En Sıcak Konular

Before-After: Çömez psikiyatrisi!

3 Temmuz 2008 16:05 tsi
Before-After: Çömez psikiyatrisi! Turhan Çömez biraz ‘before-after’, öncesi-sonrası resimleri gibi. Öncekiyle sonraki hali arasında ‘eser yok’ kıvamında. Önce değer verdiklerinin isteklerini yapıyor sonra kendi isteklerini. İsteklerini yaparken değer verdiklerini u

İyibilgi’nin alternatif biyografi çalışmaları artık bilindiği üzere klasik özgeçmişlere pek bakmıyor. Ama bir kronoloji vermek de şart elbette. Çünkü süreç bunun üzerine kuruluyor.

Turhan Çömez 43 yaşında. Bir önceki dönem (22) AKP Balıkesir(li) milletvekiliydi. Ama yine bilindiği gibi mesleği bu değil. İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. Genel Cerrah. Aslında bu da “sonrası”. Çünkü daha önce bir başka mesleğin erbabı olabilirdi. Zira o bir imam-hatipli.

Öyküsüne geleceğiz ama standart “cv”ye biraz daha devam edelim. Erzurum 1 No’lu Sağlık Ocağı'nda Koruyucu ve Halk Sağlığı Hekimliği, Bandırma Devlet Hastanesi'nde Acil Birim Hekimliği, Vakıf Gureba Hastanesi'nde Genel Cerrahi Uzmanlığı yapıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nde Genel Başkan Özel Kalem Müdürlüğü ve Danışmanlığı görevini yürütüyor. Evli ve 2 çocuğu var.

Özete bu. Ama Turhan Çömez biyografisi için çok zayıf. Türkiye’nin Turhan Çömez ismine özellikle odaklandığı olay, AKP Parti grup toplantısı basına kapalı bölümünde seçim bölgesine kaynak aktarımında ve Gemlik Gübre A.Ş.'nin özelleştirilmesindeki uygulamalar konusunda Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a yönelttiği eleştirilerle başladı.

Ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakın Atasay Kuyumculuk'un sahibi Cihan Kamer'e işaret ederek değerli taş ithalatında verginin sıfırlanmasına ilişkin olarak dile getirdiği sorular nedeniyle, kelimenin tam anlamıyla AKP üst yönetiminin ve elbette “hamisi” Erdoğan’ın şimşeklerini çekti.

Bu şimşekler Çömez’in AKP’deki hayatının sonu oldu. Başbakan’ın Avusturalya'dan telefon talimatıyla ‘kesin ihraç istemiyle parti yüksek disiplin kurulu'na sevkedilmesini istediği haberi üzerine Çömez artık bambaşka bir kimlikle kamuoyunun önüne gelmeye başladı.

Bu kısa süreç Çömez’in kamuoyu önüne ilk gelmesi ise son gelmesi, (daha doğrusu sondan bir önceki) Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün, Turhan Çömez'le yediği yemeğin ardından bir araç tarafından takip edildiğini söylemisyle oldu.  Çömez, Paksüt'le yemek yedikten sonra CHP lideri Baykal'ın yanına da gitmişti.

Takip/dinleme olayı o denli sansasyon yarattı ki, Çömez’in adı gündeme gelmekle beraber üzerinde de çok durulmadı. Nihayet içinde bulunduğumuz Ergenekon operasyonları sürecinde de Çömez, “arananlar” listesine eklendi. O şimdi İngiltere’de.

Öykü!..

Turhan Çömez başarılı bir eğitim grafiğine sahip. Bunu göz önünde tutan noktalardan biri ise Anne-babasının o kadar şanslı olmaması. Her ikisi de çiftçi. Eğitimleri de oğulları ile kıyaslanmayacak ölçüde az.

Baba ilkokul mezunu. Annenin okuma-yazması bile yok. Çömez ergenlik çağına kadar köyünden dışarı çıkamamış.

Erişkinlik ve meslek hayatı Türkiye’nin nispeten parlak dönemlerine denk gelse de, köyden çıkamama dönemi daha çok yokluk yıllarını anımsatıyor. İlkokula kadar Çömez televizyon bir yana-ki o yıllarda Türkiye genelinde de yayğınlığı yoktu-elektrik bile görmemiş.

Kendi ifadesine göre “dışarıya açılan” tek pencere haftanın bir günü babasının alıp getirdiği, ama kendisinin herkese okuduğu Tercüman gazetesi. Hayatında dışarıyla ilişkisinin sadece bu olduğunu söylemek mübalağa sayılmaz.

Zira yine kendisinin bir röportajda söylediği gibi; “tek eğlence”siymiş. Bu noktaya kadar olan bölümü “öncesi” olarak adlandırabiliriz. Ama muhtemelen Turhan Çömez biyografisini anlamlı yapmaz.

Turhan Çömez’in “öncesi” aslında İmam-Hatip Lisesi’ne gitmiş olmak. Hatta “babasının isteğiyle” gitmiş olmak. Burada zoraki bir durumun olduğu anlaşılıyor. Baba Çömez oğlunun İmam olmasını istiyor. Ama Turhan Çömez istemiyor. İşte öncesi burası.

Fakat babasını kıramıyor. Kıramayınca 7 yıl boyunca İmam-Hatip okuyor. İstemeye istemeye. Çok mu mutsuzmuş bu konuda bilgi yok. Fakat istemiyor. Okulu bitirince de “imam-hatip”likle ilgisini kesiyor.

Burada ilk “sonrası” başlıyor. Babanın İmam olması konusunda “zorlayıcı” olduğunu gösteren bir veri yok. Şuradan anlıyoruk ki, “arada bir anlaşma” var. Eğer İmam-hatip’i bitirirse “istediğini yapmasına” izin verileceği söylenmiş.

O da öyle yapıyor. İstanbul Tıp Fakültesi’ne gidiyor. Burada ilginç daha doğrusu bilinmeyen bir nokta daha var. Çömez ailesi varlıklı mı değil mi? Çömez’in bir çok yerde yayınlanan söyleşilerinde, yukarıdaki bilgileri yakalıyorsunuz ve aldığınız izlenim varlıklı olmadıkları yönünde.

Yine de İstanbul’a ve Tıp Fakültesi’ne gidebiliyor. Ama dediğimiz gibi bir veri yok. Önemli de değil. Doktor oluyor. Daha ileri gidip “cerrah” oluyor. Kendisine göre doktorluğu çok istiyor.

Cerrahlığa geçişiyle birlikte yeni bir “öncesi sonrası” ile karşılaşmak mümkün. Teorimiz ilginç gelebilir. Bakın Çömez mesleğini olan aşkını nasıl anlatıyor; “"Tıp benim için bir tutku. Bir piyanist piyanoyu nasıl çalıyorsa öyle bir şey. Allah'ın kutsal ibadet mekanları dışında en kutsal mekan ameliyathanedir."

Bu gerçekten ilginç bir mesleki tanımlama. Sabah Gazetesi’nde Balçicek Pamir, Çömez’in mesleğine bağlılığını bu ifadelere bakarak, “hırslı ve işine aşık bir cerrah” olarak kaleme almış.

Bu tam doğru olmayabilir. Daha doğrusu eksik gelebilir. Çömez’in kullandığı ifadeler; tutku, ibadet, kutsal, piyanistin kendin geçme hali” betimlemelerinden oluşuyor.

Gerçi bu sözcükler, önceye, yani İmam-Hatip kökenine bağlanabilir. Fakat bize göre bu bakış, daha çok cerrahlarda görülen bir psikoloji ile ilgili. Bir çok başarılı cerrah da görülmüş,  “god position” olarak adlandırılan, “tanrı konumu” olarak çevrilebilecek, hastaya hayat verme, iyileştirme gücünün duygusal bir ifadesi bu.

Çömez için söylemek bize düşmez ama bu duygusal duruş, sıklıkla kendini, kendiğini beğenme, narsizm ile beraber gösteriyor. Kötü bir şey mi? Değil. Belli “case”lerde işin rayından çıktığı örnekler olmuş ama biz sadece “sonrası” için bir teori olarak dillendiriyoruz.

Ama Çömez neticede bir Cerrah ve örneğin, ziyarete gittiği bir hastanede cerrah bulunamaması yüzünden bir küçük kıza ameliyathaneye girerek şifa verdiği biliniyor.

Çömez’in “önceli-sonralı” öyküsü böylece 1990 yılına kadar geliyor ve burada bir “sonra” daha başlıyor. Tayyip Erdoğan’la bir arkadaşlarının evinde tanışıyor. Birbirlerini seviyorlar.

Öyle ki, “nasıl gelişiyor” sorusuna bile yanıt kalmadan “hiç ayrılmama” haline geliyorlar. Çömez artık Erdoğan’ın sağ koludur. 1.5 yıl kadar Özel Kalem Müdürlüğü’nü üstleniyor. Çömez bu 1.5 yılda neler olduğu konusunda hep ketum kaldı.

Başbakan’ın tekamül dönemine denk düşen ve mutlaka çok ciddi görüşmelerin yaşandığı, mahrem bilgilerin paylaşıldığı bu süreçten hiç bahsetmiyor. Ama çok öğretici olduğunu kabul ediyor.

İşte sonra tıpkı babası ile yaşadığı sürecin bir kopyası tekrarlanıyor. Bu bir klasik gibi tekrarlanıyor. Öncesi ve sonrasına iyi bir örnek gelişiyor. Çömez, milletvekili olmak istiyor. Başbakan istemiyor. Çömez israr ediyor.

Başbakan’ın itirazı, Çömez’in kendi yanından ayrılacak olması. Milletvekili olursa bağın kopacağını düşünüyor. Bir tür “baba” bakışı yanı. Ancak evlat artık kendi kanatları ile uçacak hale geldiğinden, iki taraf da birbirini “kırmadan” anlaşıyor. Çömez milletvekili oluyor. Önceki hali geçiyor yeni bir sonra başlıyor.

Peki Çömez neden milletvekili olmak istiyor. İmam değil doktor olmak istiyordu, imamlık ihtimalini bırakıp doktor oldu, ibadet biçiminde sevdiği hekimliği bırakıp Erdoğan’ın danışmanı oldu, şimdi bunu da bırakıp milletvekili olmak istiyor?

Kendi ağzından dinleyelim; “Bulunduğum makamda siyaset yapmam mümkün değildi. Görüşlerimi söyleyemiyordum. Örneğin o döneme dair sempatik anıların dışında hiçbir şeyi hiçbir yerde konuşmadım, dillendirmedim. Yapmam da. Yani o görev çok farklıdır, siyaset orada olmaz. Başbakan milletvekili olmamı istememesine rağmen, ismimi listeye koydu.”
Böylece yeni bir sonrası dönemi başlıyor. Ama tekrarlanan süreç gösteriyor ki, Çömez milletvekiliğini de bırakacaktır. “AKP’den ihraç edildi, sonra listeye konulmadı” gibi de görülebilir. Ama bunu yapmayabilirdi.

Kendisine göre etik yönü, doğru-yanlış tartışmaları dışında söylüyoruz elbette ama yapmayabilirdi. Kendisi kendi doğrularını söyleyerek Erdoğan’dan ve AKP’den kopuş sürecini başlattı. Bir öncesi daha oldu. Sonra, sonrası başladı.

Çömez’in şimdiki sonrası, Ergenekon soruşturması içinde onu gözaltı kararı ile aranma noktasına getirmiş bulunuyor. Çömez buradan bir “önceki” yaratabilir mi? Bunu kimse bilemiyoruz. Bilemez de.



Bu haber 11,281 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,774 µs