacağı çok önemli. TBMM’de bunun tartışma çıkaracağı açık ama incelikli hazırlanması gerekiyor. Bu yüzden, geçtiğiniz Pazar günü Milliyet’te Fikret Bilâ’nın bu konuda yazdıklarına bakalım; “Tezkerenin temel konusunu kuşkusuz Türk askerinin Suriye’ye gönderilmesi oluşturacak. Ancak Türkiye, koalisyonla birlikte hareket edeceği için, yabancı silahlı güçlerin Türkiye’de kalmadan Suriye topraklarına geçiş izni için hükümete yetki verilmesi de olasılık dahilinde. Oluşturulacak güvenlikli bölgenin sadece Türk askeri tarafından değil koalisyonun askeri güçleriyle birlikte korunmasının ilk tercih olduğu düşünülürse, tezkerede bu yönde bir düzenlemenin olması da güçlü bir olasılık.”

Kürtler ve Kürtler...

Bölge dengelerini etkileyen konulardan bir tanesi de, hatta şu sıralar öncelikli olanı da Kobani meselesi. Ankara’nın “güvenli bölge”sinden Kobani’nin payına ne düşecek veya düşmeyecek? Merak edilen bir konu bu ve hakkında konuşan veya yazan herkesin barış süreci ile ilintilendiği de görülüyor.

HDP yönetiminin Washington ziyaretinde bu konuyu gündeme getirdiği bilgisi meçhul değil. Meçhul olmayan bir başka bilgi de şu; ABD bu gündeme pek yüz vermedi! IŞİD’le çatışan unsurlara ağır silah verilmesi gibi bir fikir pek dinlenmedi. Öte yandan IŞİD’in havadan vurulması belki mümkün olabilecek.

Ama şu net; Ankara sınırlarının hemen önündeki terör örgütlerinin pasifize edilmesini talep ediyor.
ABD ve tüm koalisyon ülkelerinin tamamı, NATO dahil Türkiye’nin verebileceği riske etmemek noktasında kesin mutabakat ve kararlılık içindeler. Bu yüzden şu sıralar Ankara’nın ağzından çıkan her cümle dikkatle dinleniyor. Tabii Ankara’yı üzmesi muhtemel konular da!

Ankara’nın ağırlığı!

Türkiye’de geleneksel muhalefet araçları kullananlar, Türkiye ABD’nin oyun planına tümüyle evet dediği üzerinde yürüyorlar. Güvenli Bölge söyleminin ABD tarafından gerekli görülmediği yani, Ankara’nın istediğini alamadığı fikri üzerinden propaganda geliştiriyorlar.

Bunun Türkiye için “müzakerelerde” ne için kullanıldığı iyi anlaşılmamış görünüyor! Ankara’nın bölgenin geleceğine ilişkin sonuç isteyen tek şartı kabul edildiğinde; Suriye, Irak, Kuzey Irak, IŞİD, PKK ve barış sürecinin tamamının “hayatının değişeceği” nedense fark edilmiyor!

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,933 defa okundu.