En Sıcak Konular

Uğur Dolgun



Uğur Dolgun
0 0 0000

Aile ile birlikte toplum da çöküyor!



Depresyon, tüm toplumlarda kendini gösteren bir rahatsızlık. Araştırmalar, bugün Batı’da her on kişiden en az dördünün ciddi psikolojik sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu ortaya koyuyor. Aynı şekilde ülkemizde de, psikolog ve psikiyatrlar artık tıp doktorları kadar rağbet görmeye başladı…
Büyük şehirlerde, çocuk suçlarında inanılmaz bir artış var. Geleceğin teminatı olan çocuklar ve gençler, giderek bir suç batağının içine çekilmekteler…
Madde bağımlılığı, özellikle gençler arasında hızla artmakta. Birçok anne baba, bu konuda çaresiz ve dertli…
Aile kurumu, gençler arasında önemini kaybetmekte.
Boşanma oranlarında, büyük artış var. Ülkemizde birkaç yıl önce yapılan bir araştırma, üniversite mezunlarının yüzde 60’a yakınının ilk üç yıl içinde boşandıklarını ortaya koyuyordu…
Gazeteler sokaklara terkedilmiş, tuvalet boşluğuna atılmış ya da gizlice kendisini doğuran annesi tarafından öldürülmüş bebek haberleriyle dolu…

***

İşte modern çağın panaroması…
Alabildiğine karamsar bir tablo var karşımızda…
Bu noktada akıllara, “nerede yanlış yaptık” sorusu çakılıp kalıyor…
Bu ürkütücü tablonun, elbette çok farklı ve çeşitli nedenleri var…
Ancak genel eğilim, fazlasıyla genel geçer bir bakış açısıyla, suçu direkt olarak medyaya yüklemek şeklinde…
Bu, söz konusu tabloda medyanın hiç suçu yok demek değil tabii!
Ama bütün suçu sadece Kurtlar Vadisi gibi dizilere, Televole kültürüne ya da -artık tümüyle şiddet ve cinsellik temaları üzerine kurgulanan- filmlere atarak işin içinden sıyrılmak da fazlasıyla kolaycılık oluyor…

***
 
Aslında medya kadar ve hatta ondan da fazla suçlu olan mevcut aile yapısı…
Gelin, bir ailenin sıradan bir gününü düşünelim…
Anne baba çalışıyorlar ve günün büyük kısmını işyerinde geçirmekteler.
Küçük çocuklar, ya kreşte ya da -emrivaki yapılmış- aile büyüklerinin yanında büyümekteler.
Gençler ise, okuldan çıktıktan sonra neredeyse tamamen başlarına buyruklar.
Akşam olduğunda, aile fertleri evde bir araya geliyorlar. Anne, yemek telaşı içinde doğru mutfağa giriyor. Baba, gazetesini okumakta veya yemeğe kadar vakit öldürmekte. Bulaşıklar bittikten sonraysa, anne baba için artık televizyon saati başlıyor. Ya dizilerden birinin içine gömülüyorlar ya da farklı odalarda başka programları izlemekle meşguller…
Çocuklar, televizyona dalıp giden ebeveynlerinden yüz bulamadıklarından, kendi yalnız dünyalarını inşa etmekteler. Gençlerse, ya bilgisayar başındalar ya da arkadaşlarıyla birlikte sokaklarda…
İşte, genç nesil böyle yetişiyor!
Anne baba ilgisinden tümüyle mahrum…
Evde aile içi bir iletişim ve muhabbetin olmadığı, kendisine doğru ile yanlışın öğretilmediği ve kendisiyle oturulup sohbet edilmediği bir ortamda; bu çocuklar ile gençlerin sağlıklı bir kişilik yapısı oluşturmasını, aileden doğru değerleri almasını ve ilerde örnek bir aile kurmasını beklemek ne kadar mümkün ve gerçekçi olabilir ki?

***

Kısacası, öncelikle ailelerin dönüp kendilerine bakmaları gerekiyor.
En basitinden, bir hafta boyunca basit bir günlük tutarak saat saat günü nasıl değerlendirdiklerinin muhasebesini bir yapsınlar bakalım, 24 saatten ne kadarını çocuklarına ayırmışlar.
Bir düşünün…
Salona bir çiçek aldığınızda bile, onun düzenli bakımını yapmak zorundasınız. En iyi ışık alacağı yere yerleştirmek, ısıyı doğru şekilde ayarlamak, belli periyotlarla sulamak ve zaman zaman gübrelemek gerekiyor. Yoksa, çiçeğiniz iki günde solar gider…
Acaba çocuklarımıza, en azından çiçeğe gösterdiğimiz kadar özen gösteriyor muyuz?
Aileler, önce ellerini vicdanlarına koyup kendilerine bunları sormalı ve ancak ondan sonra başka suçlular aramaya koyulmalılar...
Farkında mısınız bilmiyorum ama birçok açıdan çok geç olmaya başladı bile…



Bu yazı 1,639 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 25 Eylül 2008 Asabı bozuk bir adamın portresi…
    • 18 Eylül 2008 Basını bekleyen tehlike?
    • 11 Eylül 2008 Yetenek önemli tabii!
    • 8 Eylül 2008 Başbakan tarihi gerçekleri de göz önüne almalı
    • 2 Eylül 2008 Biri hepimizi gözetliyor…
    • 25 Ağustos 2008 Büyükşehirlerdeki aşiretler ve terör!
    • 16 Ağustos 2008 Kontrolsüz güç!
    • 7 Ağustos 2008 Alın size Ergenekon yazısı…
    • 28 Temmuz 2008 32 kısım tekmili birden…
    • 11 Temmuz 2008 Gündemi tatil sonrasında okumak (ya da okuyamamak…)
    • 23 Haziran 2008 Tatil düşleri…
    • 16 Haziran 2008 Önümüzdeki yerel ve genel seçimlerin sonucu zaten belli…
    • 11 Haziran 2008 Giderek DP’leşen AKP’yi kim kurtaracak?
    • 6 Haziran 2008 Ya istiklal ya…
    • 3 Haziran 2008 Peki, ya sonuç?
    • 27 Mayıs 2008 Aileden Sorumlu Devlet Bakanı nerede?
    • 19 Mayıs 2008 19 Mayıs’ta İngiltere Kraliçe’sinin ziyaretini değerlendirmek
    • 15 Mayıs 2008 Magandalardan lahmacun cinayeti…
    • 10 Mayıs 2008 “Dindar” değil “dinci” olunca…
    • 6 Mayıs 2008 Siyasi istikrar…

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,945 µs