Adını koyalım

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin %35 oy alacağını söyledi ve bu iddiasını, “revize etmeyi düşünür müsünüz” ikazlarına rağmen tazeledi, arkasında durdu. Oysa bu rakam gerçekçi görünmüyor. Şu ana kadar yayınlanmış hemen tüm anketler, 35 bir yana, 30’un dahi zor olduğunu gösteriyor. Bu denli bir yanılma payı siyaseten sandık sonrası ne gösterir? Şu sıralar popüler olan bir konu, sandıkta kaybeden parti liderlerinin koltuklarından vazgeçip geç(e)meyecekleri üzerinden yapılıyor.

MHP açısından durum biraz daha rahat çünkü hem parti kültürü Genel Başkan’ın başarısını sorgulamaya müsait değil hem de bir-iki puan artış dahi partide başarı olarak algılanacak ve kaç seçimdir gelmeyen iktidar hatta iktidar hayali sorgulanmayacak. Hatta şu anki beklentilerin tersine, örneğin yüzde 12 oy alırsa ne olur o bile meçhul.

CHP’de ise durum daha farklı. Şu an partide yapılan “koalisyon hesapları” gösteriyor ki, zaten tek başına iktidar veya yüzde 35 oy almak düşünülmüyor. Peki bu halde CHP liderliğinde bir değişiklik olabilir mi? Ak Parti bundan memnun olmasa da, CHP tabanının değişiklik isteyeceği varsayılabilir. Ama asıl iş, Kılıçdaroğlu’nun 8 Haziran sabahı ne yapacağında.

Türkiye’den evvel kimi Avrupa ülkelerinde, özellikle de İngiltere’de yaşanan seçim ve sonrasında kaybeden partilerden gelen istifalar CHP için emsal gösterilmeye şimdiden başlandı. Ancak CHP için şu an istifa sınırı neresi belli değil. Yüzde 35’in ne kadar altından bahsediliyor o da belli değil. 2011 seçimlerinde alınan yuvarlak hesap %26’nın ne kadar üstü başarı/başarısızlık sayılacak o da belirsiz. Nihayet %28-31 aralığının politik söylem/savunmaya yeterli olacağını hissettiren bir genel merkez bakışı var. Üstelik seçim sonrası milletvekili sayıları üzerinden başarı/başarısızlık tartışmaları da yapılacak.

Bu da bir değişiklik olmayacağı, %10’luk barajı aşmaya çalışan HDP’nin, ana muhalefet partisi ve yaklaşık 3 kat oya sahip CHP’den daha stratejik olduğunu gösteriyor.

www.iyibilgi.com