"Silahlı mücadele miadını doldurmuştur" demişti ya Osman Baydemir, daha işittiğim anda mim koymuştum o söze.
Mim koyanın sadece ben olmadığımı da çok iyi biliyor ve merakla bekliyordum. Bakalım Öcalan kaldırabilecek miydi böyle bir sözü.
Çok beklemem gerekmedi. Öcalan avukatlarıyla ilk görüşmesinde "ağzının payını" verdi Baydemir'e: "Bazıları sorumsuzca 'silah miadını doldurmuştur' diyor. Buna kendileri nasıl karar verir? Kandil bile silahlı güçlerin pozisyonu ve geleceği hakkında tek başına yetkili değil. Herkes kendi işine baksın."
Öcalan'ın gözünde Baydemir'in "kendi işi" ne acaba? Sadece borazanlık mı?
Osman Baydemir bölgesinde Kürtler arasında yaygın bir kitle tabanı olan, bölge halkı tarafından seçilip belediye başkanlığına getirilmiş güçlü bir lider. Öcalan bu azarıyla bölgenin güçlü bir Kürt liderinin prestijini yerle bir ettiğini bilmiyor mu? Tam tersine bildiği için böyle yapıyor. Liderlik hırsı BDP'lilerin "sayın" liderinin gözünü öylesine döndürmüş ki, kendi dışında herhangi bir isim birazcık inisiyatif gösterip ondan icazet almadan tek bir cümle söyleyecek olsa anında "haddini" bildiriyor.
Birkaç yıl önce aynı şeyi Ahmet Türk'e de yapmıştı.
Türk, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) resmi internet sitesine verdiği özel demeçte "Açık ve net söylüyorum; PKK Kürt halkına zarar veriyor" dediğini duyduğumda da aynen Baydemir'in geçen günkü cümlesini duyduğum zamanki gibi şaşırmıştım.
Ama sözleri hiçbir yanlış anlamaya imkân vermeyecek kadar açıktı Türk'ün. Şöyle demişti: "PKK'nın silahlı mücadelesi Kürt halkına zarar veriyor, askerin elini güçlendiriyor. Ama onlar da bu sorunun çözümü için bir proje ortaya konulmasını istiyorlar. Böyle bir proje konulmadığı, barışçıl adım atılmadığı için fazla etkili olamıyoruz. Eğer bu konuda fazla ısrarcı olursak halkımızdan koparız."
Ne var ki aradan 24 saat geçmeden Türk söylediklerini yalanlamak zorunda kaldı.
Böyle zamanlarda hem kızıyorum Kürt politikacılara söylediklerinin arkasında duramadıkları için hem de onlar için üzülüyorum.
Kolay iş değil; hayatları emanetçilikle geçiyor. Hiçbir zaman düşündüklerini söyleme diye bir özgürlükleri yok. Her zaman dillerini tutmak, demeçlerinde flu alanlar bırakmak, nereye çeksen oraya gidecek lastikli bir dille konuşmak zorundalar. Örneğin, "şiddetin çıkar yol olmadığını düşünüyoruz" dediklerinde, hangi şiddeti kastettikleri belli olmadığı için, PKK sıkıştırdığında "devletin şiddetini kastetmiştik"; devlet sıkıştırdığında ise "PKK şiddetini kastetmiştik" diye idare edebiliyorlar. Aynı belirsizlikten dolayı "şiddeti devreden çıkarıcı çabalar içerisindeyiz" deme özgürlükleri de var. Ama Öcalan'a gözünün üstünde kaşın var deme özgürlükleri yok...
Hayatları hem Öcalan'ı kızdırmayacak hem de bizleri teröre karşı olduklarına inandıracak cümle kalıpları üretmeye çalışmakla geçiyor. Esasen, sıkıştırıldıkları dar alanda bu laf cambazlıklarından başka bir şey yapabildikleri de yok...
X x x
Bir de, Osman Baydemir'i "Kendi işine baksın" diye aşağıladığı konuşmasının diğer bölümlerine bakalım Öcalan'ın: Devletle görüşmelerde ortak bir dili ve karşılıklı saygıyı daha yeni yeni yakalıyorlarmış. Bu kolay olmamış. Ama şimdi olgun bir dil geliştiriyorlarmış. "Saygı temelinde" birbirlerini anlıyorlarmış. Zaten böyle olmasaymış, korkunç katliamlar gelişirmiş!
Üslubunun küstahlığı, en iyi niyetli ve barışçı Türkler'i bile çileden çıkartacak üstten bakışı ve son cümledeki tehdidi görüyor musunuz? Katliamları ben önledim, benimle saygılı konuşmazsanız yine yaparım diyor. Olacak olan bazı katliamları önledinse, gerçekleşen katliamları da sen yaptırdın. "Sayın" terörist emrini verdiği bunca katliamı unutmamızı ama önledikleri için teşekkür etmemizi bekliyor!
İnşallah yanılırım ama ben bu şantaj ve tehdit kokan üsluptan, bu üslupla yürütülecek müzakerelerden pek bir şey beklemiyorum.
Benim beklediğim tek şey, Osman Baydemir "silahlı mücadele miadını doldurmuştur" dediğinde ve de Öcalan'dan böyle bir zılgıt yediğinde, Baydemir gibi düşünen bütün Kürt önderinin de bir adım öne çıkıp "Biz de öyle düşünüyoruz" demesi, diyebilmesidir ki aslında büyük çoğunluğun öyle düşündüğünü biliyoruz.
İşte o nokta, sorunun çözümünde kritik eşiğin aşıldığı nokta olacaktır.
Öcalan'la görüşmelerden sonuç alınmaya başlanması da bu kritik eşiğin aşılmasına bağlıdır...
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle