Tamı tamına 120 sayfalık bir iddianameyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, “bölücülük odağı” olarak suçladığı DTP hakkında kapatma isteminde bulundu!
Böyle olacağı daha en başından belli olduğundan, DTP Meclis’e girerken birçok aydının tedirginliği de “bu şansı bu sefer doğru kullanabilecekler mi acaba” şeklindeydi.
Hep beraber gördük ki, bu sefer de olmadı! Çünkü her iki seferde de amaç, üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti…
* * *
Bir önceki dönemi hatırlamayanlar varsa, hafızalarını tazeleyeyim…
Ekim 1991’deki genel seçimlerde SHP listesinden -ve Erdal İnönü kontenjanından- Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giren 20 kadar HEP kökenli milletvekili, “kırmızı-yeşil-sarı” yaka mendilleriyle yemin törenine gelerek, zaten niyetlerini en baştan belli etmişlerdi…
Ancak bu kadarla da kalmadılar…
Yemin için çıktığı kürsüde Hatip Dicle, “Bu yemin metnini anayasa baskısı altında okuyorum” şeklinde tarihi bir konuşma(!) yaparken, Leyla Zana da ant içtikten sonra Kürtçe sloganlar attı!
O günkü adıyla HEP ve bugünkü adıyla DTP olan sözde siyasi kanattan birçoklarının içinde serpildiği ve örgütçülüğü öğrendiği aşırı sol fraksiyonlar ile örgütler içinde daha düne kadar omuz omuza vermiş olan kanaat önderi (!) köşe yazarlarının bir kısmı da, bu rezaleti ısrarla görmezden gelmeye çalıştılar.
Sanki söz konusu olan, mahallenin üç beş yaramaz çocuğunun yapmış olduğu küçük haşarılıklardı. Ve bunlar, terör sorununu siyasi bir çözüm içinde ve yumuşak biçimde sona erdirme hedefinin önüne geçmemeliydi!
Bu süreçte, SHP’den istifa edip DEP’i kurarken de, 1980 öncesinde devrimci 1980 sonrasında ise binlerce dolar maaş ile İstanbul basınına köşelenerek demokrat(!) kesilen eski silah arkadaşlarının aynı hoşgörü ve toleransından sonuna kadar yararlandılar…
Aynen bugün olduğu gibi!
Sonra ne oldu derseniz…
Yaralı bir PKK militanını Meclis Lojmanındaki evine alıp günlerce burada saklayan ve tedavi ettiren bunlardan biriydi!
Tuzla tren istasyonunda PKK’nın bombalı saldırısıyla şehit düşen beş yedek subay öğrenci için “savaşta her üniformalı hedeftir” diyenin yine bunlar olduğu gibi…
Yurt dışında Türkiye aleyhine olan her türlü faaliyette yer almaktan hiç kaçınmadıkları gibi, yurt içinde de provakatif her hareketin odağında oldular…
Nihayetinde, istedikleri oldu ve DEP kapatıldı. Böylece, mağdur kahramanlar haline dönüşerek, Türkiye’yi yine köşeye sıkıştırmayı becerdiler…
* * *
DEP’in kapatılmasının ve PKK’nın hem siyasi kanadı hem de sözcüsü olarak görev yapan bu milletvekillerinin hapis cezası almalarının ardından da,
Bir yandan, Batı basını -o bilinen pişkinliği ve ikiyüzlülüğüyle- demokrasi havariliğine soyunarak, Türkiye aleyhine demeçler alabilmek için bu milletvekilleriyle görüşme kuyruğuna girerken,
Diğer yandan da, sağlığında Özal’a yaltaklanmayı ve ölümünden sonra da “çok özledik” edebiyatı yapmayı meslek edinmiş olan liboş köşe yazarı, “Apo’nun barış çağrısı bizi sıkıştıracaktır” gibilerinden yazılar döşenmeye başladı ardı ardına,
Bunlarla da kalmadı, bohem ve burjuva bir yaşam içeren fildişi kulelerinden çıkıp bir tek Kürt vatandaşın bile elini sıkmamış -ve Kürt halkını temsilen en fazla yakınlaştıkları kişi olan kapıcılarınınsa ismini dahi bilmeyen- bazı sanatçı ve yazarlar, İstiklal Caddesi’nde Özgür Ülke Gazetesi satarak protesto gösterisinde bulundular…
Bu liste daha böyle uzar gider ama yerimiz kısıtlı!
* * *
Neden bunları hatırlatma gereği duyduğuma gelince…
Siyasi bir çözüm umudu ile yeşeren filizler, ihanet bataklığı içinde çürüyüp gitti yine!
Artık, ‘hoşgörü’ ile ‘ihanete varan aymazlık’ arasındaki sınırı kalın çizgilerle ayırt etmeliyiz…
Ve… bundan sonraki süreci hep beraber izleyip göreceğiz ki, yine aynı şeyler tekrar edecek!
Bu nedenle, söyleyeceklerimden geri kalanları da, bu gidişle çok kısa bir süre sonra kaleme alacağımı düşündüğüm “ben söylemiştim” başlıklı diğer bir yazıya bırakıyorum…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle