En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Sokak ve demokrasi



Mısırda geçiş döneminin ordu tarafından yönetiliyor olması haklı endişeler yaratıyor.
Ama bu endişeleri fazla ileri götüren ve "gidenle gelenin farkı yok; Mısır halkı aldatıldı" düzeyine taşıyanlar var ki ben bu bakış açısını fazlasıyla toptancı ve karamsar buluyorum. Dahası, Mübarek'i istifa ettiren iradeyi aşırı derecede küçümsüyor.
Evet, Tantavi ve Mübarek aynı ekibin parçaları olabilirler. Ama Tahrir Meydanı'nda ortaya konan değişim iradesinin Mübarek'i yüreği kan ağlaya ağlaya istifaya zorlarken Tantavi'yi eski Tantavi olarak bırakması mümkün mü? Elbette önümüzdeki dönem göreceğimiz Tantavi, Tahrir Meydanı'nı hiç unutmayan, kendini Tahrir Meydanı gerçeğine göre yeniden formatlamaya çalışan bir Tantavi olacaktır.
Aslında Mısır'da geçiş sürecinin nasıl ilerleyeceği tartışması bizi daha temel bir tartışmaya götürüyor.
Mısır'da meydanları dolduran kitleler parlamentoyu ve başkanlık sarayını basıp iktidara el koysaydı, daha "devrimci" bir durum olacağı kesin; ama acaba demokrasiye geçiş açısından daha sağlıklı bir durum mu olacaktı?
Bundan birkaç hafta önce gittiğimiz Kırgızistan'da, bu ülkenin beş yıl arayla iki kere yaşadığı "halk ayaklanması yoluyla iktidarın el değiştirmesi" tecrübesini birinci ağızdan dinleme imkânımız oldu. Başkent Bişkek meydanlarında toplanan kitleler 2005 yılında tek adam yönetimine dönüşen Asker Akayev yönetimini düşürüp yerine Bakiyev'i getirmişti. Ama bu "devrim" Bakiyev'in de Akayev gibi bir tek adam yönetimi kurmasını engelleyememiş, aynı kitleler 2010 Nisan'ında yeniden parlamentoyu basıp bu defa da Bakiyev'i indirmişti.
Peki, Bişkek meydanlarında toplanan o insanlar kimi temsil ediyordu? Halkın ne kadarının taleplerinin sözcülüğünü yapıyordu ve birini alaşağı edip başka birini iktidara oturtma kararını ne hakla, hangi temsil yetkisiyle veriyordu?
Elbette 5,5 milyonluk bir ülkeyi 80 milyonluk Mısır'la kıyaslıyor değilim. Ama bir genelleme yapabilir, bir ilkeden bahsedebilirim:
Tarih bize, "genel halk ayaklanmasıyla iktidarın devrilmesi" tecrübelerinde iktidarın "kimin elinde kalacağının" pek de belli olmadığını; yaşanan karambolde "temsil gücü en yüksek" olanların değil en örgütlü ve militan gücü en yüksek kesimlerin iktidara gelmesinin daha kolay olduğunu ve böyle kaos anlarında iktidarı ele geçiren bu kesimlerin daha sonra kendi diktatörlüklerini kurmalarının çok muhtemel olduğunu öğretiyor. O yüzden ben kendi payıma, sokaklardaki kalabalığın parlamento basmasıyla kurulacak yeni rejimlere pek sıcak bakamıyorum. Geniş kitlelerin sokağa çıkması, antidemokratik yönetimlerin artık ülkeyi yönetemez hale gelmesi açısından şarttır. Ama "sokak" gidenin yerine kimin geleceğini tayin etmeye kalktı mı, problem de başlar.
Evet, Mısır'da milyonların Tahrir Meydanı'nda sürdürdüğü 18 günlük destansı direniş, ülkeyi yönetenleri "yönetemez" hale getirdi. Bu olmadan hiçbir şey olmazdı. Ama o milyonlar daha da ileri giderek, kimin yöneteceğine de karar vermeye kalksaydı bu Mısır'ın geleceği için hiç de hayırlı olmazdı.
Şimdi Mısır'da muhalefeti bekleyen temel görev, yaşanan geçiş döneminde Tahrir Meydanı'ndaki ruhu diri tutarak yeni rejimin hukuki altyapısını oluşturmak, yeni yönetimde toplumun tüm kesimlerinin güçleri oranında temsil edilmesi konusunda konsensüs sağlamak ve adil bir seçimle barışçı geçişi sağlamaktır. Ondan sonrası ise reform dalgalarıyla yavaş yavaş ilerleyecek uzun ince bir yoldur.
Sandıktan çıkacak iktidarın Mısır'da hiçbir kesimi tam olarak memnun etmemesi, öte yandan bütün kesimleri bir ölçüde tatmin etmesi en iyi sonuçtur.
Unutmayalım ki, en müstebit yönetimlerin bile bir kitle temeli vardır; o kesim de Mısır'ın bir parçasıdır ve varlığını yeni dönemde de sürdürecektir. Yine unutmayalım ki, her ülkenin demokrasisi o ülkenin kendi geçmişinden izleri, eski rejimin kalıntılarını ve o ülkenin kendine has rengini, kokusunu, dokusunu taşır.
Not: Pazartesi gecesi Bugün TV'de katıldığım Perde Arkası programında  Balyoz Davası'nda hakkında tutuklama kararı çıkanlardan bir kişinin Dış Hatlar Terminali'nde yurtdışına kaçarken yakalandığını söyledim. Daha sonra ise yakalanan kişi emekli Albay Harun Özdemir'in yurtdışına kaçmadığını, tersine halen yaşadığı Zürih'ten hakkında çıkan yakalama kararı nedeniyle teslim olmaya geldiğini ve bu sırada yakalandığını öğrendim. Verdiğim yanlış bilgiyi düzeltir, hem sanıktan ve yakınlarından hem de okurlarımdan özür dilerim.

bugün



Bu yazı 1,452 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,730 µs