En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Türban CHP'de tarihi bir kırılma yaratabilir



Olayın hukuki boyutu konusunda iddialar muhtelif.
Bir kısım hukukçu YÖK'ün o ilk yasak kararını kaldırmasıyla türban yasağının kendiliğinden kalkacağını çünkü gerek Anayasa Mahkemesi'nin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yasağı destekleyen kararlarının YÖK'ün aldığı o ilk karara bağlı olduğunu söylüyor. Yani, YÖK eski kararından vazgeçtiği anda yasak da kendiliğinden kalkacak. Bir kısım hukukçu ise bu işin sadece YÖK'ün bir kararıyla çözülemeyeceği, yasal değişiklik yapılması gerektiği görüşünde. Hatta BDP bu konuda harekete geçti bile.

Ama ister YÖK kararı, ister yasal çözüm söz konusu olsun, işin püf noktasının CHP'nin tutumu olduğu belli: Eğer CHP konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmezse 30 yıldır cebelleştiğimiz türban yasağının bir çırpıda halledilmesi işten bile değil.

İşin güzeli, bu konuda Kılıçdaroğlu'ndan olumlu sinyaller geliyor. Milliyet'ten Fikret Bila'nın şu satırları sorunun çözümüne hiç de uzak olmadığımızı gösteriyor: "Kılıçdaroğlu, türban konusunda CHP'nin çizgisini tamamen değiştirmiş görünüyor. Türbanın Anayasa Mahkemesi kararıyla engellendiğini anımsattığımızda, 'Anayasa'da veya YÖK Yasası'nda yasaklayıcı bir hüküm yok. Konu, Anayasa Mahkemesi'ne götürüldüğü için bu karar çıktı' değerlendirmesini yaptı. Bu yaklaşım Kılıçdaroğlu'nun bu yöndeki düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne götüren eski CHP çizgisini benimsemediğini, onaylamadığını gösteriyor..."

Zaten, Kılıçdaroğlu'nun Bila'ya yaptığı bu açıklamanın hemen ertesinde CHP'den yapılan açıklamada da, "CHP'nin, YÖK tarafından İstanbul Üniversitesi'ne gönderilen ve kız öğrencilerin türbanlı olsa bile derslere girebilmesinin önünü açan yazısına karşı bir adım atmayacağı ve sessizlik politikası izleyeceği" belirtiliyor.

Tamam, bu yöntem türban sorununu çözer. Ama acaba CHP'nin sorununu çözer mi?

Açıkçası ben bu "sessizlik politikası" denen şeyin CHP açısından ne akıllıca olduğunu düşünüyorum ne de uzun zaman sürdürülebileceğini...

 "Sessizlik politikası", CHP'nin türban konusunda aktif karşıtlık politikasından pasif destek politikasına geçmesi anlamı taşıyor. Peki Kılıçdaroğlu yönetimi, kendisine geniş kitleler nezdinde büyük puan kazandırabilecek bir konuda, neden aktif tutum almak yerine pasif destekle yetiniyor? Elbette ki kendi içindeki "aktif karşıtları" azdırmamak için... Ama "sessizlik politikası"nın bu konuda hiçbir işe yaramayacağını çok kısa bir sürede görecekler. Yarın öbür gün, Arıtman-Serter-Arat Grubu'nun verilen pasif desteği de CHP'nin tarihi misyonuna ihanet olarak nitelediğini göreceğiz. İşte o zaman Kılıçdaroğlu ekibi "Ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamamak" gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktansa bir seçim yapmaya zorlanacak:

Ya parti içindeki "yeminli türban düşmanlarına" karşı açıktan mücadele etme ve türban yasağının kaldırılması konusunda aktif tutum alma (hatta öncülük etme) çizgisine geçecek ve böylece yaptığı siyaset değişikliğinin meyvelerini seçim sandığında tam olarak toplama imkanına kavuşacak ya da yeminli türban düşmanlarıyla siyasi hesaplaşmayı göze alamayıp "sessizlik politikası" denilen pasif destek çizgisinden de vazgeçerek eski pozisyonuna geri dönecek.

Kılıçdaroğlu'nun bu kritik noktada hangi yolu seçeceği ise bir hesap kitap işi...

Fanatik türban karşıtlarının hem parti teşkilatındaki güçlerinin hem de CHP'nin geleneksel seçmen kitlesi içindeki ağırlıklarının doğru hesaplanmasına dayanıyor.

Hesabın ikinci kısmı daha kolay; zira CHP seçmeni de bu toplumun bir parçası; bu toplumdaki hakim atmosferden etkileniyor ve halkın yüzde 70'inin baş örtüsü yasağına karşı olduğu bir ortamda, CHP seçmeninin çoğunluğunun baş örtülü genç kızları on yıllardır inleten bu zalim yasağın yanında yer alacak kadar taş kalpli olduğu düşünülemez.

Dolayısıyla, yeni CHP yönetimi için asıl kritik mesele, parti teşkilatı içindeki güçler dengesinin gerçekçi bir değerlendirmesini yapmaktır. Malum, hele hele CHP gibi bir partide teşkilatı kaybetmek, her şeyi kaybetmektir; yani göze alınamaz bir risktir. Eğer yeni yönetim, Arat-Arıtman-Serter çizgisinin parti teşkilatına hakim olan esas çizgi olduğu tespitini yaparsa farklı davranacak; bu fanatik çizginin -sesi çok çıkmakla birlikte- aslında sanıldığından daha zayıf olduğu tespitini yaparsa daha cesur davranacak.

Benim Kılıçdaroğlu'na tavsiyem, bu hesabı yaparken kendisini parti yönetimine taşıyan dalgayı iyi değerlendirmesidir. Parti içindeki statüko bir kez sarsıldığında, parti teşkilatına yüzde yüz hakim zannedilen Baykalcılar'ın nasıl küçük bir azınlık olarak kaldıklarını hatırlaması, başkanlık için aldığı büyük desteğin parti içindeki değişim talebinin yansıması olduğunu görmesidir.

Özetle, türban konusu CHP içinde tarihi bir kırılma yaratabilir. Ve bu kırılma, CHP'nin anakronik Kemalist çizgisiyle esaslı bir hesaplaşma sürecinin başlangıcına dönüşebilir.

Eğer gelişme böyle olursa, ortaya çıkan fayda türban sorununun çözülmesinden çok daha büyük bir faydaya dönüşmüş demektir, bu da işin bir başka boyutu...

bugün



Bu yazı 1,200 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,824 µs