En Sıcak Konular

''Türkiye inisiyatifi İngilizlerin elinden aldı''

26 Şubat 2015 09:02 tsi
''Türkiye inisiyatifi İngilizlerin elinden aldı'' Tarihçi-yazar Koray Şerbetçi, Şah Fırat Operasyonu'nun aslında askeri strateji bilimi açısından ne anlama geldiğini analiz etti.

24 TV'de Ersoy Dede'nin sunduğu Bıçak Sırtı programında, tarihçi-yazar Koray Şerbetçi ve Milat Gazetesi yazarı Faruk Aksoy, Şah Fırat operasyonunu, askeri stratejiler ve tarihsel perspektif açısından farklı yönleriyle değerlendirdi.

KORAY ŞERBETÇİ: TÜRKİYE İNİSİYATİFİ "İNGİLİZ AKLI"NIN ELİNDEN ALDI

Şah Fırat operasyonuna ilişkin sosyal medyada herkesin ağzına geleni söylemesinin sonuca ulaşmak açısından yanlış olduğunu belirten Koray Şerbetçi, konuya askeri stratejiler ve tarihsel bağlamda yorum getirilmesinin daha faydalı olacağını savundu.

Şerbetçi, Ortadoğu'da DEAŞ'ın bir maşa olduğunu artık herkesin bildiğini vurgulayarak, "İngiliz aklı"na ve "stratejisi"ne işaret etti. İngiliz İmparatorluğu'nun ana stratejisinin "düşmanı uzun vadede yıpratmak, düşmanını parçalayarak güçsüz kılmak ve hiç beklemediği yerden vurarak onu savaşa çekmek" olduğunun altını çizen Koray Şerbetçi, Türkiye'nin aslında Şah Fırat operasyonunu yaparak inisiyatifi İngilizlerin elinden aldığını belirtti.

Koray Şerbetçi Ortadoğu'daki durumu ve Süleyman Şah'a yapılan operasyonu birçok yönüyle şöyle analiz etti:

Sıkıntı bence, bu meselelerin sosyal medyada, bilen bilmeyen herkes tarafından vıcık vıcık hale getirilmesinden kaynaklanıyor.

Ortada diplomatlar var, yürütme organı (hükümet) var, bir de askerler var. Bu operasyon bunlarla yapıldı.

DEMOKRATİK TIP OLMAZ

Heredot bize Babil'i anlatırken "Babil'de hekimler yoktur" diyor. Mesela benim karnım ağrıdı, gidiyorum Babil'in meydanına, oturuyorum orada. Belli bir yer var hastalar oraya oturuyor. Gelen geçen bana "ne oldu" diyor. Ben de "karnım ağrıyor" diyorum. Oradaki adam diyor ki, "benim kardeşimin de ağrımıştı, şu otu kullanmıştı, onu kullan". Öbürü geliyor, "benim bacanağım bu otu kullanmıştı, bunu kullan" diyor.

Ben bir yazımda buna "demokratik tıp" demiştim. Demokratik tıp olur mu? Olmaz. Bazı konular herkesin söylediğine göre olmaz. Bazı konuların uzmanları vardır. Mesela, tıpta demokrasi olmaz. Hekimin otoritesi vardır. Kendini hekime bırakırsın, dediğini yaparsın, yapma dediğini de yapmazsın.

BU TEKNİK BİR MESELE

Bu olay da buna dönüştü. Herkesin bir fikri var: "Bizimdi, çekildik, kaybettik, kazandık, zafer, hezimet, almalıydık..." Bu bu kadar da vıcık vıcık olacak, Babil'deki tıp gibi değil. Bu konunun uzmanları var. Askerler var, diplomatlar var, hükümet var ve bu olayın bir sürü boyutu var. Askeri boyutu var, dışişleri boyutu var, tarihi boyutu var, uluslararası hukuk boyutu var... 4-5 boyutta konuşulması gerekirken, "zafer mi hezimet mi" deniyor. Tek boyuta indirmesi sıkıntı yaratıyor. Bu teknik bir mesele.

SUN TZU'NUN TAO PARADOKSU

Amerikalı generaller halen Çinli general Sun Tzu'nın kitabını okutuyorlar. Milattan önce yaşamış. Askerlik felsefesinin kurucusudur Sun Tzu. Onun Tao Paradoksu diye bir savaş taktiği var. Diyor ki, "kendini tanı, düşmanını tanı, asla yenilmezsin".

Tao Paradoksu da şudur: Düşmanın seni hazır zannediyorken, geri çekil. Düşmanın seni zayıf zannediyorken hücum et. Asla düşmanına fırsat verme.

Karakozak'taki Süleyman Şah Türbesi, savunma anlamında stratejik bir yer ama çok elverişli bir yer değil. Etrafını kuşatsa DEAŞ, 40 askerle ne kadar direneceksiniz?

TÜRKİYE SİYASETEN NE YAPMAK İSTİYOR? SAVAŞMAK MI, SAVAŞMAMAK MI?

Savaş siyasetin bir uzantısıdır. Siyasette ne yapmak istiyorsunuz? Savaşa girmek istiyor musunuz? İstemiyorsunuz. O halde, bunun uzantısı olarak savaşa girmemek için tedbir alacaksınız.

Süleyman Şah askeri açıdan Türkiye'nin zayıf karnı mıydı? Evet.

Oraya bir saldırı yapılsaydı Allah korusun. DEAŞ askerlerimizi esir alsaydı, katletseydi, buna karşılık vermeyecek miydik, verecektik. İşte Türkiye burada Sun Tzu'nun Tao Paradoksu'nu gerçekleştirdi. Askeri açıdan zayıf karnını kapattı. Çünkü bunun politik devamı gelecekti.

İNGİLİZ İMPARATORLUĞU'NUN STRATEJİSİ: DÜŞMANI UZUN VADEDE YIPRAT, BEKLEMEDİĞİ YERDEN VUR

Şimdi ilginç bir şey söyleyeyim. İnsanların sosyal psikolojisini anlamadan siyasi olayları anlamak mümkün değil. İngilizlerin 19. yüzyılda zirveye varmış, 20 yüzyılda 2. Dünya Savaşı'na kadar devam etmiş o İngiliz İmparatorluğu'nun stratejisine baktığımız zaman şöyle bir şey var:

Düşmanını uzun vadede yıpratmak. İngilizler doğrudan ani saldırı yapmazlar. Düşmanını uzun vadede yıpratırlar. Düşmanının gücünü dağıtırlar. Üçüncüsü olarak da, düşmanını hiç beklemediği yerden vurarak savaşa dahil ederler.

DAEŞ'İN MAŞA OLDUĞUNU BİLİYORUZ

 Bugünkü durum buna uyuyor mu uymuyor mu? DAEŞ'in maşa olduğunu, arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz. İngilizler Şah Fırat'a kadar inisiyatifi elde tutmuştur. Askerlik stratejisinin kanunudur. İnisiyatifi elde tutan kazanır. Şimdi ise Türkiye zayıf karnını kapatarak inisiyatifi tuttu.

FARUK AKSOY: YALANDAN DELİKANLILIK YAPARAK BU İŞLER OLMUYOR

Gazeteci-yazar Faruk Aksoy ise, Türkiye'deki siyasi kutupların sinir uçlarını irdeleyerek, konunun sosyolojik ve siyasal boyutunu, Başbakan Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik kitabındaki bir bölümle analiz etti.

Stratejik Derinlik'te yer alan Bosna'yla ilgili Fuat Abdiç ve Aliya İzzetbegoviç rekabetinde Türkiye'nin tutumunun ve Bosna'daki müslüman katliamına karşı olan yetersizliğinin anlatıldığı bölüme atıfta bulunan Aksoy, "Sen Aliya İzzetbegoviç'i göremeyecek kadar dünyaya kör, kendi hinderlandına yabancıysan bu işleri yapma. Senin ne Süleyman Şah'la işin olur, ne Bosna'yla işin olur, ne Medine'nin yanındaki istasyonla işin olur, ne Kabe'nin birinci katındaki Osmanlı'nın yaptığı inşaatla işin olur, ne de ta Arakan'daki müslümanlarla işin olur. İşin olmaz kardeşim" şeklinde konuştu.

Faruk Aksoy sözlerini şöyle sürdürdü:

Havanda su döverek, yalandan delikanlılık yaparak bu işler olmuyor. Türkiye'de şunu herkes bilmeli. "Vatan kavramı sağ ideoloji üzerine oturur. Yani sağcıların hep bir vatan derdi vardır. Solcularınsa bir rejim derdi vardır. Dikkat edin, Türkiye'de sağcılar solcuları eleştirirken hep şöyle der: Bu solcular var ya, bunlar vatanı bölecekler. Solcular da sağcıları eleştirirken "bunlar devleti ele geçirecek" diye eleştirirler. Yani Türkiye'de devlet hep o sol kafanın elindedir, vatanı korumaksa hep sağcıların görevidir. Bu tarihi bir hakikattir.

 Bana, sağdan gelmiş bir adam olarak, "sen orayı bıraktın kaçtın" dersen bu sefer ben çok bağırırım. Ben orayı bırakıp kaçmam. Orayı bırakıp kaçmayacağımı 600 yıldır ispat etmişim. Hatta üstüne üstüne gitmişim gerektiğinde.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Stratejik Derinlik çalışmasında satır satır bir Bosna hikayesi anlatır. Anlatayım:

 95'li yıllar... Bosna iç savaşı sürüyor. Bir de içeride liderlik tartışması var. Bosna halkının lideri kim olacak? Fuat Abdiç ve Aliye İzzetbegoviç(Bilge Kral). Türk dışişleri Fuat Abdiç'i destekliyor. Tabi, Aliye İzzetbegoviç üstün geliyor orada. Bosna halkının lideri oluyor.

Ahmet Davutoğlu Stratejik Derinlik kitabında bunu anlatırken şunu söylüyor: Türk Hava Kuvvetleri'nin uçakları öyle bir dizayn edilmiş ki, sadece Bosna kadar bir mesafeye gidebiliyor. Geri dönemiyor. Havada ikmal teknolojisi zaten yok. Bosna'ya bir müdahale etme fikri hasıl olsa, uçaklarımız havada kalıyor. Geri gelemiyoruz, ikmal yapamıyoruz. Dolayısıyla oraya askeri olarak müdahale etme şansımız zaten sıfır. Elimiz kolumuz bağlanmış. İçeriye kapatılmış durumdayız.

 300-400 sene Balkanlarda kalmadık mı? Viyana'ya kadar bu bölgeyi kontrol etmedin mi, ettin. Sen bu kadar büyük bir devletin mirasçısı olarak, müslüman Boşnakların yaşadığı bir coğrafyanın sosyolojisini bile bilmiyorsun. İç savaş var, Sırplar ve Hırvatlar Boşnakları katlediyor, hatta soykırım uyguluyor. Sen koskoca Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olan bir devlet olarak, yanıbaşındaki ülkedeki stratejiyi belirleyemiyorsun. Ve yanlış karar veriyorsun. İçerideki bir tartışmada Abdiç'i destekliyorsun.

 Sen Aliya İzzetbegoviç'i göremeyecek kadar dünyaya kör, kendi hinderlandına yabancıysan bu işleri yapma. Senin ne Süleyman Şah'la işin olur, ne Bosna'yla işin olur, ne Medine'nin yanındaki istasyonla işin olur, ne Kabe'nin birinci katındaki Osmanlı'nın yaptığı inşaatla işin olur, ne de ta Arakan'daki müslümanlarla işin olur. İşin olmaz kardeşim.

Star.com.tr

Bu haber 1,236 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    15,322 µs