Devlet Bahçeli'den çok sert çözüm süreci açıklaması
3 Mart 2015 12:47 tsi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, çözüm için Abdullah Öcalan'ın önerdiği 10 maddenin Dolmabahçe Sarayı'nda okunmasına sert çıktı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuştu.
28 Şubat'ta Dolmabahçe Sarayı'nda Abdullah Öcalan'ın 10 maddelik çözüm maddesinin okunmasına zehir zemberek sözlerle yüklenen Devlet Bahçeli, "İhanetin belgeli haline tam bir itiramız vardır. Slah bırakan varsa AKP ve Türk devletidir. PKK'nın silah bırakacağını ummak ahmaklıdır. Kiralık terör örgütü PKK bu zamana kan akıtarak gelmiştir. PKK'nın silahlara veda etmesi hayalir, temelsiz bir propagandadır" dedi.
Vatanseverlerin yaklaşan fırtınayı hissetmekte olduğuna işaret eden Devlek Bahçeli, şöyle devam etti:
"PKK olağanüstü kongre toplayıp silah bırakacamış, barış gelecekmiş. Sevr Antlaşması'na da barış diyorlardı. 10 madde Türkiye'nin çöküş beyannamesidir.
Türkiye parçalanıp vatan bölünürken sessiz mi kalalım? Alttan mı alalım? Her dağa çıkan 30 yılda dediklerini dayatacaksa nasıl Türkiye'yi payidar kılacağız?
Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:
TÜRKİYE İYİ DURUMDA DEĞİL
Ülkemiz karanlık bir tüneldedir.
Başbakan aklınca selamlaşma kampanyası başlatsa da, insanlarımızın arasına nifak girmekte, selam sabah kesilmektedir.
Milletimiz kararmış vicdanların elindedir.
Vatanımız korkakların, kanlı ve terörist niyetlerin güdümündedir.
Geri çekilmeler başarı olarak takdim edilmektedir.
Etrafımızdaki çember giderek daralmaktadır.
Önümüz engebelerle dolu, geleceğimiz risklerle çevrilidir.
İç huzurumuz, toplumsal barış ve asayişimiz soluk alamamaktadır.
Her değerimize saldırılmaktadır.
Her emanetimize sataşılmaktadır.
Her günümüz zulümle geçmektedir.
Milletimiz suçlanmaktadır.
Dilimiz sulandırılmaktadır.
Türklük sorgudadır.
Kimliğimiz ve egemenlik haklarımız sallantıdadır.
AKP ÜLKENİN POSASINI ÇIKARMIŞTIR
Bayrağımız yarım kafalıların, yandaş ve yalakalıktan tam not almış müfrezelerin hücumuna uğramaktadır.
Hangi zaviyeden bakarsak bakalım, Türkiye iyi durumda değildir.
Gelişmeleri hangi dünya görüşüyle yorumlarsak yorumlayalım, Türk milletinin akıbeti iç açıcı görülemeyecektir.
AKP, 13 yıl içinde ülkemizin posasını çıkarmıştır.
AKP, 13 yılda milli bekanın üzerine kabus gibi çökmüştür.
AKP; umut katili, güven hasmı, doğruluk karşıtı, huzur muhalifidir.
Ahlaka en ağır darbeyi indirenler iktidardadır.
Adalete en vahşi muameleyi reva görenler iktidardadır.
Yolsuzluk ve yoksulluk illetini azdıranlar gene iktidardadır.
İktidardaki kara parti, Türkiyenin aleyhine ne varsa sahiplenmiştir.
Hayatın her alanı yıkım ve yozlaşmanın tesir ve kapanındadır.
Vatanımızın her yöresi yalanın, şirkin ve gayri meşru heveslerin gölgesindedir.
Devletimizin her kurumu, bizi ayakta tutan her kültürel miras çürümektedir.
Varlığımız yakın tehditlerle sarsılmaktadır.
Nitekim vaziyet çok ama çok kötüdür.
Milletimizi bir arada tutan, tarihsel devamlılığına anlam ve değer katan kıymet hükümleri AKP aracılığıyla tahrip ve talan edilmektedir.
Terörü İmralıdan yöneten eşkıya başı hayal dahi edemeyeceği bir konum ve duruma yükseltilmiştir.
Bölücü örgüt jestlerle dirilmiş, tavizlerle silahlanmış, pazarlıklarla Türkiye Cumhuriyetinin karşısına sanki muadili bir güç, sanki eşit bir muhatabı gibi dikilmiştir.
AKP, PKKyı omuzunda taşımış, havalarda gezdirmiştir.
AKP, PKKya ruhunu kaptırmış, irade ve iffetini devretmiştir.
Kandil hayranlığı AKPnin aklını almış ve afallatmıştır.
VATANSEVER YÜREKLER YAKLAŞAN FIRTINAYI HİSSETMEKTE
AKP İmralının izbeliklerinde kayıplara karışmış, şeref ve namusla yollarını çatallaştırarak ihanet katarına çoktan eklemlenmiştir.
Görüyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bir teröristin, bir katilin, bir sabıkalı bölücünün 10 maddelik ihanet metnini çözüm diye sunmaktadır.
Davutoğlu inanmadığı halde hala ortak aidiyet telaffuzuyla avunmakta, bize de çağrıda bulunmaktadır.
Şehitlerimizin istismarı ya da hepimiz için kutsal olan kavramlar üzerinden siyaset geliştirmemiz halinde kaybedenin biz olacağını söylemektedir.
İstismar AKPye has bir ilkelliktir.
Takiyenin kime yakıştığı da bellidir.
Davutoğlu unutmasın ki, eğer milletimiz kazanacaksa, eğer milletimiz huzura kavuşacaksa biz kaybetmeye ve yanılmaya baştan razıyız.
Ama hiç de böyle olmayacaktır.
İmralı canisinin sözlerine dikkat kesilen vicdanlı, milliyetçi-vatansever yürekler yaklaşan fırtınayı hissetmektedir.
Her bir maddesi musibet, her bir maddesi melanet, her bir maddesi mahvoluş demek olan ihanet metni, Dolmabahçe Sarayındaki Başbakanlık Ofisinde rahat koltuklarına kurulan müflis şahsiyetlerce açıklanmıştır.
Neymiş, PKK olağanüstü kongre toplayıp silah bırakacakmış.
Neymiş, barış gelecek, demokratik siyasetin önü açılacakmış.
Öncelikle söylemek istediğim şudur:
Sevr Antlaşmasına da barış diyorlardı ve Türk milletine nasıl bir cehennemi yaşatacağı da herkesin malumuydu.
İmralı canisinin hazırlayıp Kandil çetesinin ihtiyatla paraf ettiği 10 maddelik ihanet metni; Türkiye Cumhuriyetinin çöküş belgesi, varoluşunu inkar beyannamesidir.
Bu, niyet beyanı değil, nimet bilmezliğin tezahürüdür.
30 Ekim 1918de, Mondros Limanında imzalanan 25 maddeden mütevellit mütareke şartları neyse 28 Şubat 2015 tarihinde ilan edilen ihanet mutabakatı aynısıdır.
HER DAĞA ÇIKAN HÜKMÜNÜ GEÇİRECEKSE...
AKP, PKKyla mütareke yapmış, müzakereye hız vermiştir.
10 Ağustos 1920de tarihe kirli bir paçavra gibi düşen ve Türkiyenin ölüm ve imha belgesi olan 433 maddelik Sevr Antlaşmasıyla, 28 Şubat 2015teki ihanet metni arasında esasta hiçbir fark yoktur.
Sevri imzalayacak kadar küçülen Hadi Paşa, Tevfik Bey ve Reşad Halis Beyden oluşan üçlü kadroyla, AKPyi temsilen PKK-HDP bloğunun karşısına oturan üç şahsiyetin yolları 95 yıl sonra tıpkısıyla kesişmiştir.
Şark Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa, 17 Ağustos 1920de Erzurumdan Büyük Millet Meclisine çektiği telgrafta Sevri imzalayanlarla ilgili özet olarak şunları söylemişti:
Vatansız, vicdansız üç serserinin, yine kendileri gibi millet ve vatanla alakası olmayan birkaç kişi namına barış antlaşmasını imza ettiklerini ajansta gördük.
Türkiye'nin hayatı mevcudiyetini söndüren bu zalim antlaşmanın imza edilmesine karar ve rey veren esamileri malum kişilerin ve antlaşma metnine vazı imza edenlerin ihaneti vataniye ile ittiham olunmasını ve haklarında hükmü gıyabi verilmesini, bu vatansızların isimlerinin her yerde lanetle yad edilmesinin ilan ve tamim olunmasını arz ve teklif eylerim.
Aziz milletim, AKPye oy veren kardeşlerim lütfen düşününüz; diz boyu olan rezaletlere, bacayı saran düşmanlıklara nasıl suskun kalalım?
VATAN SATILIRKEN HAREKETSİZ Mİ KALALIM?
Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi kalalım?
Çözüm isimli çözülme etaplarını, barış makyajlı batış ve bayağılık manifestosunu iyi ve güzel şeyler oluyor diyerek alttan mı alalım?
Her dağa çıkan 30 yılda hükmünü geçirecekse, sözünü dinletip dayatmalarını kabullendirecekse, Türk milletinin payidarlığını, ırz-ı devleti, şeref-i devleti nasıl teminat altına alıp ilelebet muhafaza edeceğiz?
Bundan sonra önüne gelen silahlanıp bir dağ köşesini, bir yol ağzını tutarsa, değerli arkadaşlarım söyleyiniz, onlara da teslim mi olacağız, saraylara buyur mu edeceğiz? Ne yapacağız, neyde karar kılacağız?
Haysiyetini çıkarlarıyla değiştirmiş, yetmemiş, üste de milli emanetleri vaat etmiş AKP; eşkıyanın meydan okumasına, bölücülüğün hain isteklerine tamam demiş, olur vermiştir.
Sevrin kalıntıları, haçlı hesap ve özlemleri AKPye hulul etmiştir.
Entrikacılar Türkiyeyi kefene sarmak için yola çıkmıştır.
İkiyüzlüler Türk milletini kafa kola almak için hizaya geçmiştir.
Nefsinin selametini arayan, vicdan vidaları gevşemiş ehl-i salipler bağrımıza ateş düşürmek amacıyla yorgun-argın yürüyen haçlı birlikleri gibi harekete geçmiştir.
Eğilene tekme sallayan, dikleşen ve diretene yalvaran, yakaran ve esas duruşa geçen siyasi menfaat şebekesi ufkumuzu kirletmeye odaklanmıştır.
Küstahlığın zirvesinde bağdaş kurup millete sövüp sayanlar harıl harıl, vızır vızır küfrün destanını yazmaya koyulmuşlardır.
1919lu yıllarda kalpak çiğneyen İngiliz zabitiyle, süngü dayayan Fransız lejyoneriyle, çarşaf yırtan Rum palikaryasıyla, karın deşen Ermeni militanıyla AKP-PKKnın ne farkı kalmıştır?
Mübalağasız diyebiliriz ki, bunların hepsi aynı pis muhitin mahsulleridir.
Bunların hepsi aynı çarpıklığın ümidi, aynı alçaklığın üretimi, aynı defolu imalatın yan ürünüdür.
İMRALI CANİSİ SARAYDA
AKPnin PKKya iltifat yağdırması ve ihya yarışına girmesi gönül gözünün kapandığına, siyasi basiret kanallarının tıkandığına açık delildir.
İktidar partisi bölücülerin umut kapısı mevkiini kendisine yakıştırmıştır.
AKP, PKKya yılışmış, onursuzca Kandil ve İmralı eşiklerine yüz sürmüştür.
Bir yanda bulanık suda balık avlama merakıyla MHPyle HDPyi yan yana gösterme ayıbına soyunan Davutoğlu, diğer yanda HDPnin nüfusuna kaşla göz arasında adını yazdırmıştır.
AKP-PKK-HDP ve Dolmabahçedeki sahneleri iyimserlikle karşılayıp PKKyı taraf gören CHP saf saf, öbek öbek Türkiyenin karşısına dizilmişlerdir.
İmralı canisi sonunda saraylara kadar fiilen gelmiş, mesajlarını Başbakanlık ofisinde okutmuştur.
Caninin teklif ve tehdit dolu sözlerine AKP taşıyıcı bedenlik yapmıştır.
Hükümet teröristlere kucak açmış, kulak kabartmış, kumandayı uzatmış, kulvarı boşaltmıştır.
Kumpas tüm yönleriyle deşifre olmuştur.
Milletimizin içine yuvarlandığı tezgah vasat bulmuştur.
İhanetin kravatlı kravatsız aktörleri sobelenmiştir.
AKP-PKK koalisyonun karanlıkta kalan noktaları vuzuha ermiştir.
Öyle ki, AKP-PKK müştereken Türkiyeyi kundaklamış ve kuşatmıştır.
Bebek katilinin 10 maddelik ihanet metni şiir dinletisi gibi dinlenmiş, gösterime giren tiyatro oyunu gibi izlenmiştir.
Düşe kalka vizyonda tutulan çözülme süreci 10 maddelik ihanet ilavesiyle yeniden derlenip toparlanmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz açtırmamakta son derece kararlıyız.
Yıkım projesine nasıl tepki gösterdiysek, çözülme sürecine nasıl direnmişsek, Oslodan İmralı ve Kandile uzanan hain pazarlıkları nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını yapmaya, AKP-PKKya nefes aldırmamaya sonuna kadar hazırız.
AKPyle PKK; tekeri laçkalaşmış, her yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere kağnısıyla daha fazla gidemeyecektir.
Yok eğer giderse millet hepten kaybedecek, Türkiyenin yerinde yeller esecektir.
Bizim Dolmabahçe Sarayında balosu yapılan 10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız en başta kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır.
Bu kapsamda olmak üzere, ihanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır ve maddeler halinde söyleyecek olursak şunlardan teşekkül edecektir:
1- Öcalan canisi örgütünü silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet etmektedir.
Benzer bir açıklamayı 21 Mart 2013 tarihinde de yaptığı, silahların susmasını, fikirlerin konuşmasını lafta istediği akıllardadır.
PKK silahtan vazgeçmemiş, tetikten elini çekmemiştir.
Sınır dışına çıktı çıkıyor denilen teröristlerin, yalnızca yaşlı ve hastalıklı olanları vatan topraklarını terk etmişlerdir.
O tarihlerde gerek Erdoğan, gerekse de diğer AKPliler bundan sızlanmışlar, farklı zeminlerde eleştirmişler, millete söyledikleri yalanlarını bizzat tekzip etmek durumunda kalmışlardır.
Diyeceğim odur ki, PKKnın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir.
Silah bırakan varsa o da AKP Hükümetidir.
Silahları gömen, indiren, kılıfına sokan varsa o da Türk devletidir.
PKKnın silah bırakacağını, silahla yollarını ayıracağını ummak ve beklemek ahmaklık ve gaflettir.
Bilakis Kandilden ve HDPnin çok konuşan Eşbaşkanından silahlarla yolların ayrılacağına dair en ufak teselli edici söz işitilmemiştir.
Bu Eşbaşkan, Hükümetin uygulamalarını hala umut verici görmemekte, Kandilden gelen haberler AKPyi açığa düşürmektedir.
SİLAH BIRAKMA ALGI OPERASYONU
Kamuoyuna yansıyan 7 aşamalı silah bırakma etapları da psikolojik ve algı operasyonudur.
Kiralık terör örgütü PKK, bu zamana kadar silahlı eylemleriyle gelmiş, kan akıtarak, can alarak ve AKPyi esir ederek dişini geçirmiştir.
Öldürmekte ustalaşan, kırmakta, dökmekte, yakmakta ve yok etmekte markalaşan malum terör örgütü, Türkiyeyi bölmeden veya devletin kahrıyla karşılaşmadan silahı kenara koymayacaktır.
Bu nedenle PKKnın silahlara veda etmesi hayaldir, Türk milletini aldatmaya dönük yalan, uydurma ve temelsiz bir propagandadır.
2- PKKnın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek; siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir.
AKP buna göz yummuş veya açıktan destek olmuştur.
Kongreler demokratik zeminlerdir.
Ortak akıl ve karar mekanizmaları kongrelerle tesis edilmektedir.
Bir terör örgütünden ve katiller oluşumundan kongre toplamasını istemek, buna da çanak tutmak ancak ve ancak münafık ve melun zihniyetlerin işidir.
Terör örgütünün sözde kongre toplamasını beklemek yerine, teröristleri saklandıkları inlerde arayıp, bulup çıkararak adalete teslim etmek ve bu eksende cesaret göstermek Hükümetin milli ve tarihi bir sorumluluğudur.
Ne var ki, ecdadımızın türbesini bile koruyamayan, sözüm ona asgari zaruretlere sığınarak vatan topraklarını bırakıp kaçan Davutoğlu ve Hükümetinin bunun yapması asla mümkün değildir.
3- Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir.
Kurnazca kaleme alınan ifadeler PKKnın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur.
İllegal ve yasa dışı terör örgütünün, hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi birden bire siyasal mücadele safhasına geçme teşebbüs ve zorlaması Türkiyenin yenildiği anlamına gelecektir.
Demokrasiyi katleden, siyasete kurşun sıkan, bebekleri öldüren bir terör örgütünü siyasete dahil etme hazırlığı en az şehit haberi almak kadar felakettir, fecaattir.
4- 10 maddelik ihanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir.
Bu apaçık bir şekilde PKKnın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır.
Hayalet ve hamakat Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKKnın oltasına sazan gibi takılmıştır.
Demokratik siyaset kavramı PKK ağzıdır ve AKPnin üslubuna tutunmuştur.
AKPnin, PKKlıları siyaset alanına taşıma tutkusu bölücülüğü aklama ve temize çıkarma arayışıdır ki, bu da ancak PKKya sedir, kanlı planlara payanda olmuş ruhsuzlara has bir tutum olacaktır.
5- İmralı canisinin muğlak ifadelerle tanzim ettiği ihanet metninde demokratik çözümün yerel ve ulusal boyutlarıyla ilgili değerlendirmesi tamamen özerkliğin inşasına dönük bir projedir.
AKP-PKK ortaklığı, üniter milli devlete vade biçmiştir.
AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartına uygun olarak Türkiyenin rejim ve idari yapısı hedefe konmuştur.
Erdoğanın, geçen hafta valilere 7 Hazirandan sonra yetkilerinin arttırılacağını söylemesi bu çerçevede ele alınmalıdır.
Görünen köyün kılavuz istemeyeceği bilinen bir gerçektir.
AKP-PKK bölücü yapılanması, Türkiye Cumhuriyetini masaya yatırmış, iblisten aldıkları taktiklerle, küresel güçlerden aldıkları talimatlarla cerrahi operasyona başlamışlardır.
Ve nitekim Türk milleti AKP ile PKK ikizinin adı konulmamış soğuk savaş yöntemleriyle ve bölücü salvolarıyla sıkışmış, ölümcül darbeyi almasına da ramak kalmıştır.
6- İmralı canavarı özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden dem vurmaktadır.
Sorarım sizlere, Türkiyede özgür, eşit olmayan vatandaş mı vardır?
Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden maksat; tamı tamamına Anayasanın 66.maddesindeki Türk vatandaşlığı tanımının enkaza çevrilmesi manasına gelecektir.
AKP, buna da yetmez ama evet diyecek kadar fikren kokmuş, dibe çökmüştür.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki görüşümüz nettir.
Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes bizim için Türktür ve milletimizin yeri dolmayacak ferdidir.
Anayasadan vatandaşlık tanımını tümden çıkarmak veya etnik temelde marjinal tanımları yerleştirmek vebaldir, suçtur ve soysuzluğun damgası olacaktır.
7- Terörist başının ihanet metninde yer verdiği demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar kısmı; yasa ve ahlak dışı bölücü organizasyonların sivil toplum örgütü sayılmasını amaçlamaktadır.
8- İmralı canisinin çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutlarıyla, sürecin sözde demokrasi, güvenlik ilişkisi, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınmasını dayatması tam bir karartma ve akıl tutulmasıdır.
Koruculuğun kaldırılması amacıyla AKP-PKK ilkesel çerçevede uzlaşmışlardır.
Boşaltılan köylerle ilgili beklentilerin karşılanması hususunda fikir birliği kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ve AKP, PKKnın kanlı borsasına varını yoğunu yatırmıştır.
Günlerdir Meclis gündemini işgal eden, tartışma ve kavgalara neden olan İç Güvenlik Paketi HDP ve PKKnın istek ve tenkitleri kapsamında tekrar ele alınacaktır.
HDP rest çekmiş, AKP pert olmuş, uysallaşmıştır.
HDP parlamış, AKP pısmış, kaçacak delik aramıştır.
İÇ GÜVENLİK PAKETİ İDDİASI
Şu acziyet ve rezalete bakınız ki, PKK İç Güvenlik Paketine vize vermeyince AKP geri adım atmak durumunda kalmış, anlaşma yolunu tercih etmiştir.
Bizi günlerce HDPyle aynı karede gösterme izansızlığından özel bir zevk duyan Davutoğlu, şimdi nasılsın, ne durumdasın, nereye saklandın?
HDPnin kapısında dilencilik yapan Başbakan bilesin ki, PKKyı kırmamak, kızdırmamak adına kanun tasarısını tekriri müzakere edecek kadar fossun, fuzulisin, korkaksın, baştan ayağa fiyaskosun.
AKP, HDPnin arka bahçesi, PKKnın koşu bandıdır.
Davutoğlu tüm sözlerini yemiş, tüm iddialarını bizatihi kendi müdahalesiyle çürütmüştür.
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, AKP ile HDP aynı yastıkta hıyanet ömrünü geçirmek için İmralı ve Kandil huzurunda utanmadan söz kesmişlerdir.
9- İmralı canisi yattığı hücreden, kimlik kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesine atıf yapmıştır.
Bir terörist yeni baştan kimlik tanımlaması istemektedir.
Tescilli bir hain, hüküm yemiş bir terör suçlusu çoğulcu demokratik anlayış demektedir.
Ve daha acıklı yanı ise AKPnin bebek katilinin tutsağı olmasıdır.
Teröristbaşı kimlik tanımlamaktan bahsediyor, AKP ise buna ses çıkarmıyor.
Teröristbaşı Türk milletine yoksun ve tarihin kaydından düşeceksin diyor; Erdoğan ve Davutoğlundan hiçbir rahatsızlık hali görülmüyor.
Teröristbaşı Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin tanımlanmasını istiyor; Erdoğan ve Davutoğlu teşekkürlerini sunmakla kalmıyor, süreç hedefine ulaşıyor diye bayram ediyorlar.
Teröristbaşı ihanetin yeni anayasaya dinamit lokumu gibi döşenmesini şart koşuyor; Erdoğan ve Davutoğlu ille de uygulama uygulama diyerek çığlık atıyor.
Bilinmelidir ki; Öcalan-Erdoğan ve Davutoğlu sacayağı Türk kimliğinin utanma nedir bilmeyen hasımlarıdır.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanını, bu ülkenin Başbakanını PKKlıdan ayıran, ayrı tutan ve farklılaştıran artık ne kalmış, geriye ne bırakılmıştır?
PKK Başbakanlıktadır, PKK saraydadır, PKK sokaktadır, PKK medyadadır, PKK üniversitededir, PKK iş ve sanat hayatındadır.
Bu durum, Milliyetçi Hareket için kabul edilemeyecek bir bozgundur.
Bu durum, canlarıyla vatanı kurtaran kahramanlara karşı tam bir vefasızlıktır.
KANDİL'DE PETROL ARAMA PKK'YA YENİ GELİR KAPISI İDDİASI
Madem durum bu kadar vahimse, Türk milleti nasıl bir oyunun göbeğinde, nasıl bir kumpasın merkezindedir?
Türk milletinin kimliğiyle ilgili oynamalar şu anda İmralı cezaevinde yatan veya öyle sandığımız bir bölücü mahkûm tarafından gerçekleştirilmektedir.
Cumhurbaşkanı ise üçüncüsünü nereye gönderdiğini bilmediğimiz iki maymunla oyalanmakta, HDPli yoldaşlarıyla can sıkıntısından köşe kapmaca oynamaktadır.
Milli kimliğimizin PKKnın tezlerine uygun tanımlanma önerisi Erdoğanın umurunda değildir.
Aksine gülmemek, alkışlamamak, havalara uçmamak için kendisini zor tutmaktadır.
Anlaşılan, Öcalan ve Erdoğan aralarında saat gibi çalışan bir iş bölümü yapmışlardır.
Erdoğan ve Öcalan yanlarına 23 Nisan Başbakanını da alarak Türkiyenin fişini çekmek için son gözden geçirmeleri, son rötuşları yapmaya koyulmuşlardır.
AKP, PKKyla al ver mekanizmasında helalleşmiş, iki cambaz gibi hararetle tokalaşmıştır.
Kandilde petrol aramaya kadar işi götüren AKP, PKKya uyuşturucu ve silah kaçaklığından sonra yeni gelir kapıları açmanın derdindedir.
AKP Şirin, PKK Ferhat olmuş; dağları delerek vicdanlarına müzakere kınası sürmüşler, beraberce milli ahlak ve güvenliğin kanını dökmüşlerdir.
Türkiyenin vatanı ve milletiyle PKKya teslimi, süreç ihanetinin mihmandarlığında son parkura girmiştir.
Enselerinden vurulan Mehmetçiklerin kanı yerde kalmıştır.
Pusuya düşürülüp bayrağa sarılı tabutlarla baba ocağına dönen, analarının ciğerini yakan kahramanlara nankörlük yapılmıştır.
Katil Öcalan, kimlik tanımlanmasını tavsiye eden bilirkişiye, bilen ve bilenmiş bir kişiliğe büründürülmüştür.
Kimliğimiz; hükmü şahsiyetimiz, varlığımızın şaheseridir.
Bu şaheser hainlerin eline bırakılmayacaktır.
Kimliksizler, köksüzler, milli şerefini kaybetmiş şahsiyetler millete yön çizemeyeceklerdir.
Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın düşmesini,
Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını,
Bin yıllık kardeşliğimizin fitne ile bozulmasını kesinlikle sineye çekemeyiz.
Dün bu dayatmaları Çanakkale de Mehmetçik reddetmişti.
Bugün Türkiye Sevdalıları elinin tersiyle itecektir.
Dün bu ihaneti milli mücadele durdurmuştu.
Bugün ise Milliyetçi Hareket önünü kesmeye yeminlidir.
Tarihin hiçbir devrinde, Türk milleti haram yiyen boğazlardan geçmemiş, bundan sonra da geçmeyecek, yutulamayacaktır.
Milli gurur hıyanetten daha gür konuşacak, daha cüretli ve cesaretli olacaktır.
Güvence Milliyetçi Harekettir.
Bu milletin adı, parçalamaya çalışanlara inat Türk milletidir.
Kimse yanlış hesap yapmasın, Türk milleti, etnik kalıntı falan değildir.
Kimliksizlere bir kez daha duyuruyorum ki adımız Türk milletidir.
Bin yılda oluşmuş, bin yılda yetişmiş ve bin yılda doğmuştur.
Bin yılda ilmek ilmek örülmüş, bin yılda nakış nakış işlenmiştir.
Bizi biz yapan bin yıllık beraberlik, bin yıllık buluşmadır.
Ve bin yıllık kaynaşma çözülemeyecektir.
Bin yıllık kenetlenme açılamayacaktır.
Mete Hanla coşan, Ergenekonda eritilen demir parıltısıyla çağlayan, Orhundan kopup gelen, Atilanın kırbacıyla Dünyayı titreten millete ihanetin üç elebaşısı engel olamayacaktır.
Topraklarımızı, insanlarımızı, yönetimimizi, ocaklarımızı, camilerimizi, cemevelerimizi, okullarımızı, mahallerimizi, mezarlarımızı, hayallerimizi, hedeflerimizi, illerimizi, köylerimizi ayırmamızı dayatıyorlar.
Diliyorlar ki, küselim.
Umuyorlar ki, gönüllerde ve duygularda lime lime olalım.
Hesap budur, oyun budur, plan budur.
Çözülmemiz isteniyor.
Ufalanmamız bekleniyor.
Çatışmamız, parçalanmamız ve dağılmamız kurgulanıyor.
Bunları kabul edemeyiz, bunlara boyun eğemeyiz, Allahın izniyle eğmeyeceğiz.
KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEK
Şırnaklıyı İzmirden, Hakkariliyi İstanbuldan, Diyarbakırlıyı Edirneden kopartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Türkiye bir bütündür, ayrılamayacaktır.
Türk milleti çelik gibi sağlamdır, kırmaya ne Erdoğanın, ne Öcalanın ne de Davutoğlunun nefesi yetmeyecektir.
Bölücüyü dağda ve ovada aramaya artık gerek yoktur.
Bölücü hükümettedir. Bölücüler iktidardadır.
Ve bugün içinde bulunduğumuz bu karanlık ortam ve şartları baştan ayağa değiştirmek için 7 Haziran son şans, son çare, son kavşaktır.
Değerli Arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP ve PKKyı kast ederek 12 yılda ne istendi de vermedik cümlesini ağzından kurşun gibi çıkarmıştır.
Erdoğan neler verdiğini, nelerin teminatıyla bölücülerin gözünü boyadığını derhal açıklamalıdır.
Erdoğan böylece, Cumhurun başı olmak yerine, Cumhuru parçalayan kişi olduğunu kabul ve itiraf etmiştir.
Erdoğan ve Davutoğlunun Öcalanın vesayeti altına girmesi yenilir yutulur şey değildir.
Türkiyenin kaderini İmralıya ipotek ettirmek ise tam bir travmadır.
Acaba Öcalan ile Erdoğan haftanın hangi günlerinde hasret gidermektedir?
Kandille kriptolu telefonlardan yapılan görüşmeler geceler boyunca sürmekte midir?
Merakımız AKP içinden, terörün dağ kadrosuna katılmak isteyenler saraya mı, yoksa adaya mı müracaat edeceklerdir?
Kavuşacakları günleri iple çeken, Anayasanın ilk üç maddesini faili malum cinayete kurban vermek için hazırlık yapan Erdoğan ve Öcalanı Türk milleti nefretle izlemektedir.
Merkez Bankasına saldırdıkça dövizin ateşini yükselten, reel sektör borcunu milyarlarca lira katlayan, ekonomiyi alabora eden Erdoğan istikrarsızlığın simgesi, kavga ve karışıklığın ana limanı haline gelmiştir.
Bizim bürokratlarla uğraştığımızı söyleyenler, Merkez Bankası Başkanını hastanelik eden Erdoğana niçin sessizdir?
Döviz lobisi hizmetkârlığına niçin kayıtsızdır?
İrtifa kaybeden ihracat, tırmanan işsizlik, yayılan hayat pahalılığı, fırlayan yoksulluk, devleşen yolsuzluk, düşen büyüme, artan borç, dümeni kırılan ekonomi politikaları milletimizi kara kara düşündürmektedir.
Erdoğan ve Davutoğlu Türk milletinin gerçek gündeminden sapmışlar, İmralı canisi ve çetesiyle iş tutmuşlardır.
Esnafı duyan yoktur.
Çiftçiyi gören yoktur.
Memuru, işçiyi, emekliyi dikkate alan yoktur.
Vatandaşlarımızın ekmeği pahalanmış, mutfak masrafları kabarmış; fakat iktidar bu gerçeklere yüzünü dönmüştür.
Erdoğan ve yandaşları artan döviz fiyatlarından dolayı iyice zenginleşmişlerdir.
Haram dolar ve avrolardan oluşan hazineleri de adeta darphane gibi para basmıştır.
Havuzlar dolmuş taşmış, rüşvet çeşmeleri, hırsızlık kanalları gürül gürül akmıştır.
Türkiye darboğazdadır.
Türkiye fasit bir dairededir.
MHP TÜRKİYE'Yİ AKP'DEN KURTARACAK
Milliyetçi Hareket Partisi milleti ve ülkesi için korkusuzca mücadele edecek, Türkiyeyi AKPden kurtaracaktır.
Bu itibarla çok çalışacağız, çok uğraşacağız, çok gayret edeceğiz.
7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerine 96 gün kalmıştır.
Türkiyenin kader seçimi ufukta görülmüştür.
İlaveten 21 Mart 2015 tarihinde 11. Büyük Kurultayımızı inanç, iddia, birlik ruhu ve heyecanla gerçekleştireceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Büyük Kurultayına da 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerine de tam anlamıyla hazırdır.
Bundan sonra bekleyecek zamanımız yoktur.
Milletimize gideceğiz, Anadoluyu karış karış dolaşacağız.
Bu itibarla şimdi yollara koyulma vaktidir.
Ağırdan alacak hal kalmamıştır.
AKPnin PKKyla kurduğu başkanlık ve bölünme ittifakını milletimize anlatacağız.
Oynanan oyunları teker teker gösterecek ve bozulmasını isteyeceğiz.
Bu nedenle bugün sizlerle 24. Dönem TBMMnin son grup toplantısını yapıyoruz.
Siz muhterem milletvekili arkadaşlarıma şimdiye kadar yaptığınız çalışmalardan, verdiğiniz katkılardan dolayı ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Vatandaşlarımız seçim bölgelerinizde sizlerle kucaklaşmayı beklemektedir.
Onlara ulaşınız, onlara mesaj, ilke ve hedeflerimizi özen ve özgüven içinde anlatınız.
Aziz milletimiz TBMMnin 24.Döneminde bizlere muhalefet görevi vermişti; inanıyorum ki gelecek dönemde de iktidara taşıyacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisine artan teveccühün, yoğunlaşan destek ve ilginin hepiniz farkında olunuz.
Bu bilinçle uyku orucundan ayrılmayınız, çalışmanın kölesi olmaktan yılmayınız.
Zira Türkiyenin Milliyetçi Hareket Partisine ihtiyacı vardır.
Sabahın ayazında uyanan yavrularımız için başarmak zorundayız.
Okul harçlığını karşılamak için simit satan çocuklarımıza, tarlasında güneşten kavrulmuş borçlu çiftçilerimize, işsizlikten bunalmış biçarelerimize, mazlum ve mağdurlarımıza müjde vermek için iktidar olmalıyız.
Emeklimizi güldürmek için koşmalıyız.
Yetimlerimizi sevindirmek için çırpınmalıyız.
Türkiye için iktidara talibiz.
Türk milletinin dirliği ve esenliği için iktidara ulaşmalıyız ve mutlaka da ulaşacağız.
Sizler, Türkiyenin ağırlaşan sorunlarını, bu sorunlara yol açan faktörleri, müsebbipleri her zeminde söyleyiniz, partimizin düşündüğü çözüm yollarını sabırlar aktarınız.
Giderek ağırlaşan ekonomik gelişmelerin hayata nasıl yansıyacağını, sorumlularının kimler olduğunu, olumsuz gelişmelerin nelere yol açacağını ve aileleri nasıl etkileyeceğini önemle vurgulayınız.
Ve bu konulardaki bütün birikimlerinizi ve tecrübelerinizi aynı zamanda teşkilat mensuplarımızla paylaşınız ve sağlam bir işbirliği içine giriniz.
Türk milleti,
Yıkım taşeronlarına, ihanet odaklarına,
İşbirlikçi lobilere, kötü adamlara rağmen,
Ve Erdoğana, Davutoğluna inat ayrışmayacağını çatışmayacağını ve bölünmeyeceğini 7 Haziranda ispatlayacaktır.
Biliniz ki MHP susmuşsa, Türkiye yok olmuş demektir.
İnadına ve ısrarla konuşacağız, doğruları haykıracağız.
Milletimizin kurtuluş ve yükseliş ruhu olarak 7 Haziranda sandıkları patlatacağız.
Bir tarafta, AKP ve işbirlikçi çıkar çevrelerinin koalisyonu, diğer tarafta, milletini karşılıksız seven Türkiye sevdalıları vardır.
Bir tarafta, siyasi ikbal ve menfaat için tahrik edenler varken, diğer tarafta Türkiyeyi korumaya azimli Milliyetçi Hareket ayaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi; Türk milletinin, Türkiyenin, milli onurun, adaletli paylaşımın, kardeşçe yaşamanın, sükûnetin, huzurun tarafındadır.
Milletin kırmızıçizgileri bizim de çizgilerimizdir.
29 Ekim 1923ün aziz hatırası namus bellediğimiz bir emanettir.
Emanet kirletilmeyecektir.
Biz yenilgilerin, kaçışların, bozgunların, vatanı satmanın değil; zaferlerimizin şükür namazını Allahın izniyle ve hep birlikte kılacağız.
İhanetlere karşı dikkat, fitnelere karşı uyanıklık, istismara karşı temkin, tahriklere karşı teenni, tavizlere karşı cesaret, millet yararına atılganlık göstererek işbirlikçilerin, tırnakçıların, fidan dikilmesini istihdam projesi olarak sunan zavallıların hakkından geleceğiz.
Türk milletini iktidara taşıyacağız, Türkiyeyi iftiharla başımızda gezdirecek, dünyada örnek ve caydırıcılığını elde etmiş süper güç bir ülke seviyesine çıkaracağız.
Bu düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
24. Dönem TBMMde gösterdiğiniz üstün başarılardan ötürü siz değerli milletvekili arkadaşlarımı bir kez daha kutluyorum.
Bu haber 566 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle