En Sıcak Konular

Bülent Korucu


Bülent Korucu
0 0 0000

Küstüm oynamıyorum!



Muhafazakârlarla liberaller arasındaki ittifak çöktü mü? Bu ittifak pamuk ipliğine mi bağlıydı ki, fırtına bile değil ilk rüzgârda yerle bir oldu? Tam tersini söylemek de pekâlâ mümkün.
Krize dönüşmeyen küçük sarsıntıların ilişkileri daha gerçekçi zeminlere oturttuğu biliniyor. Ferdî hayatta böyle olduğu gibi toplum katmanları arasındaki ilişki de benzer seyir izler. Başörtüsü karambolünde gerilen ilişkinin, süreç iyi yönetilirse güçleneceğini söyleyebiliriz. İletişim yönetimini doğru yapamadığımızdan karayollarımıza rahmet okutacak sıklıkta iletişim kazası yaşıyoruz. Her iki tarafın hasar gördüğü kazalarda kimin kusurlu olduğunun da önemi kalmıyor. Kazadan tecrübe kazanarak çıkabiliyorsak, riskli alanları ve manevra kabiliyetlerimizi öğreniyorsak, kendimizi kârlı sayabiliriz.

Torna tezgâhından çıkmadığımız için farklı düşünmemiz normal. Arızalarıyla beraber demokratik düzende yaşamamız sayesinde farklılıkları ifade edebilme şansına sahibiz. Doğuştan getirdiğimiz din, dil ve etnik köken gibi farklılıklar zenginliğimiz. Ama asıl zenginliğimiz sonradan kazandığımız, ürettiğimiz farklılıklar, yani fikirlerimiz. Atalarımız 'Fikirlerin çatışmasından hakikat kıvılcımları çıkar' demiş. Egoların değil fikirlerin çatışmasını sağlayabilirsek, şer zannettiğimiz şey hayırla neticelenebilir. İki taraf adına konuşup yazdığını iddia edenlerin buna dikkat etmesi gerekiyor. "Toplum size vebalı muamelesi yapıyordu, bizim desteğimizle meşruiyet kazandınız, bize borçlusunuz" tezi doğru değil. Halkın nezdindeki meşruiyete fazla katkıları olduğu söylenemez. Devletin kimi kurumları karşısında ise her iki taraf da vebalı. Karşılığında söylenen "Merkez medya sizi kapının önüne koymuştu, biz sinemizi açmasak açlıktan ölürdünüz" şeklinde özetlenecek karşı tez de aynı ölçüde yanlış. Karşısındakiyle birlikte kendine de haksızlık yapan bir anlayış bu. 'Erdemlilerin, erdemler üzerine' anlaşması, birdenbire 'al gülüm ver gülüm' cinliğine indirgenmiş oluyor.

Özgürlük ve demokratikleşme temelinde birleşip, sıralama konusundaki anlaşmazlığı 'boşanma sebebi' saymayı akıllıca bulmuyorum. Fevri çıkışlar, her iki tarafın ilke çerçeveli olması gereken duruşunu sorgulanır hale getiriyor. Birlikteliğin aslında ilke temelli olmadığı, karşılıklı çıkar ve kandırmacaya dayandığı eleştirilerine dayanak noktası veriyor. Uygulama açısından bakıldığında da demokrasi ve özgürlük özlemi, bu hasreti gerçekten duyanların dayanışmasını mecbur kılıyor. Dayanışma sözcüğünden kerhen yan yana durma anlamı çıkarılmamalı. Elbette kimse kimseye mahkûm değil, ama birlikte daha yaşanılır bir ülke kurmak için muhatabımızı anlamaya mecburuz. 'Denizdeki taşlar neden yuvarlaktır?' sorusunun cevabı çok hoşuma gider. Çünkü deniz suyunun yumuşatıcılığı içinde çarpışa çarpışa birbirini kırmadan düzeltmeyi başarırlar. Biz de demokrasi denizinde yer yer sürtünerek, bazen kafa kafaya çarpışarak keskinliklerimizi törpüleyeceğiz. Birinci şart, bunun doğal ve gerekli olduğunu kabul etmek.

Bu süreçten, sınanmış, sarsılmış ve yıkılmamış bir ilişki çıkabilir. İttifakın taşıyıcı unsurlarının güçlendiğini görebiliriz. Yeter ki iki taraf, karşısındakinin 'farklı' olabileceğini, kendisi gibi düşünmeme özgürlüğünün bulunduğunu bilsin. Teorik olarak herkes farklılığın farkında belki, lakin önemli olan hayata geçirmek. Sınav da zaten ilk çarpma anındadır. Ortalık yatışıp, yaralar koz bağladıktan sonra ilkeleri hatırlamak yetmez. Canı yanıyorken ilkeyi gözeten sınavı kazanacak.

zaman



Bu yazı 1,003 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Emri verenle alan bir olur mu?
    • 11 Eylül 2012 Siyasette sonuçsuz arayışlar
    • 4 Eylül 2012 PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
    • 3 Ağustos 2012 Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
    • 31 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
    • 27 Temmuz 2012 Anketler ne diyor?
    • 6 Temmuz 2012 Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
    • 26 Haziran 2012 Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
    • 15 Haziran 2012 Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
    • 22 Mayıs 2012 Anayasanın dili
    • 11 Mayıs 2012 Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
    • 8 Mayıs 2012 CHP'de yerel seçim mücadelesi
    • 4 Mayıs 2012 AİHM, mahkemeyi ibra etti
    • 17 Nisan 2012 Balyoz'da acı fren!
    • 27 Mart 2012 Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
    • 16 Şubat 2012 MİT tartışmasındaki toz bulutu
    • 8 Şubat 2012 Dindarların talebi özgürlük
    • 3 Şubat 2012 CHP'liler dama oynuyor
    • 31 Ocak 2012 CHP'de anomali doğumun yan etkileri
    • 20 Ocak 2012 Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,155 µs