En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Sınav mı, eğitim mi?



Yedi yaşındaki oğlum, dün sıraya oturduğu zaman önce çevresini dikkatle taradı. Sınıfın kapısına kadar elimi her zamankinden daha sıkı tutmuştu.
Çok heyecanlıydı. Çevresinde kendi akranlarını ve onların yüzlerine yansıyan heyecanı görünce rahatladı. Bana "bununla da baş edebilirim" der gibi kolay dağılacak gibi duran bir özgüvenle baktı ve "sen artık git" dedi. Ben de heyecanımı içime bastırıp, koruma içgüdülerimi frenleyip onu tek başına o koskoca okulda yalnız başına bıraktım. Gözüm hep ilk defa okula başlayanlarda. O küçük, yumuk yumuk ellerin içine ucu ilk defa açılmış bir kurşunkalemi yerleştirdiğiniz zaman yazılanlar ancak yandan görünüyor. Okuma yazma, aritmetik derken yaklaşık 16 senelik uzun bir maratonun sonunda hayat tepeden, en yüksekten görünmeye başlıyor. Yeni başlayanlar neyle karşı karşıya olduklarını bilmiyor. Asgari 16 yılı tamamlayanlar, iş bulma telaşı içinde üzerinden geçen silindirin izleriyle ilgilenmiyor. Ya biz? Çocuklarımızın neyle karşı karşıya olduklarını biliyor muyuz?

Neyi ölçüyoruz?

2006 yılında toplanan son Millî Eğitim Şûrası'nda alınan -ve her şûrada tekrarlanan- en kritik karar diğerleri arasında kaybolmuş gibi duruyor: "Ölçme ve değerlendirme öğrencilerin öğrenme eksiklerinin saptanması, öğrenme başarılarının artırılması ve öğrenim hizmetinin geliştirilmesi amacıyla kullanılmalıdır." Profesyonel eğitimcilerin "ölçme-değerlendirme" dediği şeye bizler "sınav" diyoruz. Yukarıdaki temenni cümlesi sınavın, "öğrencinin eksikliklerini belirlemek", "başarıyı artırmak" ve "öğretmeyi geliştirmek" amacıyla kullanılması gereken bir araç olduğunu anlatıyor. Dile getirdiği temenniden, bu aracın sıralanan bu amaçlar dışında kullanıldığını anlıyoruz. Eğitim sistemimizin gerçek durumunu yansıtan bir hükme ulaşıyoruz: Eğitim yerine sınav yapıyoruz.

Çocuklarımızı okula eğitim almaya değil, sınav olmaya gönderiyoruz. En başta çoktan seçmeli test türü olmak üzere sınavlar bir ölçme değerlendirme aracı olmaktan çıkıyor, okul duvarlarının içinden dershanelere uzanan eğitim-öğretim faaliyetinin temel amacı haline geliyor. Şu soruyu sorabilirsiniz: "Olsun, hiç olmazsa bu sınavlarda sorulacak sorular üzerine bir eğitim almıyorlar mı?" Bu soruya başka bir soruyla karşılık vermek gerekiyor: "Bu soruları öğrenmek eğitim almak mı?"

Sorun bugüne özgü olmadığı için, yaşı kemale ermiş olanların bile kendi hayat tecrübelerine, özellikle eğitim geçmişlerine bakarak bu soruya cevap vermeleri mümkün. Mesela, "Müzik veya resim dersi ne işe yarar?" diye soralım. Özellikle devlet okullarında onca yıl müzik dersine girenlerin akıllarında kalan nedir? Veya müzik eğitimi almış müzik öğretmenlerinden öğrendikleri ne var? Çevremde aksi bir örneğe rastlamadığım için kendi tecrübemi aktarıyorum: "Müzikten nefret etmek". Müzik öğretmenlerinin zihnimizde bıraktığı kötü tadı unutmak için çok uzun yıllar gerekiyor. Aynı şey resim sanatı için de geçerli. Peki neden? Çünkü bu derslerde bir zevkin aşılanması, özellikle sanatın sevdirilmesi lâzım. Okul ise sadece ölçülecek ve değerlendirilecek, yani sınavda sorulabilecek bilgilere endeksli.

Neden yabancı dil öğrenemiyoruz?

Türkiye'de yabancı dilde eğitimin herkesin birbirini kandırdığı bir yalan olduğu, YÖK'ün yabancı dille eğitime kriterler getirme kararıyla ortaya çıktı. Müfredatın % 30'undan azının yabancı dille okutulduğu üniversiteler, "yabancı dille eğitim veren üniversite" kategorisinden çıkarılınca geride neredeyse bu nitelikte üniversite kalmadı.

İlk mektebin ilk yıllarında başlayıp üniversite yıllarının sonuna kadar uzanan, çoğu zaman bir yıllık hazırlık sınıflarına konu olan yoğun bir yabancı dil müfredatımız var. Nereden baksanız hayatımızın en az bir-iki bin saati yabancı dil öğrenmekle geçiyor. Öğrenebiliyor muyuz? Hayır. Peki neden? Sınav sistemi yüzünden. Özellikle test soruları ile ölçülebilir bir yabancı dil bilgisini aktarmak, yabancı dil öğretmek anlamına gelmiyor. Hepimizin gözleyebileceği pedagojik esas şu. Test usulü sınava uygun yabancı dil eğitimi için bol bol gramer öğretirsiniz. Yabancı dilde dinlediğini anlama, okuma, konuşma ve yazma yeteneği için bol bol temrin yaparsınız. Somut karşılığı ise kamunun yaptığı yabancı dil sınavı ile dünya ölçeğindeki yabancı dil sınavlarının karşılaştırmasında var. Devlet, Kamu Personeli Dil Sınavı adıyla bir sınav yapıyor. Bu sınavdan geçerli not almak amacıyla verilen özel kurslar var. Tek bir cümle yazmayı veya konuşmayı bilmeden bu sınavdan geçerli not almak mümkün. Amerikalıların veya İngilizlerin yaptığı TOEFL veya ILTS sınavlarında ise genel olarak dört ayrı alanda ölçme değerlendirme yapılıyor. Bu sınavlardan geçer not alanlar ise İngilizceyi gerçekten konuşuyor ve yazıyor.

Eğitim sisteminin efendisi sınav olunca, öğretmenler de bu sınavların memuru haline geliyor. Birkaç sene içinde müfredat ile sınırlı bir meslek bilgisi ile yetinmeye alışan öğretmenler, akademik yeteneklerini de kaybediyor. Bütün branş hocalarını, bugün kendi branşlarından "sınav"a tabi tutsak, acaba fakültede edindikleri bilgilerden ne kadarına hakimdirler?

Eğitim yapıyor muyuz?

Bahçe duvarlarının arkasında korunaklı görünen okul binalarında toplamı sıfıra yakın bir iş yapılıyor. Kronometreyi kurup süratle soru çözmek eğitim değil. Cevap şıklarını tek tek test ederek doğru sonuca, hiçbir bilgiye sahip olmadan salt mantıkla ulaşmak mümkün. Test sorusu çözme stratejileri üzerine uzmanlaşmak ile bir mesleğe hazırlanmak arasında bir bağlantı kurmak çok zor. Bütün bu testlerin üzerinde yükselen dershane binaları da öyle. Çoktan seçmeli test sorusuna dönüşemeyecek nitelikte olduğu için öğrenmekten ve öğretmekten vazgeçtiğimiz bilgiler, gerçekte mutlaka bilmemiz gerekenlerin acaba ne kadarı?

Bir beytin kime ait olduğu sorusu teste uygun olmadığı için, gençlerin ezberinde bir mısra şiir bile yok. Şiirin ritmini hissetmemiş biri dilini kullanamaz. Hayata hazırlık mahiyetinde hayatî bilgilerin çoğu eğitim sisteminin dışında. Ölmek üzere olan birine ilkyardımın nasıl yapılacağını öğretmenlerimiz de bilmiyor.

Eğitim yapmıyoruz. Mıntıka temizliği yaptırıyoruz. Gençlere ot yolduruyoruz. Şûra kararları gibi, Millî Eğitim Bakanlığı'nın 2010 sonrasını hedef alan strateji dokümanı gibi aklı başındaki belgelerin hepsinde sınav sisteminin radikal bir şekilde değişmesi gerektiği vurgulanıyor. OKS'nın kaldırılması yerine "yöneltme"nin konulması, bunun için de sağlam ve adil bir ölçme değerlendirme altyapısına sahip olunması lâzım. Ortaöğretim Başarı Puanı'nın yaygın suistimali, bu alternatifin henüz çok ham olduğunu gösteriyor. Bugün milyonlarca çocuk okula başladı. Büyük şehirlerin trafiği altüst oldu. Hayatını bu sektörden kazanan on binlerce öğretmen görev başı yaptı. Her türlü fedakârlığa katlanan anne-babalar çocukları yerine heyecanlandı. Peki ne için?
 
zaman



Bu yazı 940 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,993 µs