En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Meşru müdafaa



Bugünlerde Ak Parti'ye itidal tavsiye etmek, "hukuka saygılı bir şekilde sonucu beklemesini" istemek pek revaçta.
 

Sırf kendi canını kurtarmak için kanun yapmak şık kaçmazmış. Peki, kurbanlık koyun gibi boynunu uzatıp beklemek mi pek şık kaçıyor?

Benzetmeyi hoş görün ama, idama giden bir mahkumdan itidalli ve hukuka saygılı davranmasını istemeye benziyor bu... Mahkum, büyük bir adli hata yapıldığını, suçsuz olduğunu söylüyor ve siz ona "Ne olursa olsun, hukuka saygılı olman ve itidalli davranman lazım" diye çıkışıyorsunuz. Ne için? Centilmenlik için... Centilmence ölmek ne işe yarar ki?

Bir kere saygılı olmak için önce ortada bir hukuk olması lazım. Böyle bir iddianameyle iktidar partisini alaşağı etmeye çalışmak "hukuk" mu oluyor da saygı bekliyor? Bugün inkar edilemeyecek bir gerçek varsa o da şu: Şu anda yaşanan kriz bir hukuk krizi değil; mücadele de bir hukuk mücadelesi olarak yürümüyor. Kullanılan araçların hukuki araçlar olması kimseyi aldatmasın; bu tamamiyle siyasi bir mücadele; hem de siyasi bir ölüm kalım mücadelesi... Birileri, yargı yoluyla darbe peşinde...

Ak Parti'nin boynuna ilmiği geçirmeye çalışıyor. Hükümeti düşürmek, partinin bütün önder kadrosunu siyasetten yasaklamak; özetle bu hareketi boğarak kendi ara rejimini kurmak istiyor. Bu şartlarda, hükümetin bu siyasi taarruza, bir başka siyasi taarruzla cevap vermesinden; siyasi parti kapatmayı düzenleyen yasaları değiştirerek - kaldı ki demokratikleştirme yönünde değiştirerek- varlığını korumaya çalışmasından daha doğal birşey olamaz. Bu, bir meşru müdafaadır.

Bu, bir organizmanın kendi yaşam hakkını savunmasıdır. Böyle şartlarda canını kurtarmaya çalışana; "İyi ama dünyada hayatı tehlikede olan başka insanlar da var" demek, onu "sadece kendini düşünmekle" eleştirmek en hafifinden abes kaçar. Evet, normal koşullarda, bir hükümetin tam partisi için kapatma davası açılmışken parti kapatma maddesini değiştirmesi etik olarak eleştirilebilir; centilmence bulunmayabilir. Ama sorarım; seçimle yıkamadığını yargı yoluyla yok etmeye çalışmak pek mi centilmencedir; pek mi etiktir?

Dün Ak Parti'ye "hukuka saygı" ve "itidal" dersi veren TÜSİAD üyelerine sormak isterdim: Misal bu ya; diyelim ki, ülkeyi yönetenler Anadolu burjuvazisine yer açmak için İstanbul burjuvazisini hedef tahtasına koymuş olsaydı; bunun için de hukuku kullanmaya kalkışsaydı; ticaret hukukunun, iş hukukunun kimi maddelerine akıl almaz yorumlar getirerek - mesela yeteri kadar milli olmadıkları; dış odaklarla bağlantıları tespit edildiği, bu yapılarıyla milli menfaatlere aykırı faaliyetlerde bulundukları gibi absürd suçlamalarla - şirketlerini kapatmaya ya da batırmaya çalışsaydı, Türkiye'nin en büyük şirketleri üç-dört kuşaktır biriktirdikleri her şeyi göz göre göre kaybetmek üzere olsalardı; itidallerini ne kadar koruyabilirlerdi?

 "Hukuk karşısında boynumuz kıldan ince" deyip el el üstünde mahkeme sonucu mu beklerlerdi; yoksa dünyayı birbirine mi katarlardı?

Her şeye rağmen, hâlâ geç kalınmış değil. Hukuk hâlâ kurtarılabilir. Anayasa Mahkemesi'nin elinde, şu anda tamamiyle siyasi bir kapışmaya dönen bu durumu tekrar hukuk rayına sokma imkanı mevcut. Kapatmaya ilişkin iddianameyi reddettiler mi, sorun biter: Durum "meşru müdafaa" durumu olmaktan çıkar ve o zaman hepimiz de Ak Parti'den, siyasi partilerin kapatılmasını AB kriterlerine uydurmak da dahil, topyekün bir demokratik anayasa reformu bekleriz.

Dolayısıyla, şu anda hukuka saygı demeçleri verenlerin, işlerin rayından çıkmasından endişe edenlerin yüzlerini çevirmeleri gereken yön, Ak Parti değil, Anayasa Mahkemesi olmalıdır.
 
bugün
 



Bu yazı 1,080 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,717 µs