En Sıcak Konular

Bülent Korucu


Bülent Korucu
0 0 0000

Geciken adalet, can yakıyor



Yargının yavaş işlediği, neredeyse kabullenilmiş bir ülke gerçeğine dönüşüyor. Aynen rutinleşen trafik terörü ya da basit ihmallerle kaybettiğimiz çocuklar gibi.

Açılıp kapatılmamış kuyular veya foseptik çukurlarına düşen çocuklar birkaç günlük reyting malzemesi anlamına geliyor. Yolları kan gölüne çeviren trafik terörü de sadece düştüğü yeri yakan ateş. Akıllanmıyoruz bir türlü. Hepsi bir yana, adalet duygusunu zedeleyen yargı mekanizması toplu ve zincirleme kazalara yol açıyor. Yargının iş yükünden herkes şikâyetçi. En fazla dert yananlar, haklı olarak yargıç ve savcılar. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de pek çok defa benzer yakınmalarda bulundu.

Müşahhas misaller, tıkanıklığın birinci derecede sorumlusunun üst yargı olduğuna işaret ediyor. 30 Ekim 2010'da Zaman'dan bir haber: "Ümraniye T ve E Tipi ile Üsküdar Paşakapısı Cezaevi savcılığına yeni atanan Ersoy Yüce, kapasitenin üstünde hükümlü sorununa çare aramak için çalışma başlattı. Buna göre toplam 2 bin 790 hükümlüden 918'inin dosyası Yargıtay'da. 4 yıldır bekleyenler bile mevcut. Yargıtay bu cezaları onasa dahi 89 mahkûm hemen tahliye olacak. 201'i açık cezaevine nakledilecek." En çarpıcı haberi şubat ayında Sabah Gazetesi yapmıştı: "Yargının iş yükünün vahim sonucu... Yargıtay'da 2009'da incelenen dosyaların yaklaşık 15 bininin düşürülmesine karar verildi. Böylece 50 bin sanığın davası ortadan kalktı." İlk örnekten anlaşılacağı üzere sanıklardan mağdur olanlar bulunabilir. Tersi de mümkün, dosyaların sonuçsuz kalmasıyla mağduriyet yaşayan müştekiler herhalde isyan etmiştir. Yargıtay'daki ağır işleyişin 'cezalandırdığı' diğer kesim iş dünyası. "Alacaklı davalarına bakan Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin önünde Kasım 2010 itibarıyla temyiz edilen 48 bin dosya bulunuyor. Yetkililer, bu davaların 3 seneden önce sonuçlanmasının mümkün olmadığı görüşünde." Ekonomik krizle birlikte karşılıksız çıkan çekler büyük sorun haline geldi. Hapis cezasının, ödemeyi isteyenleri bile engelleyeceği ileri sürüldü. Ve yeni yasa, ödeme için yeni şanslar verdi. Konumuz bu değil; konu binlerce davanın yüksek mahkemenin önünde birikmesi ve en iyi ihtimalle üç yılda sonuç çıkması.

Bu sene başı itibarıyla Yargıtay'da ceza ve hukuk dairelerinde biriken dosya sayısı bir milyonu aşmıştı. Yıl sonunda devredenlerle birlikte rakamın iki milyona dayanması bekleniyor. Kartopu gibi katlanarak artan sayıya müdahale edilmezse altından kalkılması imkânsız hale gelecek. Çözüm için yapılacaklar çok karmaşık değil. Öncelikle Yargıtay, mevcut yapısı içinde daha hızlı nasıl çalışacağını düşünmeli. Öncelikle, ilk kademe mahkemelerinden rol çalma hevesinden vazgeçecek. Yerel mahkemelerde halledilebilecek konulara el koyup işine iş katmayacak. İki, seçimlerini hızlı tamamlaması gerekecek. Başkan Gerçeker, 95. oylamada ancak seçilmişti. Bu, kamuoyuna yansıyan kısmı. Daire başkanlıkları ve diğer seçimler de 'dön baba dönelim' turlarına sahne oluyor. Üç, hakkındaki yolsuzluk iddialarını hızla sonuçlandırıp itibar erozyonuna son verecek. Artı, yüksek mahkemeler siyasete biraz daha az zaman harcayıp kendi işlerine yoğunlaşmalı. Siyasi iradeye düşen ise hâkim yetersizliğini ortadan kaldırmak. 100 bin kişiye Yunanistan'da 29, Almanya'da 25 yargıç düşerken Türkiye'de bu sayı sadece 9. Ara kademe temyiz makamı olan istinaf mahkemelerinin ertelenen kuruluşu artık hayata geçirilmeli. Belki de en önemlisi, Yargıtay'a yeni daireler kurarak veya mevcut dairelere takviye yaparak işlemleri hızlandırmak. Yüksek mahkeme, elindeki dosyaları hızla eritmezse önümüzdeki yıl, önünde iki milyona yaklaşan dosya ile açılış yapacak. Böyle giderse geciken değil, gerçekleşmeyen adaletten söz edeceğiz. Dosyası sonuçlanan, büyük ikramiye kazanmış gibi sevinecek.
 
zaman



Bu yazı 1,006 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Emri verenle alan bir olur mu?
    • 11 Eylül 2012 Siyasette sonuçsuz arayışlar
    • 4 Eylül 2012 PKK'yı kim cesaretlendiriyor?
    • 3 Ağustos 2012 Özkök Paşa'nın tarihî tanıklığı
    • 31 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlamlaştırdı
    • 27 Temmuz 2012 Anketler ne diyor?
    • 6 Temmuz 2012 Ahmet Şık, Ahmet Şık'ı yalanlıyor
    • 26 Haziran 2012 Karayılan söyledikleri mi kaçırdıkları mı?
    • 15 Haziran 2012 Özal'ın ölümü aydınlanacak mı?
    • 22 Mayıs 2012 Anayasanın dili
    • 11 Mayıs 2012 Başkanlık Türkiye'de uygulanabilir mi?
    • 8 Mayıs 2012 CHP'de yerel seçim mücadelesi
    • 4 Mayıs 2012 AİHM, mahkemeyi ibra etti
    • 17 Nisan 2012 Balyoz'da acı fren!
    • 27 Mart 2012 Balyoz'a ABD'den destek gelmiş!
    • 16 Şubat 2012 MİT tartışmasındaki toz bulutu
    • 8 Şubat 2012 Dindarların talebi özgürlük
    • 3 Şubat 2012 CHP'liler dama oynuyor
    • 31 Ocak 2012 CHP'de anomali doğumun yan etkileri
    • 20 Ocak 2012 Mahkeme aslında 'örgüt var' diyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,147 µs