En Sıcak Konular

Uğur Dolgun



Uğur Dolgun
0 0 0000

Narsist kültür ve toplumsal değişme!



Yaz boyunca, yazılı ve görsel basın ünlülerin selülitleriyle yatıp kalktı. Tabii ki bu sadece bize özel bir durum değil… Önceki gün gazetelerde fotoğraflı olarak(!) yer alan bir habere göre, 24 yaşındaki ünlü İngiliz model Danielle Lloyd bir gece kulübünün çıkışında hakkındaki “bacakları yaşlı bir kadın gibi selülit dolu” haberlerine son noktayı koymak için kısa elbisesini yukarı sıyırarak, selüliti olmadığını paparazzilere göstermiş ve isteyenlerin de bacaklarına daha yakından bakabileceğini söylemiş…

Bugünlerde ise, Neco ve Hıncal Uluç “azgın tekeler” olarak bilinen tartışmanın odağındalar. Uluç konuyla ilgili yazılarında, ısrarla “aşkın yaşı, ölçüsü, kuralı yoktur” felsefesini savunmakta... Doğru söze ne denir! Gerçekten de aşkın ve kavganın zamanı olmaz. Bir anda gelir ve sizi içine çeker! Ancak yine de sergilemekte olduğu imaj açısından Uluç, andropozun son aşamalarındaki bir erkeğin beyhude çırpınışlarını içinde gibi. Bu da açıkça sırıtıyor… 

Bir benzeri tartışma da, kendilerinden genç sevgililerini -yahu şuna neden açık açık jigola demiyoruz ki!- çevreden saklamak için çırpınan menopoz batağındaki hatunlar ile evli erkeklerle nasıl mutlu olduklarını kendi küçük muhitlerinde ballandıra ballandıra anlatan çıtırlar etrafında dönmekte…
Bu arada, gazeteleri eğer internet üzerinden takip ediyorsanız, İstanbul basınının -Musa Anter’in Hürriyet için kullandığı deyimle- bir yosma kadar boyalı büyük gazetelerinin sitelerine girdiğinizde, sizi çıplak güzellerden oluşan foto galerileri ile videolar kucaklayacak…

Ayrıca, en çok tıklanan haberlerin neler olduğuna da bir dikkat edin bakalım…

Unutmadan… Yayıncılık alanında “Secret” fırtınası yavaş yavaş dinmeye başlarken,  onun yerini “Erkeğin Kutsal Kitabı” adlı matbuat almaya başladı. Polemiklere oldukça açık gibi gözüken bu faideli eser(!), sıradan bir erkeğin nasıl bir Don Juan olabileceğinin sırlarını veriyor(muş)…

***      ***     ***

Sorun aslında oldukça genel…

Günümüz, bir yandan “tüketim estetiğinin” yön verdiği bir yapısallık sergiliyor diğer yandan da “haz” ilkesi üzerine temelleniyor…

Artık bireyler, sürekli bir heyecan ve asla sönmeyen bir coşkunluk arayışı içindeler…

Kitle iletişim araçları ile janjanlı reklamlar üzerinde yükselen toplumsal yapıda, “herkes zirveye çıkabilir” illüzyonu hakim! Yoksa “biri beni gözetliyor”, “buz üstünde dans” ve/veya “star avcısı” gibi yarışma programlarının kazandığı popülarite başka nasıl açıklanabilir?

Tüketim kültürünün bu hedonizmi; sürekli olarak zevk peşinde koşulmasını, dışavurumsal hayat tarzlarının yeşertilmesini, narsistik ve bencil kişilik tiplerinin geliştirilmesini vurgulamakta…

Kabul… hayatta kalabilmek için belli bir düzeyde narsisizme gereksinimin olduğu bilinen gerçek. Bu açıdan narsizm, bireyleri yaşama itmesi bakımından normal ve arzulanan bir duygu…

Öte yandan da dini ve ahlaki öğretiler, aşırıya kaçmasını önlemek için narsizme sınır koyma hedefi peşindeler…

Sanırım günümüzdeki temel sorun da buradan kaynaklanıyor!

Sekülerleşen yaşam tarzlarında, narsisizmi frenleyecek unsurlar giderek devreden çıkmakta…

Ahlaki ve dini kodlar anlamsızlaşırken, bunun sonucunda ortaya çıkan ve çoğunlukla marazi özellikler gösteren kişilik yapıları da, insanların ve toplumun hayranlığını -sınırsız bir iştahla- üzerinde toplama peşinde…

Moda dünyasının can alıcı çekiciliği ile büyüsünü, kişiye özel tasarımların önemini, marjinal giyim ve hayat tarzlarının nedenini şimdi daha iyi anladınız sanırım… 

Kısacası imajlar ve semboller, giderek gerçeklerden daha önemli hale geliyor.…

***     ***     ***

Hadi konuyu biraz daha açalım ki, mevcut durum ile beraberinde getirdikleri daha iyi anlaşılsın…

Narsist kişilik yapısı için…

Kendisiyle ilgili her şey gerçek ve renkli iken, kendisi dışındakiler cansız ve anlamsızdır…

Kendi yanlışlarını ve sınırlarını göremez…

Çevresindeki her şeye karşı ilgisi sürekli olarak azalacağından, giderek içine kapanır ve sadece kendi iç dünyasıyla ilgilenir…

Doyumu da, yalnızca bu şekilde  yakalayabilir..

Sağlığa ve spora verilen önem ya da cinsel özgürlükler ile feminist eğilimler, bunun en bariz ifadesi olarak kendini göstermekte…

***      ***     ***

Diğer yandan günümüz, sevgi ve bağlılık yetilerini hızla köreltmekte…

Bunun sonucunda bireyler, abartılı bir şekilde kendini sevme ya da kendinden nefret etme arasında gidip gelmekteler…

Neden boşanmalar ya da intiharlar sürekli artış içinde diye düşünmezsiniz sanırım bundan böyle…

Giderek yalnızlaşılan bu dünyada kaybetmek temel korku olduğu için; sevimlilik, sahte duyarlılık, bağlanmaktan kaçınma, yaşlanmaktan veya ölümden korkma en karakteristik kişilik özellikleridir…

Bunun yanında, genç kalma takıntısı ve hemen mutlu olma ihtiyacı ağır basmaktadır… Duygusal ilişkilerse, samimiyet ve sadakatten uzaktır…

Mutlak doğru diye bir şey de söz konusu değildir… Bu yüzden, her yol mubahtır! Arzularda sınır yoktur ve suçluluk duygusunun ne olduğu bilinmez.

***      ***     ***

Narsizmi, özellikle medya kışkırtmakta…

Bu anlamda medya, temel bir sosyalleştirme aracı olan aile ile yer değiştirdi…

Şan ve şöhret gibi hayallere odaklanma mesajları vererek, sıradan bireyleri yıldızlarla özdeşleşmeye özendirmekte ve narsistik sosyal karakterleri teşvik etmekte. Doğal olarak, magazin programlarının elde ettiği reyting de cabası…

Böylece, yeni kültürel söylemler ve yaşam tarzları yaratılmakta… Tabii işler sarpa sardığında da, kolluk gücü görevi üstlenip sorumluların peşine düşmeyi ihmal etmeden yapılmakta bu!

Bu açıdan bakılırsa, şartlara göre durumdan vazife çıkarma konusunda medyanın kendine rakip tanımadığı kolayca söylenebilir…

İsterseniz toplumu, bireyleri, yazılı ve görsel basını bir de bu gözle ele almayı deneyin…

Bugüne kadar dikkat etmediğiniz birçok şeyin daha anlamlı gelmeye başladığını göreceksiniz!



Bu yazı 2,038 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2008 Asabı bozuk bir adamın portresi…
    • 18 Eylül 2008 Basını bekleyen tehlike?
    • 11 Eylül 2008 Yetenek önemli tabii!
    • 8 Eylül 2008 Başbakan tarihi gerçekleri de göz önüne almalı
    • 2 Eylül 2008 Biri hepimizi gözetliyor…
    • 25 Ağustos 2008 Büyükşehirlerdeki aşiretler ve terör!
    • 16 Ağustos 2008 Kontrolsüz güç!
    • 7 Ağustos 2008 Alın size Ergenekon yazısı…
    • 28 Temmuz 2008 32 kısım tekmili birden…
    • 11 Temmuz 2008 Gündemi tatil sonrasında okumak (ya da okuyamamak…)
    • 23 Haziran 2008 Tatil düşleri…
    • 16 Haziran 2008 Önümüzdeki yerel ve genel seçimlerin sonucu zaten belli…
    • 11 Haziran 2008 Giderek DP’leşen AKP’yi kim kurtaracak?
    • 6 Haziran 2008 Ya istiklal ya…
    • 3 Haziran 2008 Peki, ya sonuç?
    • 27 Mayıs 2008 Aileden Sorumlu Devlet Bakanı nerede?
    • 19 Mayıs 2008 19 Mayıs’ta İngiltere Kraliçe’sinin ziyaretini değerlendirmek
    • 15 Mayıs 2008 Magandalardan lahmacun cinayeti…
    • 10 Mayıs 2008 “Dindar” değil “dinci” olunca…
    • 6 Mayıs 2008 Siyasi istikrar…

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,922 µs