En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Gazze'ye yukarıdan bakmak



Kökü tarihin derinliklerine uzanan, yüzyıllar - on yıllar içinde çözülemedikçe karmaşıklaşmış, karmaşıklaştıkça müzminleşmiş, "sebep- sonuç" "etki-tepki" ilişkilerinin kısır döngüler halinde birbirine dolandığı; bin bir türlü parametrenin iç içe geçtiği büyük sorunların herhangi bir anında bir kesit alıp haklı-haksız değerlendirmesi yapmak, patlak veren herhangi bir güncel olayla ilgili olarak kurban-cellat saptamasına kalkışmak hem imkansızdır, hem de yararsız...
 
Tıpkı şimdi Gazze faciasında kimin ilk taşı attığını tartışmak gibi...

Böyle zamanlarda olaylar zincirinin son halkasına yapışıp kalmak ve o noktada bir hesaplaşmaya girişmek yerine güncel olayların üzerine çıkıp daha geniş bir perspektiften bakarak esas olanla tali olanı, geçici olanla kalıcı olanı ayırabilmek ve düğümün çözülmesi için asıl yakalanması gereken ucun neresi olduğunu anlayabilmek gerekir.

Şu anda Gazze üzerine yapılan bütün güncel politik, hukuksal, diplomatik, askeri değerlendirmeler, haklı-haksız tartışmaları orada ölen masum insanların parçalanmış görüntüleri yanında tali kalır. Evet, bugün esas ve acil olan sadece budur ve vicdanı olan herkes en kısa zamanda bizi insanlığımızdan utandıran bu katliamı durdurmanın yollarını düşünmelidir.

Bunun için Türkiye elinden geleni yapıyor, daha da yapmalıdır. Avrupa'nın şu utanılası suskunluğunu bırakması, Obama'yı iktidar yapan Amerika'nın vicdanının harekete geçmesi, İsrail içindeki barış yanlılarının seslerini yükseltmeleri, şimdiye kadar suskun kalan Arap ülkelerinin seyirci olmayı bırakıp sorumluluk almaları için mümkün olan her şey yapılmalıdır.

Ancak ondan sonra sıra, bu koca düğümün 60 yıldır bir türlü çözülememesinin ana kaynağını, temelde yatan sebeplerini irdelemeye gelebilir. Sıra bu noktaya geldiğinde, bu sorunun barışla çözülmesinin karşısına dikilen birbirinden fanatik ve birbirinden hayalci iki zihniyetle yüz yüze geliriz.

Bu hayallerden biri, Filistin halkını kıra kıra bitirmek, bitiremediklerini de diğer Arap ülkelerinde sürgün yaşamaya mahkum etmek; tarihi Filistin topraklarının tümünü ele geçirip o topraklar üzerinde Tevrat'ta yazılı olan Yahudi devletini kurma hayali...

Diğeri ise, 1948'de Filistin toprakları üzerinde gayrı meşru olarak kurulan İsrail Devleti'ni tamamen yok etmek, tarihi Filistin vatanını geri almak ve Filistin Devleti'ni kurma hayali. İşte 60 yıldır kıyasıya çarpışan ve birbirlerini güçlendiren iki fanatik cephe budur. Birbiriyle uzlaşmaz çelişki içindeki bu iki cephenin varlığı, derece derece diğer kesimleri de etkilemekte, her türlü barış teşebbüsünü dinamitlemeyi ve umutsuz bir savaşı sürdürmeyi becerebilmektedir.

Hayatın gerçekleri her iki hayalin de mümkün olmadığını gösterdiği halde "dava"larına fanatikçe sarılmaya devam eden bu iki fanatik mihrak bu düğümün çözülmesinin önündeki temel engellerdir. Bugün geldiğimiz noktada kimin hayalinin haklı ya da meşru olduğunun hiç ama hiç önemi yoktur.

Önemli olan, dünyanın bugünkü konjonktüründe her iki hayalin de gerçekleşme şansının olmamasıdır. Biraz sağduyu, ne Filistin halkının kıra kıra bitirilebileceğini, ne de İsrail devletinin o topraklardan koparılıp yok edilebileceğini anlamak için yeter. Barış, ancak bu iki realitenin da kabulü halinde ve hayalci fanatiklerin marjinalleştirip tecrit edilmesi durumunda gelebilir.

Barış, ortalarda bir yerlerde kurulacaktır. Ortalarda bir yerdeki o nokta taraflardan birine "hakkaniyetli" görünmeyebilir. Ama hakkaniyetli olup olmamasından daha önemli olan gerçekleşebilir olması, barışı sağlamasıdır. Çünkü bu dünyada bebelerin yaşama hakkından daha kutsal bir dava yoktur.

bugün



Bu yazı 1,002 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,636 µs