En Sıcak Konular

A. Edip Kayılı



A. Edip Kayılı
0 0 0000

Güle güle Ramazan



Bu sene Ramazanı bel ağrılarıyla karşıladım… Bel ağrılarıyla uğurluyorum.

E, herhalde yaşlanıyoruz. Bedene dair şikâyetler artıyor. Hastalıkları tanıyoruz, şifa yolları arıyoruz. İlgiler, alakalar değişiyor. Dünün konusu olmayan mevzuları konuşur oluyoruz.

Bunların hepsi olacak. Şikâyetçi değiliz.

Hastalık da tıpkı Ramazan gibidir, gelir, insanı bir şekilde onarır gider. Şimdi diyeceksiniz ki, hastalık neyi onarsın, o ancak arızalar açar… Evet, hastalık acılar, sıkıntılar çektirir, geceleri gündüz, gündüzü geceye dönüştürür. Biyolojik arızalar da bırakır.

Hak hepimizi korusun.

Fakat meseleye kazanç boyutundan da bakmak lazım. Nasıl yani? Hastalığın kazancı mı olur? Elbette, gelen her misafir bereketiyle gelir. Bana sorarsanız, hastalığın da sayısız berekete sebep olduğunu söyleyebilirim.

Sakın hastalığa övgü düzdüğüm anlaşılmasın.

Kimse dert istemez.

Kimse hastane kapılarında ömür tüketmek, abus çehreli doktorların bilinmedik dillerine muhatap olmak istemez. Hiç kimse…

Hastalığın en önemli kazancı, insanın zihnini onarmasıdır. Ne demek? İnsan, kendini unutuyor. Bazen kendini aşırı yüceltiyor. Nereden geldiğini ve nereye gideceğini unutuyor. Hatta benlik tuzağına öylesine düşüyor ki, adeta tanrılaşıyor… Velhasıl zihni bozuluyor. Aklı karışıyor. Gönlü bulanıklaşıyor.

Hastalık insana hayatın geçici olduğunu hatırlatıyor. Ölüm gerçeğiyle yüzleştiriyor. Onu abus çehreli doktorlara mahkûm ediyor. Meşgaleler arasında unutulan insânî hayatı yaşatıyor. Durmayı, beklemeyi ve de en önemlisi, dua etmeyi öğretiyor. Velhasıl arızalanmış zihnimizi, aklımızı, hissimizi onarıyor.

Daha başka kazanımlar sayayım mı?

Ramazan da tıpkı hastalık gibi, bize insanlığımızı hatırlatıyor. Paylaşmayı, koruyup gözetmeyi, vermeyi… Dünyanın faniliğini, salih amelin önemini. İnsan kalabilmenin yollarını öğretiyor.

Bu yüzden Ramazan rahmet ayıdır.

Bu sene rahmet ayını bel ağrılarıyla karşıladım. Ama şikâyetçi miyim? Asla. Bu bahaneyle, rutinin dışına çıkıp, Ramazanı ramazan gibi yaşadım. Yalnız. Kalabalıktan uzak. Evimde. Kitaplarımla. Radyomla. Bazen yazı yazdığım bilgisayarımla.

Akşam davetlere katılamadım. Ama iyi ki de katılmadım. Çocuklarımla sohbet ede ede iftar ettim… Bazı akşamları misafirlerim oldu, sofram şenlendi.

Ramazan okumayla, yazmayla, sohbetle ve sırt üstü yatmakla geçti. Kimi zaman dışarı da çıktım. Fakat çoğu kere, işlerimi eve getirdim.

Bel ağrıları ve Ramazan beni eve getirdi… Huzur haneme. Şunu fark ettim, bunca yıl evden ne kadar da uzakta kalmışım. Hep oradan oraya koşarak, hep bir şeyler yetiştirmek için çabalayarak sükûnetten ne kadar da uzak hayatlar yaşamışım.   Ne kadar da uzak…

Beni evime getiren dost, geldi ve gidiyor.

Ramazan ayrılık hazırlığında.  Misafir, geldi ve şimdi gidiyor.

Güle güle Ramazan… Güle güle oruç ayı. Güle güle dost.

HAMİŞ
Aziz okuyucum, senin sağlıklı olmana sevindim. Hak her daim sağlık versin. Fakat hasta okuyucularım da vardır, onlara da acil şifalar dilerim. Bütün hastalara şifa dileyelim, dualar edelim. Bir de ne olur, bu bayram önce hasta yakınlarımızı ziyaret edelim, uzak şehirlerdeyseler, önce onları arayalım. Belki, bir kutu çıkolata alıp kimsesiz hastları ziyaret edebilsek. Ah edebilsek... Hastları, yaşlıları ve aile şefkati bekleyen yavrularımızı ziyaret edebilsek. Ne kadar güzel olur, değil mi?
Sen, biliyorum ki, bildiğin tüm güzellikleri birer birer hayata geçirirsin bu bayramda. Ne güzel! Gönlün her daim şen olsun.



Bu yazı 1,142 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Kasım 2011 Kurban yakınlaşmadır
    • 30 Ekim 2011 İyi ve güzel olanı görmek
    • 27 Ekim 2011 Sabır...Yine sabır
    • 28 Haziran 2011 Yükseliş Günü
    • 9 Mart 2011 Kar yağıyor sokaklarına şehrin
    • 21 Şubat 2011 Şehrin delisi
    • 29 Eylül 2010 Yeni müftümüz Prof. Dr. Işıklı
    • 4 Eylül 2010 Kadir kadrinizi yüceltsin
    • 26 Mayıs 2010 Kerbela’nın İzinde
    • 26 Nisan 2010 Hikmeti aramak
    • 11 Ocak 2010 Arşivlerimiz ve kaybolan heyecan
    • 17 Aralık 2009 Kuyular kazmak ve sevgiliyi anmak
    • 23 Kasım 2009 Kaybolan safiyet
    • 16 Ekim 2009 Sessiz gemi ve üç güzel yolcu
    • 26 Eylül 2009 İçimizdeki şiddet
    • 18 Eylül 2009 Güle güle Ramazan
    • 14 Eylül 2009 Sel felaketi ve kaybolan insanlık
    • 8 Eylül 2009 İsyancı ruhlara ihtiyaç var
    • 2 Eylül 2009 Neden kendimiz olamıyoruz?
    • 27 Ağustos 2009 Jose Mourinho müftü mü?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,955 µs