Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın “laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AKP’nin kapatılmasına yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’nde açtığı dava gündeme bomba gibi düştü…
Yargıtay Başsavcılığı’nın 17 klasörden oluşan ve yaklaşık bin sayfa olduğu öğrenilen iddianamesinde, -Dışişleri Bakanı olduğu dönemde büyükelçiliklere gönderdiği “Fethullah Gülen okulları” konulu kripto nedeniyle- Cumhurbaşkanı Gül’ün de dahil olduğu 70 AKP’li için siyasi yasak istendi.
İşin bundan sonrasını hep birlikte izleyip göreceğiz.
Önümüzdeki günler, ciddi bir “hukuk mücadelesi”ne ve “özgürlükler sorunsalı”na sahne olacak gözüküyor.
***
Siyasi partilerin kapatılması, siyasi tarihimize çok da yabancı olan bir yaptırım değil…
Yakın tarihimizi siyasi mercek altına alırsak, 1859’dan bugüne kadar 250’den fazla siyasi partiye rastlarız.
Bunların göz ardı edilemeyecek kısmı da, siyasi yaşama “kapatılma kararları” ile veda etmiştir.
Çağdaş anlamdaki siyasi partilerin ortaya çıkışları her ne kadar 1920’lere rastlasa da, 1859’dan itibaren “fırka”, “cemiyet” ya da “teşkilat” nitelendirmeleri altında irili ufaklı çok sayıda siyasi örgütlenme söz konusudur.
Osmanlı’da ilk siyasi seçim, 1877 yılında gerçekleşmiştir. Ancak ortada Meclis ve milletvekilleri olmasına rağmen siyasi bir parti söz konusu olmadığından, temel alınan başlıca konu “Anayasa Meselesi” olmuştur. Buradaki milletvekillerinin -hadi mebus diyelim de orijinalliği bozulmasın- “muvafık” ve “muhalif” kanat şeklinde kamplaşmalarının ardından hem Hükümet’e hem de padişaha karşı eleştiri oklarını yöneltmeleri, siyasi tarihimizdeki “ilk kapatılmayı” da gündeme getirmiştir.
13 Şubat 1878’de Meclis’in kapatılması, siyasi partilerin kurulması yolunda atılan ilk adımı oluşturur. Yakın tarihimizin en yanlış anlaşılan ve üzerinde uzlaşılması bir türlü mümkün olmayan siyasi figürlerinin başında gelen Abdülhamit’i tahttan indirmeye yönelik siyasi örgütlenmeler de, bu alandaki ikinci temel nedendir.
İlk siyasi yapılanma olarak kabul edebileceğimiz -1859’da İstanbul’da kurulan- Fedailer Cemiyeti ya da Namık Kemal öncülüğünde 1865’de faaliyete geçen Yeni Osmanlılar Cemiyeti gibi oluşumları bir kenara bırakırsak, ilk ciddi siyasi parti olarak İttihat ve Terakki Partisi’ni sayabiliriz.
“Özgürlük mücadelesi” adına bir cihan imparatorluğunun sonunu getirecek olan bu partinin ardından, siyasi arenanın hızla kızıştığını söylemek de mümkün. Bu dönemde öne çıkan bir diğer ciddi oluşum da, Hürriyet ve İtilaf Fırkası olmuştur.
Anayasa’da “Cumhuriyet’in vazgeçilmez unsuru” olarak tarif ve kabul gören bu partilerin büyük kısmı, ilk dönemlerde normal mahkemelerin ve 1960 sonrasında da Anayasa Mahkemesi’nin hışmına uğramaktan bir türlü kurtulamadılar.
Gerekçe, genelde “bölücülük” oldu. Geçerli argüman ise; bazen “Bolşeviklik” ve/veya “komünistlik”, bazen “Şeriatçılık” ve/veya “laiklik karşıtı eylemler” ve bazen de “Kürtçülük” ve/veya “etnik kimlik temelinde halkı bölme teşebbüsü” olarak kendini gösterdi…
Ancak ne parti kapatma davaları ne de bunun uzantısı olan kararlar, kapatılan partilerin devamı olan yeni partilerin siyasi yaşamda varolma kavgasını önlemedi. Hatta, Yassıada’da kurulan idam sehpaları bile…
Kapatılan partilerin ardından, hem yenileri hem de onların mirasçısı olduğunu ileri sürenler, hızla boşluğu doldurma yönündeki siyasi faaliyetlere giriştiler.
Ve çoğunlukla da, halkın çoğunluğunu arkalarına alarak büyük siyasi zaferler elde ettiler…
Bu durum, Demokrat Parti’nin devamı olduğu iddiasıyla ortaya çıkanlar için de, Halkın Emek Partisi’nin devamı olarak farklı adlar ancak hemen hemen aynı kadrolarla kaldıkları yerden devam uğraşı içinde olanlar için de geçerlidir.
***
Bunların çok kısa da olsa bir tarihçesi ile özetini vermek bile, bu sütunun sınırlarını fazlasıyla aşacaktır.
Kısacası, çözümü parti kapatmakta aramak, yeni demokrasi kahramanları(!) yaratmak ve sistem açısından anti-demokratiklik damgası yemek dışında hiçbir işe yaramamakta.
Ancak bu hüküm, kesinlikle ve kesinlikle AKP’yi aklamaya ve haklı çıkarmaya da yetmiyor…
Doğrusu olansa, çözümü demokratik yapılanma ve Fransız Jakabonizmi ile Baasçı anlayış arasında sıkışıp kalmayan uzlaşı kültürü içinde aramak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle