En Sıcak Konular

Şeker, neden eski tıbba göre ilaç?

29 Nisan 2010 14:44 tsi
Şeker, neden eski tıbba göre ilaç?
 
Bugün hekimlerin zararlı dediği ve yasakladığı şeker, neden eski tıpta ilaçtı? Şeker pancarı faydalı bir bitki iken, fabrikalarda şeker olduktan sonra nasıl zararlı bir hale geliyor? Bu konuyu tıp tarihi profesörü Ayten Altıntaş’la konuştuk.

Prof. Dr. Erkan Topuz, geçtiğimiz hafta Star TV'de yayınlanan Arena programında, kansere karşı korunmak için önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Topuz, bilim adamlarının "şeker pancarını" doğrudan doğruya lapa haline getirerek, fareler üzerinde kansere karşı koruyucu etkisi olup olmadığını test ettiklerini belirtti. Yapılan deneyde, 65 fareye radyasyon verip aynı zamanda şeker pancarı lapası vermişler, diğer 65 fareye sadece radyasyon vermişler. Şeker pancarı verilen farelerde, toksidenin yüzde95 oranında azaldığını görmüşler. Prof. Topuz, “Bu çalışma hayvanlar üzerinde yapılmış olsa da ümit verici bir çalışmadır. Doğal şeker pancarının hiçbir zararı yoktur, faydalı bir besindir, tüketilmesi çok faydalıdır” dedi.

Peki, şeker pancarı çok faydalı ve masum bir gıda ise şeker pancarından elde edilen rafine şeker neden zehir? Eskilerin altın değerini biçtikleri şeker, neden günümüzde hemen hemen tüm hastalıkların sebebi olarak gösteriliyor? Şeker mi suçlu, yoksa şekerin rafine işlemi sırasında gördüğü işlemler mi? Şeker, ne zaman ve nasıl hayatımıza girdi? Atalarımız şekeri nasıl üretip, tükettiler?

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, sorularımızı cevapladı.

Eskiden atalarımız şekeri nasıl üretip tükettiler?

"İnsanlar geçmişte asırlar boyunca, hurma, üzüm, elma ve armut gibi yoğun şekerli meyvelerin suyunu sıkarak "şeker" niyetine kullanmışlar. Kimi zaman da meyvelerden elde ettikleri suyu kaynatıp, pekmez yaparak şeker ihtiyaçlarını karşılamışlar. Bu asırlardır dünyanın her yerinde var olan bir gelenek. Kısaca meyveler, bal ve pekmez, insanların “doğal şeker” olarak tanıdıkları, vücutları ile tamamen uyumlu ve faydalı etkileri olan gıdalar.

Kristal şekerin elde edilmesinde hareket noktası ise “şeker kamışı” olmuş. Geçmişte tarih boyunca şeker kamışından hareketle şeker elde edilmiş.

Tropikal ülkelerde yetişen şeker kamışı, çok su ve çok sıcak seven bir bitki. İnsanlar şeker kamışının boğumları arasındaki sıvıyı fark ettikten sonra, mengenelerde taşın arasında suyunu sıkıp, ya hemen tüketmişler, ya  daha uzun ömürlü kullanmak amacı ile kaynatıp konsantre etmişler ya da geleneksel yöntemlerle konsantre olan sıvının dibindeki kristalleşmiş tortuları buharlaştırarak kristal şeker haline getirip kullanmışlar. Şeker kamışının içindeki su miktarı ne kadar fazla ise çabuk bozulma ihtimali de o kadar çabuk olur! Bunun için, bildiğimiz pekmez usulü kaynatıp konsantre ettikten sonra buharlaştırmışlar ve kristal şeker halinde kullanmışlar."

Son yıllarda zehir ilan edilen üç beyazdan biri şeker biri tuz. Ancak zehir ilan edilen tuz konusunda gerçekler ortaya çıkıyor. Rafine tuz, insan vücudunda zehir etki yaparken, kristal deniz tuzu vücudun dengeli çalışmasını sağlıyor. Tabiat, deniz tuzunu en sağlıklı şekilde tuz mağaralarında saklıyor. Ve bu tuzun insan doğası ile birebir uyumlu olduğunu biliyoruz.

Peki, tabiat "doğal şekeri" nerede saklıyor ve bize nasıl sunuyor?

"Şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen kristal şekerin içinde “sükroz” diğer adıyla “sakkaroz” denilen bir madde vardır. Meyveler “früktoz” içerirken, bal hem früktoz, hem glikoz hem  sükroz hem de maltozu bir arada içermektedir.  Yani balda tüm şekerler “doğal” olarak mevcut...

Bütün şekerli bitkiler fotosentez ile topraktan aldıkları su ve mineralleri kendi içinde sentezleyerek şekere dönüştürüyor. Örneğin elma, topraktan su ve mineral alıyor, güneşten aldığı ışınlarla kendi fabrikasında doğal kimyası ile şeker imal ediyor. İmal ettiği bu şeker insana birebir uyumlu.

İnsan da tabiatın bir parçası meyveler de kısacası topraktan elde edilen her şey tabiatın bir parçası, arılar da tabiatın bir parçası onların çiçeklerden imal ettiği bal da, kısaca tabiatta var olan doğal gıdaların tümü insan doğasına birebir uyumludur ve bu gıdalarda bulunan maddelerin insan vücudu için önemli etkileri vardır. Ancak, tabiattan gelen doğal gıdalar dıştan müdahale ile başka bir şekle dönerse işte o zaman insana zehir etkisi yapıyor.

İnsan hayatı için hayati önem taşıyan şeker de dıştan müdahalelerle zehire dönüşmüştür. Bu noktada şeker kamışından şekerin elde edilme tarihine baktığımızda her şey net olarak ortaya çıkmaktadır."

Şeker kamışından şeker ne zaman ve nasıl üretilmeye başladı?

Şeker kamışı, M.Ö. 3000’li yıllarda Hindistan’da fark edilmiş ve ardından şeker ortaya çıkmıştır. Çok önemli bir medeniyet merkezi olan ve birçok alanda tarihe damgasını vuran Hindistan’da, şeker kamışından şeker elde edilmiştir.

Hintliler, şeker kamışını sıkmışlar, sıvısını alıp ya hemen kullanmışlar ya da konsantre ederek daha uzun dayanmasını sağlamışlar. Konsantre edilen yani bizim bildiğimiz pekmez kıvamındaki şeker kamışının bir müddet sonra kristalleştiğini keşfettikten sonra da dibe çöken bu kristalleri alıp suyunu buharlaştırıp kristal şeker elde etmişler.

İşte bugün bildiğimiz “kristal toz şekerin” geleneksel doğal yolla elde edilme şekli budur. Ve bunun insan üzerinde zehir etkisi yoktur, insana birebir uyumludur. Çünkü herhangi bir kimyasal katkı görmeden doğal yolla elde edilmiştir."

Doğal kristal şeker dünyaya nasıl yayılmış?

Şekerin  dünyaya tanıtılması, İslam Medeniyeti aracılığı ile gerçekleşmiştir. Şekerin bu topraklarda imalatı geliştirilmiş ve pek çok şekilde kullanılmıştı. En önemli kullanılma yeri de ilaçların saklanması ve kolay içilebilmesi için macun haline getirilmesi yani şekerle pişirilmesi idi. İslam Medeniyetinde tıp ilerledi ve kullanılan pek çok ilaç şekerle macun haline getirldi.

İslam âlimleri, şekere neden çok önem veriyorlardı?

İslam dünyasında hekimler için bir numaralı madde şekerdir. İslam âlimleri şekeri keşfettikten sonra önemini de ortaya çıkarmıştır. O dönemde bütün ilaçlar bal veya şekerle yapılmıştır. Osmanlı hekimleri de ilaç yapımında şekere çok önem vermiştir. Bunun sebebi, doğal şekerin bitkilerdeki etken maddenin hızla kana karışmasını sağlamasıdır.

Diascorides’ten itibaren ilaç yapımında şarap, sirke veya kurutma yöntemi kullanılmıştır. İslam âlimleri ise ilacı macun veya şerbet ile ilaç yapmışlar ve tüm dünyaya bu kültürü yaymışlardır.  “Nabza göre şerbet vermek” atasözü de buradan gelmektedir. Hekim, hastanın nabzına bakar, hastalığı teşhis eder ve ona göre şerbet vererek hastayı tedavi ederdi. Bu uygulama Hint tıbbında da vardı. Günümüzde Tibet tıbbında halen uygulanmaktadır. Tibet tıbbının kaynağı ise İbn-i Sina’dır. İnsanın nabzı ile hastalığın ne olduğu ve nerede olduğunu tespit etmek mümkündür. Kadının gebe olup olmadığı, bebeğin cinsiyeti, hastanın ölüp ölmeyeceğini bile nabız üzerinden tespit ederlerdi. Ancak hekimler, ölüp ölmeyeceğini asla söylemezler, Allah’tandır, Allah bilir derlerdi.

Doğal şeker, nasıl rafine şeker oldu?

İslam dünyasındaki şeker üretimi ile bilgiler, 14. yüzyıl başlarında Venedikliler yolu ile Avrupa’ya geçti. Çok sevilen bu madde büyük bir ticari ürün haline gelerek üretimi yapıldı. İngilizler, Hollandalılar Batı Hint adalarında şeker kamışı  üretip bunun suyundan şeker imal ettiler. Şeker Avrupa’da da çok kullanılan bir madde haline geldi. Zamanla Almanlar şeker pancarından şeker elde etme tekniğini buldular ve şeker daha çok miktarda ve ucuz olarak elde edildi

Ucuz olarak elde edilen şeker çok kullanılmaya başladı ve sağlık için sorunlar o zaman arttı.

Ayrıca fabrikalarda elde edilirken ve beyazlatılırken sağlığa zararlı olabilecek maddelerle muamele edildi. Böylece şeker gittikçe daha zararlı oldu.

Kısaca, daha çabuk ve daha çok ürün almak için, “en ucuz şekilde ve en çok nasıl üretirim” anlayışı ile şeker pancarı fabrikaya girdiği andan itibaren, çok fazla işlem gördü ve kimyasal katkı maddeleri arttıkça, rafine edilmiş şeker zehir etki ile sofraların “tatlı zehiri” oldu. Bugünkü şeker üretim teknolojileri, o masum şeker pancarını zararlı hale getirdi ve her geçen gün kötüye gidiyor.

O zaman asıl suçlu doğal şeker değil, şeker pancarı ve şeker kamışının kimyasal katkılarla rafine işlemine uğrayıp yapaylaşması veya rafine şekerin genetiği değiştirilmiş organizmalardan elde edilmesi diyebilir miyiz?

Evet, eski tıptaki bilgilere göre kısaca böyle özetleyebiliriz. İşin içine yapay kimyasallar girdikten sonra, her ne kadar buharlaştırıp kimyasalları ayrıştırıyoruz deseler de kimyasal madde üretim sırasında şekerin içine işliyor ve tüketen insanın da içine işlemiş oluyor!

Ayrıca, daha çok şeker pancarı elde etmek için, bitkinin toprakta gelişimi sırasında suni gübre kullanılıyor, eskiden küçük boyda olan pancarlar şimdilerde eskinin 5-10 katı büyüklükte. Şeker pancarı, fabrikaya girdikten sonra yıkanıp, parçalanıyor ve şeker imalatına giriyor. Topraktaki tüm zararlı kimyasallar pancar aracılığı ile şekere işliyor, şeker rafine edilip beyazlatılırken ayrıca kimyasallar alıyor ve tüm bu zararlı kimyasallar şeker aracılığı ile inan vücuduna işliyor. İşte rafine şekerdeki zarar böyle oluşuyor! Bugün sofralarımıza giren rafine toz şeker böyle iken, kesme

Şekerin içine ayrıca yapıştırıcılar ilave ediliyor be durum daha da vahim hale geliyor.

Eski tıpta şifa

Yüzyıllardır uygulanan ve yazılan eski tıp kitaplarına göre şeker, karaciğeri ve kanı temizleyen bir ilaçtı ve ilaçların kana geçmesini yani etkisini hızlandırırdı. Bal ve pekmez de aynı etkiyi gösterirdi. İbni Sina eserlerinde şekeri övmüştür.

İnsanların çok fazla şeker tüketip zehir haline getireceklerini tahmin etmedi.

www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan

 



Bu haber 9,581 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,543 µs