Aklanmamaları darbeyi aklamaz!

5 Ocak 2015 12:07 tsi
4 Bakan meselesi...

iyibilgi Ankara

Bugün kritik bir gün; TBMM Soruşturma Komisyonu, saat 14.00’te 17 ve 25 Aralık soruşturmasında adı geçen dört eski bakan Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’la ilgili Yüce Divan oylamasını yapacak.

Mayıs 2014 tarihinde kurulan bu 15 kişilik komisyonda 9 AK Partili, 4 CHP ve 1 de MHP’li vekil var. Bu üyeler, her bakan için ayrı ayrı ve açık oylama yapacak. ‘Yüce Divan’ kararı için ise sekiz oy gerekiyor ki, bunun anlamı en az üç Ak Partili’nin ‘evet’ demesi.

Eğer bakanların ‘Yüce Divan’da yargılanması kararı çıkarsa TBMM Genel Kurul’unda da oylama yapılacak. Öte yandan komisyonun Yüce Divan’a sevk etmeme kararı alması, eski bakanları yine tam olarak kurtarmıyor. Muhalefetin Yüce Divan’a sevk yönünde vereceği önergeyle, Genel Kurul’da nihai Yüce Divan oylaması yapılacak. Bu gizli bir oylama ve Yüce Divan’a sevk edilebilmeleri 276 milletvekilinin bu yönde oy kullanmasıyla mümkün olabilecek. Tabii bunun için, en az 52 Ak Parti milletvekilinin muhalefete destek vermesi gerekiyor.

Ne olmalı?..

Başta medya olmak üzere kamuoyu ve siyasiler tam ikiye ayrılmış bulunuyor. Bir kesim, 4 bakana ilişkin sürecin hükümete yönelik kumpasın/darbe girişiminin bir uzantısı ve parçası olduğunu düşünürken, diğer yarı ise buradaki iddiaların ciddi olduğu, muhakkak mahkeme önünde hesap verilmesi gerektiğini savunuyor.

Elbette bu düşüncelerin hemen hepsinde siyasi etkiler, gerekçeler var. Yani bu hukuki bir tartışma olduğu denli politik bir konu da. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun son açıklamaları bu hali anlatıyor; “AK Parti, kendi içindeki sistemi daha net görecek ve buna fırsat vermeden kendi kendini temizleyen sistemi kurmalı. Ama birilerinin millete kurduğu tuzağı AK Parti üzerinden uygulamasına da müsaade etmeyiz. Toplum vicdanı, Yüce Divan vicdanından çok daha değerli.”

Kardeş kolu…

Tabii bu görüşün karşısında duran da çok fikir var kamuoyunda ama herkesin referans gösterdiği açıklama Başbakan Davutoğlu’nun, “kardeşim bile olsa…” şeklinde kurduğu cümle.

Bu sürecin içinde yürüdüğü zaman dilimi ise Genel Seçimler. Bu hayli önemli ve kimsenin risk almak istemediği bir hesap-kitap denklemi. Ak Parti’nin böylesi süreci Yüce Divan tartışmalarıyla yürütmek istemeyeceği açık. Kaldı ki, bu Bakanların koltuklarını zaten yitirdiği ve işte bu seçimde de belki milletvekilliğinden olacakları hesap edildiğinde, sandık sonrası bu meselenin siyaseten yönetilmesi daha kolay olabilir.

“İlla şimdi” ne demek?

İktidara siyaseten muhalif olanların, sandığa kadar 4 bakan konusunu uzun uzun çiğneyecekleri açık. Ama, “bu iş Yüce Divan’a hemen şu an sürüklensin” baskısı da elbette politik temennilerden kaynaklanıyor. Çünkü beklentileri, aslında bu sürecin temiz-pak incelemesi, hesaplaşılması değil. Sandıkta oya devşirilmesi.

Bunun yanı sıra, 17-25 Aralık sürecinin hedeflerini de aklamak gibi bir hesabın olduğunu da atlamamak gerekiyor ve önemli noktalardan biri bu. Asıl bağırıp-çağırmaların ardında bu tuzak da bulunuyor ve sanki bu bakanlar yargılansa, hükümete karşı girişilen vaziyet alma ortadan kalkacakmış gibi düşünülüyor, kamuoyuna öyle yansıtılıyor. Oysa o cambazdı, asıl iş hükümete yönelik girişimdi. Kamuoyuna eş zamanlı sunuldular diye aynı değiller.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,907 defa okundu.