En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Askeri yargı hiç olmasa olmaz mı?



Yaşanan hızlı değişim, bütün maskeleri indire indire, özenle yaratılmış imajların cilasını söke söke; bütün takiyeleri deşifre ede ede ilerliyor. Düşünün ki, iki gün önce 12 Eylül Anayasası'nın 15. maddesini kaldırmaktan bahseden "sosyal demokrat" bir parti, iki gün sonra darbecileri sivil yargının karşısına çıkarabilecek bir yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettirmeye çalışıyor. Arada bir sıkışıp "Biz de askerin siyasete müdahalesine karşıyız" demek zorunda kalanlar bugün bir bakıyorsunuz, "Bu değişikliği neden askerlere sormadan yaptınız?" diyebiliyorlar utanmadan.

"Evet, sormadık" diyor AK Parti yetkilileri; "Neden soracakmışız ki" demiyorlar kibarlıklarından; ama onu da biz söyleyelim: Bir makamın ya da kurumun yetkilerini kısıtlamak için o makamdan ya da kurumdan onay istenmesi hangi mantığa sığar?

Türkiye'de siyasetçiler zaten şimdiye kadar hep ordunun onayını almadan adım atamadıkları için kaybettiler. Sorunlar o yüzden çözülemedi ve kronikleşti. Eğer siyaset bunca yıl bu kadar icazetli bir alanda sıkışıp kalmamış olsaydı, sivil anayasa sorunumuz da çoktan çözülmüştü,  Kürt sorunumuz da, başörtü sorunumuz da, Ermeni sorunumuz da, Kıbrıs sorunumuz da...

Neyse ki galiba artık siyasetin kendisine biçilen dar alanda boğulup gitmesine razı olmayacak bir hükümetimiz var ve bu hükümetin bu yolda devam etmesi için ne yapsak azdır.

AK Parti'nin yaptığı bu son büyük atağın, hâlâ bu partiye destek olmayı "ilerici kişiliğiyle" bağdaştıramayan, açık destek verirse aydın pullarının döküleceğinden korkan kesimin, bu saçma kompleksinden kurtulmasına yol açacağını umalım ve tartışmanın bir başka yönüne geçelim:

X                 x                    x

Herhangi bir konuyu tartışırken "bakalım dünyanın başka yerlerinde insanlar ne yapmışlar" diye bakmak başka şeydir; "dünyanın başka yerlerinde böyle yapılıyor; öyleyse biz de öyle yapmalıyız" diye düşünmek başka şey.

Ufkumun ve hayal gücümün başkalarının yaptıklarıyla sınırlanmasına hiçbir zaman razı olmayan biri olarak, bugün yürüyen askeri yargı tartışmalarında da "ama başka yerlerde de var" argümanlarına prim verecek değilim.

Gerçi Yasemin Çongar dünkü yazısında Başbuğ'un iddiasına gayet ayrıntılı bir cevap vermiş. Adı anılan ülkelerde askeri yargının hangi sınırlar içinde çalıştığını tek tek anlatmış. Askeri yargının bizdeki yetki ve sınırlarını korumaya çalışanların dünyadaki örneklerden medet umamayacaklarını pek güzel ortaya koymuş.

Ama ben yine de her zamanki tutumumu sürdüreceğim: Başka ülkelerde öyle de olsa ne değişirdi ki... Bu bizim aklımızı devre dışı bırakıp "Askeri yargı hiç olmasa olmaz mı?" sorusunu zihnimizden silip atmamıza yol açabilir miydi? Ya da yol açmalı mı?

Bence asıl tartışılması gereken şey, askeri mahkemelerin görev tanımını daraltıp daraltmamaktan öte, bu mahkemelerin varlığı olmalıdır.

Askeri yargıya neden ihtiyaç var?

Her kurumun kendi içinde, kendi özel durumundan kaynaklanan özel ihtiyaçlar, özel kurallar, özel yasaklar olabilir. Ama bunlar için mahkeme kurulmaz; sadece özel bazı yönetmelikler, özel disiplin kuralları, bunları uygulayan disiplin kurulları olabilir ve nitekim var da...

Peki, bunun dışında neden bir asker bir suç işlediği zaman, aynı suçu işleyen bir sivilden başka bir mahkemede yargılanır?

Milli savunma görevi bütün diğer görevlerden daha kritik olduğu için mi?

Öyleyse, TCK'nın ilgili maddesine asker kişi tarafından işlenirse uygulanacak ağırlaştırıcı bir fıkra koyarsınız. Tıpkı kimi suçların basın yoluyla işlenmesi halinde koyduğunuz fıkralar gibi...

Kaldı ki, bir ekonomik kriz ya da salgın hastalık gibi olağanüstü hallerin savaş halinden çok daha sık başımıza gelen bir felaket olduğunu da unutmayın. Ülke ekonomisini altüst eden büyük bir ekonomik krizde üst düzey bir ekonomi bürokratının işlediği suç ya da bir salgın hastalık halkı kasıp kavururken bir ilaç karaborsacısının işlediği suç, savaş halindeyken bir komutanın işlediği suçtan daha mı az tahribat yaratır? Neden Merkez Bankası Başkanı'nı İktisat Mahkemesi'nde, ilaç karaborsacısını Sağlık Mahkemesi'nde yargılamıyoruz da subayı Askeri Mahkeme'de yargılıyoruz? TCK, bu tip olağanüstü hallerle ilgili olarak istisnalar getirip farklı hükümler koyarak sorunu halledemez mi?

Bu konuda daha birçok soru sorulabilir.

Ben bu soruları günlerdir rastladığım bütün hukukçulara soruyorum. Ve şimdiye kadar hiçbirinden ayrı bir askeri yargının var olmasını haklı kılacak bir cevap alamadım.

O yüzden de askere sivil yargı yolunu açan bugünkü değişikliği sadece bir başlangıç olarak kabul ediyor; herkesi kafalarındaki ipotekleri kaldırıp daha geniş düşünmeye çağırıyorum. 


bugün



Bu yazı 1,033 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,796 µs