En Sıcak Konular

Şahin Alpay


Şahin Alpay
0 0 0000

Türkiye gittikçe Batı'ya yaklaşıyor



Belki Irak'ın ABD tarafından işgal edilmesinden, muhakkak ki İsrail'in Gazze'yi yakıp yıkmasından bu yana, daha ziyade ABD'de ama Avrupa'da da Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığına, eksen kaydırarak Müslüman Doğu'ya yakınlaştığına dair iddialar ileri sürülmekte.

Yakın zamanda bunlara Türkiye ile ABD arasındaki ideolojik ayrılığın derinleştiğine, Türkiye'nin İran ve Suriye ile bir "yeni eksen" oluşturmakta olduğuna dair iddialar da eklendi. Bu iddialara kanıt olarak da yurttaşlarının üçte biri dolayında bir bölümünün Türkiye'nin dünyada tek başına davranmasından yana olduklarına, İran'ın nükleer silah edinmesinden Amerikalılara ve Avrupalılara nazaran çok daha az kaygı duyduklarına, çoğunun değerlerinin Batı'nın değerlerinden çok farklı olduklarını düşündüğüne ve Türkiye'nin AB'ye katılmasının iyi bir şey olacağını düşünenlerin giderek azaldığına işaret eden araştırma sonuçlarına gönderme yapılıyor.

İddiaların ve delillerin her biri tek başına ele alınmaya değer, ama öncelikle Türkiye'nin "İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı altında Batı'dan uzaklaşmakta olduğu"na dair temel iddianın gerçeklerle ne ölçüde bağdaştığını sorgulamak gerekir. Bu bağlamda öncelikle şunu kabul etmek gerekir ki, eğer "Batılı" olmak ile kastedilen "Hıristiyan ya da Yahudi-Hıristiyan uygarlığı"nın değerlerini paylaşmak ise, (otoriter laik rejimine rağmen) dindar Müslüman çoğunluğuyla Türkiye elbette ki hiçbir zaman Batılı olmadı. Eğer "Batılı" olmak Batı ittifakının, NATO ya da AB'nin taleplerine kayıtsız şartsız uymak; İsrail hükümetlerinin izledikleri politikalara kayıtsız şartsız destek vermek anlamına geliyorsa, Türkiye gerçekte hiçbir zaman tam anlamıyla "Batılı" olmadığı gibi, son on yılda daha bağımsız ve çok boyutlu bir politika izleyen Türkiye'nin "Batı"dan giderek uzaklaştığı doğrudur.

Ama eğer "Batılı" olmak örneğin AB'nin "Kopenhag Kriterleri"ne uyum, yani: Özel mülkiyet ve özel girişime dayalı, işlerliği olan bir piyasa ekonomisine sahip olmak... Yönetim hakkının çoğunluğun oyunu alan parti veya partilere ait olması, ama azınlıkta kalanların hiçbir çoğunluk tarafından çiğnenemez haklara sahip olduğu liberal demokratik rejimi benimsemek... Bireylerin temel hak ve özgürlüklerine, insan haklarına, yurttaşların hukuk önünde eşitliğine, hukukun üstünlüğüne, farklı kimliklere, inançlara ve düşüncelere saygı göstermek... İçte ve dışta sorunların kavga ve savaş yoluyla değil, konuşarak, diplomasi ve diyalogla çözülmesine ilişkin liberal değerlere bağlılık anlamına geliyorsa, evet Türkiye henüz tam anlamıyla "Batılı" bir ülke haline gelemedi. Bunun için gideceği daha çok yol var. Ne var ki "Batılı" olmak ABD ve AB'nin izledikleri politikalara körü körüne bağlılık değil de, temsil ettikleri siyasi değerlere uyum anlamına geliyorsa, Türkiye'nin son on yılda bu yönde hayli yol aldığı muhakkak.

Bunun delili nerededir diye soracak olursanız: AB Komisyonu'nun 1998'den beri yayımladığı Türkiye'nin üyeliği yolundaki ilerlemesine ilişkin raporlara; son on yılda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne gelen Türkiye aleyhindeki davalardaki nitelik değişikliğine bakabilirsiniz. Ve nihayet Türkiye'nin "Batılı" olma yolunda ilerlemesine son sekiz yıllık iktidarında önemli katkılarda bulunan bir iktidar partisinin "İslamcı" olduğu hâlâ söylenebiliyor ise, o zaman İslamcılıkla Batılılık arasında bir çelişki kalmamış demektir.

Şunları da eklemek gerekir: Eğer ABD, komşu Irak'ı yakıp yıkarak, yüzbinlerce masum Müslüman'ın ölümüne neden olduysa; eğer ABD yönetimleri Filistinlileri işgal ve boyunduruk altında tutan İsrail hükümetlerine bir türlü "dur" diyemiyorsa; bir kısım AB üyeleri, Türkiye'nin hiçbir zaman AB'ye üye olamayacağı iddiasında iseler, elbette ki (liberal değerleri tam olarak benimseyenler dahil) Türkiye yurttaşlarının büyük çoğunluğu, ABD ve AB'nin temsil ettikleri siyasi ilke ve değerlere yakınlık duysalar da, izledikleri politikalara sempatiyle bakmayacaktır.



Bu yazı 1,076 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 21 Temmuz 2012 Oyumu geri alıyorum
    • 2 Haziran 2012 Nükleer yalanlar ve gerçekler
    • 19 Mayıs 2012 Uludere, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde
    • 29 Ekim 2011 Anadolu'daki bekleyiş, AB standartları
    • 20 Ağustos 2011 Şiddet, çözüm değil şiddet üretir
    • 19 Ekim 2010 Türkiye gittikçe Batı'ya yaklaşıyor
    • 26 Haziran 2010 Türk dış politikası liberaldir
    • 22 Mayıs 2010 Ey asker, siyasete karışma!
    • 8 Mayıs 2010 İsmet İnönü'ye de adil olmalıyız
    • 1 Mayıs 2010 Niye profesyonel ordu?
    • 3 Nisan 2010 'Lider sultası'ndan kurtulabilir miyiz?
    • 20 Mart 2010 Ermeni sorunu, aydınlar ve siyasiler
    • 6 Mart 2010 Vesayet rejimi nasıl kuruldu ve işledi?
    • 20 Şubat 2010 Demokrasilerde 'kontrol ve denge' nasıl sağlanır?
    • 13 Şubat 2010 Militarizm ne Ortaylı'ya, ne de MHP'ye yakışır
    • 2 Temmuz 2009 Genelkurmay Başkanı'na açık mektup
    • 11 Haziran 2009 'Türkiye çantada keklik değil'
    • 23 Nisan 2009 Zorunlu asimilasyon başarılı olamadı
    • 12 Şubat 2009 TSK'nın saygınlığını korumalıyız
    • 7 Haziran 2008 Militan demokrasi değil, militan devlet

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,351 µs