Kürt sorununun siyaset yoluyla çözümü” dediğimiz şeyi somutlaştırma ve programlaştırma aşamasına bir an önce geçmek zorundayız.
Aksi takdirde, yıllardır aynı derinlikte bir kavram olarak tekrarlanıp durmaktan dolayı klişeleşecek, içi boşalacak ve sadece bir şey söylemiş olmak için konuşan siyasetçilerin dillerine pelesenk ettikleri bir tekerleme haline gelecek...
Tabii, farkındasınızdır ki, “siyasetle çözüm” dendiğinde mesele bitmiyor, başlamış oluyor. Çünkü unutmayalım ki, sorunu bu boyuta getiren şey de siyasetti. II. Mahmut’tan bu yana uygulanan yanlış siyasetler...
Devletin bastırma ve ezme yoluyla asimile etme siyaseti bizi buralara getirdi.
Dolayısıyla, siyasi çözüm diyen herkesin, aynı anda hangi siyasetler sorusuna da mümkün olduğu kadar olgun ve detaylandırılmış cevapları olması gerekir. Verimli bir tartışma da ancak böyle bir zeminde yapılabilir. Karşımızdaki meselenin çok derin ve çok boyutlu olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla izlenecek siyasetler de farklı düzlemlerde, farklı derinliklerde olacaktır. Kimi daha köklü, kimi daha palyatif; kimi daha acılı, kimi daha acısız, kimi büyük, kimi daha küçük siyasetler...
Mesela, Kürt meselesinin çok köklü, temelden ve kalıcı bir biçimde çözülmesi için Türkiye’nin devletiyle, toplumuyla çok köklü bir paradigma değişikliği yaşaması gerektiğini artık biliyoruz. Değişmesi gereken paradigma, Mustafa Erdoğan’ın son yazısındaki özetlemeyle “geleneksel ‘ulus-devlet’ paradigmasıdır; daha doğrusu, onun Türkiye’ye özgü daha da katı versiyonudur”. Bu büyük bir değişimdir ve bugünden yarına olacak bir şey değildir. Ama bir de, daha küçük siyasetler var...
Mesela yerel seçim siyaseti...
Partileri bir yana bırakıyorum; çünkü seçime giren bir siyasi partinin kazanmak için uğraşmasından daha doğal bir şey olamaz. AK Parti elbette Güneydoğu’daki bütün DTP’li belediyeleri kazanmak istiyor. “Teslim almak” “kaleleri ele geçirmek” gibi söylemlerden uzak durduğu sürece buna söylenecek bir söz yok. Benim sorum, “siyasi çözümcü” bilinen aydınlara, yazar çizerlere...
Sizce, Kürt meselesinin siyaset yoluyla çözümüne en çok katkıda bulunacak sonuç, DTP’nin yerel seçimlerde silinmesi midir, yoksa varlığını koruması hatta güçlendirmesi midir?
Şu anda Kürt meselesinin siyaset yoluyla çözümünü candan dileyenler dahil büyük çoğunlukta bir telaş bir telaş, yerel seçimlerde DTP’nin zayıflatılmasının taktiklerini tartışıyorlar. DTP’nin zayıflamasının bölgede etnik milliyetçiliği zayıflatacağını ve demokratik çözümlerin önünü açacağını düşünüyorlar. Bazıları bu bağlamda, hükümetin yerel seçimlere kadar acilen birtakım demokratik çıkışlar yapmasını tavsiye ediyor.
Oysa bana göre, burada arzulanan sonuç DTP’nin bölgeden silinmesi değil güçlenmesi ya da en azından varlığını koruması olmalıdır. Bilindiği gibi, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü dendiğinde hep gündeme gelen reformlardan biri de yerel yönetim reformudur. Nedir bu reformun özü? Elbette bütün Türkiye’de yerel yönetimleri güçlendirmek, daha adem-i merkeziyetçi bir idari yapı yaratmak...
Ama özel olarak Güneydoğu’daki anlamı, üniter yapı korunarak, federasyon gibi köklü siyasal yapı değişikliklerine de gitmeden Kürt bölgesindeki basıncı düşürmek; halkın kendi seçtiklerinin daha geniş yetkilere sahip olmasını, halkın yönetime daha aktif katılmasını sağlamak...
Evet, yerel yönetim reformunu savunanlar, yıllarca bunun hem üniter yapıyı korumak hem de federasyon gibi çözümlere ilgiyi azaltmak için bir sübap olabileceğini söyleyerek savundular - dikkat ederseniz mevcut paradigma içinde kalınarak savunulan bir projeydi bu- Ne var ki yerel yönetim reformu bir türlü istenildiği gibi gerçekleşemedi.
Buna rağmen, DTP’nin Güneydoğu’da birçok ilde belediye başkanlığını kazanması -yerel yönetimlerin yetkileri istenen düzeyde olmasa dabölge halkının bir ölçüde de olsa “temsil edildiğini” hissetmesine katkıda bulundu. Özellikle genel seçimlerde önlerine dikilen baraj nedeniyle ulusal düzeyde temsil edilemedikleri göz önüne alınırsa, yerel düzeydeki bu temsil önemli bir nefes alma borusuydu.
İşte şimdi, AK Parti’nin Güneydoğu’yu silip süpürmesini arzu edenler, bu nefes alma borularını da kesmeyi savunmuş oluyorlar. Evet, DTP’nin kazandığı belediyelerdeki iktidarını iyi kullanmadığını, sık sık belediyeleri PKK siyasetine alet ettiklerini biliyoruz. Ama bunun düzelmesi de bir siyaset işidir.
İnşallah DTP kazanmaz, diye dua edeceğimize kazanırsa memnun olalım. Bırakalım DTP’ye oy veren Kürt seçmen, hizmet için belediyenin kapısına dayansın. DTP’li belediye başkanlarını “PKK’yı bırakın, biz bakın” diye sıkıştırsın. Bırakalım Kürt bölgesinde belediyecilik konusunda siyasi tartışmalar başlasın. DTP de -tabii eğer kapanmazsa- bu süreç içinde evrilsin, değişsin, ya da değişemiyorsa, yerini değişebilen başka güçler alsın...
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle