En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Dekolte ve ağır tahrik



Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker'in...
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker'in, kadınlara taciz ile ilgili "Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyersen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz" sözleri üzerine başlayan tartışma günlerdir sürüyor.
Aslında bu sözlerin fazla tartışılacak bir tarafı yok. Ataerkil kültürün, kadın üzerinde erkek egemenliği kurma konusundaki dinmeyen tutkunun, şiddet bağımlılığının kaba saba bir ifadesi...
Ne var ki, dekolte ve taciz tartışmasına sebep olanın bir ilahiyatçı oluşundan iştahlanarak bu konuyu "Türkiye muhafazakarlaşıyor" tezinin yeni bir kanıtı gibi ortaya koymaya kalkanlara birkaç hatırlatma yapmak gerekiyor:
Gerçekte, bu sözlerle ortaya çıkan bakış açısı kadar evrensel bir bakış açısına az rastlanır. Kadının sadece kıyafeti ile değil, hal ve tavırlarıyla, mimikleri, jestleri ve konuşmasıyla hatta ses tonuyla erkeği taciz suçuna teşvik ettiği (dolayısıyla en azından yarı yarıya suçlu olduğu) inancı neredeyse ezelden beri bütün kültürlerin ortak noktasıdır. O kadar ortaktır ki, bütün ülkelerde sayısız hukuki tartışmaya, sosyolojik araştırmaya, filme, deyim ve atasözüne konu olmuştur. Mesela Jodie Foster'ın 1988'de çevirdiği Sanık filminin konusu tam da budur. Filmin mahkeme sahnelerinde tam da şimdi yapmakta olduğumuz tartışma yapılır ve bu film gerçek bir olaydan uyarlanmıştır.
Üstelik bugün Prof. Çeker tarafından savunulan bu görüş Türkiye'de yıllar yılı ceza hukukumuzun parçası olmuştur. 90'lı yıllara kadar yürürlükte olan "Hayat kadınlarına tecavüz halinde ceza indirimi yapılması" maddesi Çeker'in savunduğu görüşün yasa maddesi haline gelmiş şekli değil midir? Ve bu ceza kanunu son derece "laik" hukukçularımız tarafından hazırlanmamış mıdır?
X x x
Her olayı tek tek ele almak; tek tek kavramaya çalışmak, olaylar arasındaki ilintileri bulup çıkarıp genellemeler yapan bir kafa yapısına sahip olmamak...
Dekolte krizi nedeniyle aynı müzmin düşünme tarzı defosuna bir kez daha tanık olduk.
Hiç kimse bu tartışmayı ceza hukukundaki "ağır tahrik" kavramıyla ilişkilendirmeyi düşünmedi. Bu tartışmanın ceza kanunlarındaki "ağır tahrik" kavramının cinsel suçlar bağlamındaki uygulamasından başka bir şey olmadığı konuşulmadı. Konu her zamanki gibi "tekil" bir olay olarak ele alındı. Öyle olunca da fikrin gelişmesi, ilkesel düzeye çıkması, tutarlı bir düşünce yapısı kurulması mümkün olmadı.
Şöyle bir düşünelim:
Bizim TCK'mız penceresi açık unutulmuş bir eve giren hırsıza "ağır tahrik" gerekçesiyle ceza indirimi yapıyor mu, yapmıyor mu?
Sokakta çantasının fermuarı açık ve cüzdanı ortada olan bir kadını soyan, ceza indiriminden yararlanıyor mu, yararlanmıyor mu?
Bir adam, bir başka adamı anama küfretti diye öldürdüğünde ağır tahrik kapsamında ceza indirimi alıyor mu almıyor mu?
Kocası tarafından terk edilmiş bir kadın "öteki kadın"ı kocasıyla sarmaş dolaş görüp de öldürünce ağır tahrik indiriminden yararlanıyor mu, yararlanmıyor mu?
Peki neden hiç kimse "Bir dakika beyler; pencere açıksa açık... Cüzdan ortadaysa ortada. Bu durum bir insanın başkasının malına el sürmeme sorumluluğunu kaldırmaz, suçunu da hafifletmez" diye itiraz etmiyor?
Neden kimse, bir adamın karısını bırakıp sevdiğine gitmesi terk edilen kadını gözü dönmüş bir katil haline getiriyorsa burada "Suç tahrik edende değil, tahrik olandadır" demiyor...
Özetle, demek istediğim şu ki, eğer dekolte tartışmasını doğru dürüst yapacaksak, "ağır tahrik" denen şeyi kavram olarak sorgulamalı ve sadece cinsel suçlar için değil, suçun her türlüsü için kaldırılmasını savunmalıyız.
Çünkü bu kavram, bireyi kendi davranışının sorumluluğunu taşımaktan aciz bir yaratık olarak kabul etmektedir. Eğer birey olmak önemliyse, durmadan birey haklarının kutsallığından, bireyin önceliğinden söz ediyorsak, bireyin sorumluluklarına da önem vermeliyiz.
Haklara sahip olmak için sorumlulukları da yüklenmek gerekir; ona buna "tahrik olmamak", bireyin sorumlukları arasındadır.
İnsan denen varlıktan, hayvanla arasındaki farkı ortaya koymasını; omuzlarının arasındaki o organı biraz olsun kullanmasını beklemeyeceksek, başka neyi bekleyeceğiz?

bugün



Bu yazı 1,964 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,827 µs