Türkiye'nin etnik sorunu artık farklı bir düzeye taşındı. Taraf olan olmayan herkesin inandıklarını gözden geçirmesi lâzım. Geçmişin hataları üzerine inşa edilmiş içi boş retoriklerin, üzerinde düşünülmeden tekrarlanan sloganların bugün bir anlamı kalmadı.
Taraflar sloganlarını ve söylemlerini silahı eksen alarak üretmişti. "Askerî çözüm"ü seçenek olarak sunan "devlet kanadı" siyasal seçeneklerin tamamının Türkiye için ölüm olacağını ilan etmiş ve mücadeleyi silahın çizeceği sınırların içine hapsetmişti. Elindeki silahla Kürt halkını temsil iddiasında bulunan PKK da, varlığını "askerî çözüm"e borçlu olduğu için, "siyasî çözüm"ü salt retorik olarak üretmiş ve ezberden tekrarlamaya girişmişti.
Başsavcılığın DTP için kapatma davası açması "askerî çözüm"den beslenen iki tarafı da memnun etti. Başbakan'ın DTP'nin kapatılmasına karşı çıkması ve demokratik zeminin muhafazasında ısrar etmesi, neye mal olursa olsun demokrasi tercihinden ibaret değil. Tersine, Başbakan "Kürt sorunu"nun yegane çözümünün demokrasi zemininde olduğunun farkında ve bu zemini muhafaza etmeye çalışıyor.
Türkiye giderek bir seçim yapmaya zorlanıyor. Ya her sorunun ve fikrin demokratik zeminde özgürce tartışılmasına imkân tanıyarak iç bünyesini demokrasinin zengin ve güçlü sütunları üzerinde yeniden kuvvetlendirmek; ya da namlunun ucundan takip edilen hedeflerle sadece ölüm ve yaşamdan ibaret bir kavgayı sürdürmek. Birinci seçenek, ne şekilde anlaşılırsa anlaşılsın PKK'nın terör araçlarından vazgeçmesi ve silahı bırakanların demokratik siyasal araçlarla yoluna devam etmeleri demek. Bu yolun tercih edilmesi akla gelebilecek her türlü fikrin, her türlü talebin dile getirilmesi, tartışılması anlamına geliyor. Birileri kalkıp "Kürdistan" için çalışacaklar; diğerleri coğrafî veya siyasî federasyona kapı açacaklar, başkaları "kültürel otonomi" taleplerini sıralayacaklar. Karşısında ise özgürce Türkiye'nin entegrasyon süreçleri, herkesin eteğindeki taşı döktüğü şartlarda daha kuvvetli işleyecek. Şayet kendimize güveniyorsak Türkiye etnik sorununu aşmış olarak yoluna devam edecek.
Kürt sorununun siyasallaşmasını, Türkiye'nin bölünmesi, parçalara ayrılması olarak görenlerin, "peki nasıl?" gibi gerçekçi bir soruya cevap verebilmeleri lazım. Başsavcılığın açtığı kapatma davası da, çok yaygın olan bu endişelere dayanıyor. Bu endişeleri anlamaya çalışırken, alışkanlıkların dışına çıkıp ortada duran gerçekleri görmek gerekir. "Siyasallaşma"nın terörün karşısına konulması siyasetin ürettiği efsanelerden biridir. Siyasal taleplerin tamamı, terör devam ederken de tartışılmaktadır. Çok harcıalem tartışmaların takip edilmesi bile farklı siyasal taleplerin neler olduğunu göstermektedir. "Askerî çözüm" yanlılarının kullandığı şekilde "siyasallaşma" denilen şey aslında "demokratikleşme"dir. Demokrasi, şiddet araçlarına izin vermediği için, bir hakkı şiddete başvurmadan talep etmek "demokratik mücadele"dir. Kaldı ki, siyasal taleplerin tamamı ister şiddet yöntemleri, ister demokratik yöntemler altında zaten yeteri kadar ifade edilmiştir. Siyasetin söyleyeceği bugüne kadar söylenmemiş ne kaldı ki?
"Siyasallaşma"yı bir tehlike olarak görenlerin sorunu iki taraflı bir sorun. Birincisi ayrılıkçı taleplerin her birini, marjinalliğine veya gerçekçi olup olmadığına bakmaksızın bir tehdit olarak algılamak. Farklı etnik siyasal taleplerinin çoğunun içinin kof olduğunu bu yüzden fark edemiyoruz. İkinci olarak, Türkiye'nin bu siyasal talepler karşısında sağlıklı bir şekilde işleyen doğal entegrasyon dinamiklerine yabancı olmak.
Taraf Gazetesi'nde Nuri Öneş'in Neşe Düzel'e verdiği röportaj, bu sorunları ve Türkiye'nin avantajlarını olağanüstü bir berraklıkta sıralıyor. Sorunun dünü ve bugünü arasındaki keskin farkı da Öneş'in görüşleri arasında bulmak mümkün.
İnandığımız efsanelerin bazılarını siyasî düşmanlıklar, bazılarını empati yokluğu bazılarını da hayal dünyamızda biz ürettik. Yeni bir dönem başlatmak için önce bu efsaneleri yerle bir etmemiz gerekiyor. Bırakın parti kapatmayı, parti kapatmanın gündemde olması bile bizi eskimiş efsanelere esir ediyor.
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle