En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Ya kimi dinleyeceklerdi?



Ergenekon gözaltılarının ilk dalgasını hatırlarsınız.Soruşturma başlayıp da ünlü ünlü rektörler, köşe yazarları, emekli paşalar gözaltına alınmaya başlayınca nasıl bir şamata koptuğunu da... Vay, bu önemli şahsiyetleri nasıl gözaltına alırsınız; nasıl böyle muamele edersiniz diye...

Şimdi de hakim ve savcıların telefon dinlemeleri olayı üzerinden aynı gürültü koparılıyor: Bu kadarı da olur muymuş; filanca ilin başsavcısının telefonu bile dinleniyormuş! Bunlar "sahibinin" yargısını yaratmaya çalışıyorlarmış. Bu bir Watergate skandalıymış!

İnsan sormadan edemiyor: Eğer bir kısım yargı mensubu Ergenekon gibi dört kollu bir canavarı açığa çıkarmak uğraşındaysa; hakimi, savcıyı, rektörü, paşayı, köşe yazarını dinlemeyecek de kimi dinleyecek Allah aşkına? Sokaktaki vatandaşı mı? Ergenekon'un kollarını İşçi Hasan'ın, esnaf Hüseyin'in, er Mehmet'in telefon konuşmalarından iz sürerek mi ortaya çıkaracak?

İsmi Veli Küçük'ün ajandasında ya da Ergenekon sanıklarının bilgisayarında kayıtlı olan ya da kayda alınan telefonlarda adı geçen hakim ve savcıları dinlemeyecekler de kimi dinleyecekler? Ergenekon sanıklarının GATA'ya sığınması için sanık yakınlarıyla birlikte planlar yapanlar; el çabukluğu ile heyet değiştirip tahliye kararı çıkartanlar, JİTEM davalarına savcı değişiklikleriyle müdahale etmeye çalışanlar da saygın yargı mensuplarımız değiller mi?

Burada tek mesele, bu dinlemelerin yasalara uygun bir biçimde yapılıp yapılmadığıdır ki, Bakanın açıklamalarından öyle olduğu anlaşılıyor.

O zaman daha ne konuşuyorsunuz?

X x x

Yaşadığımız süreci değerlendirirken şunu hiç unutmamak gerek:

Türkiye bugün tarihinde yaşadığı en büyük temizlenme-arınma operasyonunu yaşıyor. Devlet, kendi içindeki Derin Devlet'i -diğer adlarıyla Gladyo'yu ya da Ergenekon'u- temizlemeye çalışıyor. Bu temizlik harekatı elbette bu gizli örgütün en fazla yuvalandığı yerlerde yoğunlaşacak. Nereleridir bunlar: Ordu, yargı, üniversiteler, basın...

Yargının, özellikle 28 Şubat'tan bu yana kendine biçtiği misyonu görmemek için kör olmak lazım: Gözü bağlı olması gereken yargı gözünü dört açmış, iddianamelerle, suç duyurularıyla, soruşturmalarla bu politik savaşa yön vermeye çalışıyor. Taraf tutuyor, fırsat kolluyor, atağa kalkıyor, tıpkı siyaset teknisyenleri gibi, politik stratejiler ve taktikler çerçevesinde tutum alıp davranışa geçiyor. Bazı yüksek yargı mensupları derin devletin 28 Şubat'tan beri niyetlendiği ama bir türlü başaramadığı "toplum mühendisliğiyle siyasi tabloyu yeniden dizayn etme" misyonunun militanlığına soyunmuş durumda.

Sonuncusunu 28 Şubat'ta yaşadığımız "silahlı darbeler" döneminde, yargı Silahlı Kuvvetler'in emrinde, onun yardımcısı, yedek gücü olarak çalışırdı. Ordu indirir, yargı da yargılardı. Şimdi durum değişti.

Silahlı Kuvvetler'in -iç ve dış birçok nedenden dolayı- darbeler döneminin kapanmasından itibaren, kimi yüksek yargı mensupları bu durumdan vazife çıkarmış durumda. Artık yargı darbeleri dönemindeyiz. Üstelik onların elinde sadece kıytırık bir İç Hizmet Yönetmeliği yok; çok daha büyük bir güç; Anayasa da dahil kütük gibi yasalar var. Ve doğrusu bu imkanlarını da sonuna kadar kullanıyorlar. Gazete kupürlerinden oluşan iddianamelerle iktidar partisi kapatmaya kalkışmaktan cumhurbaşkanı seçtirmemeye; türban sorununu tıkamaya kadar her yolu deneyerek köhnemiş rejimi korumaya, yaşanan "rejim değişikliğini" engellemeye çalışıyorlar.

İşte bu durum, yargı kurumunda ciddi bir reformu, yeniden yapılanmayı gündemimizin baş sırasına oturtmamızı gerekli kılıyor.

Yani mesele, yargı mensupları içindeki suçluları bulup çıkarmakla bitmiyor.

Suça karışanların açığa çıkarılması meselenin sadece bir yanı.

Bu elbette yapılacak. Ama bundan daha da zor olan yargı alanında yeniden yapılanmayı gerçekleştirebilmek; bunun için gereken temel yasa değişikliklerini yapabilmek ve yeni bir yargıç kültürü oluşturabilmek... Kendini devletin maaşlı memuru olarak gören, temel misyonunu da "devletin çıkarlarını korumak" sanan; ürkek, içtihat oluşturmakla cesaretsiz, dünyayı izlemekte ve çağını anlamakta yetersiz, hâlâ kapıkulu geleneğinin etkisi altında bir yargıçlar sınıfı ile vesayetsiz bir demokrasi yaratmak deveye hendek atlatmaktan zor.

O yüzden herkesin "yargıya dokunulmasına" bir an önce alışmasında yarar var.

bugün



Bu yazı 1,072 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,773 µs