CHP'nin seçim yenilgisi için bulduğu altı gerekçe; aslında seçim sonuçları için CHP'lilerin tekrarladığı "mantığa veya akla uygun değil" gerekçesinden başka bir şey değil. "Halk akla uygun karar vermedi", yani "aptalca karar verdi" hükmü nasıl açıklanabilir? İddiaya göre "tarikatlar, ikinci cumhuriyetçiler ve belirli odaklar iktidarı desteklediler"; halk da "aptal olduğu" için onlara inandı.
Bu "altı mantıklı gerekçe"ye göre "mantıklı olmayan" halkın yarısı, "akıl dışı" bir karar vererek AK Partili oldu. Gerçi bu altı gerekçenin açıklamasında, CHP'ye ait gerekçelerin daha sonra tarafsız bir araştırma ile belirleneceği söyleniyor. Ama ortada, taktiği stratejinin üstünde tutan bir "köylü kurnazlığı" durmuyor mu? Amaç, sağlıklı gerekçeler bulmak değil, hezimet sonrası yükselen hesaplaşma dalgasını durdurmak.
CHP'nin seçim yenilgisinin tek gerekçesi var: Liderlik. Ve bu yenilginin gerekçesi geçmişe ait değil; bugün de hükmünü icra ediyor. CHP'yi bu ağır hezimete sürükleyen liderlik, bu yenilginin sebebi olan siyaset yapma tarzı ile hâlâ sonuç almaya çalışıyor. Baykal kendisini hezimete sürükleyen şeyleri tekrarlıyor: "Kriz çıkartmak", dün oy almak içindi, bugün koltuğunu muhafaza etmek için. Baykal, genel başkanlığı kurtarmak için gündem değiştirmeye çalışıyor. Seçim hezimetinin ana gerekçesi olan cumhurbaşkanlığı seçim krizini, gündemi değiştirmek için parti içi muhalefetin önüne taktik bir hamle olarak sürüyor. Söylediklerinin cumhurbaşkanlığı seçimine hiçbir etkisi yok; dönüp AK Parti'ye veya diğer partilere bir mesaj vermiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden, koltuğunu hedefleyen muhalefete bir set çekmeye çalışıyor. Kullandığı gerekçeyi bile değiştirmeye ihtiyaç duymuyor: "Çatışma tehdidi". Çözümü de aynı: Uzlaşma. Baykal'ın yeniden ısıttığı bu polemiği, parti içindeki sorunları çözmek için dışarıda bir kriz yaratarak tırmandırma taktiğine sıradan bir örnek olarak almalıyız.
"Uzlaşma olmazsa tekrar çatışma ve gerginlik dönemi başlar. Kurumlar arasında huzursuzluk çıkar." diyor, tam da eleştiri oklarını alacağı Parti Meclisi toplantısı öncesinde. Ortada, cumhurbaşkanlığı seçimine dair, CHP'nin kararını bekleyen bir durum yok. Gündemde sadece CHP'nin aldığı seçim sonuçlarının tartışılacağı Parti Meclisi toplantısı var. O zaman "çatışma" mesajı kime? Parti Meclisi'ne mi? "Kurumlar arasında huzursuzluk çıkar" sözü, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni "ne duruyorsunuz" diyerek huzursuz etmekten başka anlam taşıyor mu? Bu sözün Parti Meclisi öncesi söylenmesinin sebebi ne? Başta Sarıgül olmak üzere bir taraftan muhalefet cephesine göz dağı vermek, öbür taraftan güya "Kurumlar"a "sizin adamınız benim" mesajı göndermek değil mi?
Baykal'ın "uzlaşma" tanımının da giderek daraldığı görülüyor. Zaman değişiyor, şartlar değişiyor, dengeler değişiyor. Baykal ise her şeyin aynı kaldığını düşünüyor. DTP'den söz ederken; "AK Parti kimi koyarsa aslan gibi destekleyecek. Başka bir partimiz de (Ne kadar gizemli bir üslup değil mi? MHP'nin ismini vermemeyi başarıyor) "Biz de Genel Kurul'a gireceğiz" dedi. Mesele yok. İstediğini koyar ve seçtirir." Bu sözler, seçimlere dair bütün öngörüleri boş çıkan bir köşe yazarına değil, "uzlaşma" arayan Baykal'a ait. Ve Baykal son darbeyi şu sözlerle vuruyor: "Sakın ha yanlış yapma...Türkiye'nin cumhurbaşkanını bir parti içi konu gibi ele alma. Gel bizimle konuş." Bu sözler gerçekten bir darbe; ama ne AK Parti'yi ne de cumhurbaşkanlığı seçimini hedef alıyor. Baykal Parti Meclisi üyelerinin önüne, "ben, evet ben, sadece ben "kurumlar"ı da seferber ederek, krizi tırmandırarak, CHP'yi AK Parti'nin tek muhatabı haline getirerek "uzlaşma"yı gerçekleştiririm" iddiasını koyuyor.
Durup tekrar soralım: Baykal'ın "kaynaşma, bütünleşme ve barış" yolu olarak sıraladığı bu sözlerin, cumhurbaşkanlığı seçimi ile herhangi bir bağlantısı var mı? Meclis CHP olmadan cumhurbaşkanını artık, Anayasa Mahkemesi'nin "367 kararı ile tanımladığı uzlaşma"ya göre seçebilecek durumda değil mi? O zaman "Kurumlar" üzerinden "çatışmayı tahrik eden" bir siyasî parti lideri ile uzlaşılır mı? Daha ötesi Türkiye'de hangi cumhurbaşkanı böyle bir uzlaşma ile seçilmiş?
Karşımızda duran CHP'yi ve Baykal'ı bu sözlerden yakalamalıyız. Halkın sandıkta mahkûm ettiği ne solculuk, ne sosyal demokrasi ve ne de akıl ve mantık süzgecinden geçirilmiş bir parti politikası idi. Halk, sadece kriz ile var olan, var olabilmek için sürekli kriz çıkartan bir partiyi, daha doğrusu liderliği mahkûm etti. Türkiye'yi anlayan bilim adamlarının % 20'lik CHP oyunun bu "mantık dışı" yapısını çözmeleri gerekmez mi? Sahi CHP'nin aldığı % 20 oy mantıkla nasıl açıklanabilir?
CHP'nin seçim yenilgisini altı sebebe irca etmek mümkün. O zaman altı defa "Baykal" ismini yazmak gerekir.
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle