Gülay Göktürk
0 0 0000
Hezimetin hesabı
"Sözün bittiği nokta" lafına hiçbir zaman inanmadım.
Konuşulacak şey her zaman vardır. Yeter ki zamanı geçmiş sözlerle vakit kaybedilmesin; konuşulması gerekenler konuşulsun.
Çarşamba sabahı uyandığımız felaket tablosu üzerine durmadan konuşuyoruz.
Moderatörler, televizyondaki yorumculara "Bu saldırıyı nasıl analiz ediyorsunuz" diye soruyorlar.
Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler de analiz yapıyor.
Oysa bu saldırının yeni bir siyasi analize ihtiyacı yok. Temmuzun ortasından bu yana yükselen terör dalgası ile ilgili olarak yapılabilecek bütün analizler yapıldı. Söylenebilecek her şey söylendi.
PKK'nın neden saldırıları yoğunlaştırdığını, neden iyice azgınlaştığını biliyoruz.
Artık, PKK'yı lanetleyip durmanın, bu örgütün ne kadar vicdansız, ne kadar Kürt düşmanı olduğunu anlatmanın da bir anlamı yok. Bir terör örgütü terör yaptığı için suçlanabilir mi? Onun zalimliğini anlatmaksa, tereciye tere satmaktır. Hem bölgede yaşayan halk hem de çocuklarını kurban veren bu millet terör örgütünün vahşi yüzünü o hamasi cümleleri kuranlardan daha iyi biliyor. Kürt davasından çoktan kopup uzaklaştığını da...
Artık, PKK'nın "dış destekli" olduğunu tekrarlayıp durmanın da bir alemi yok. Bu örgütün bir taşeron örgütüne dönüştüğünü, bazı ülkeler tarafından Türkiye'yi istikrarsızlaştırmanın aracı olarak kullanıldığını çocuklar bile biliyor.
Bu terör olayını fırsat bilip muhalefete çakmanın da alemi yok. Kamuoyu hangi partinin geçmişten bu yana ne yaptığını, neyi yapmadığını, neyi savunduğunu gayet iyi biliyor ve temcit pilavı gibi aynı şeyleri dinleyip durmak istemiyor.
Artık başka şeyleri konuşmanın zamanı...
Ben çarşamba ya da perşembe günü kameraların karşısına geçen Başbakan'dan bambaşka bir konuşma beklerdim.
Başbakan, arkasına yakın plan bir bölge haritasını asmalı, eline de bir değnek alıp karşı karşıya olduğumuz büyük askeri hezimet konusunda bize brifing vermeliydi.
Nasıl olup da, 250 teröristin ağır silahlarıyla birlikte iki hafta boyunca sınırdan içeri sızabildiğini izah etmeliydi.
Suriyeli Bahoz Erdal'ın bir ay önce "Çukurca'ya saldırın" talimatı verdiği istihbaratı alındığı halde Kekliktepe'de savunması zayıf bir "üs tutma" kararının doğru olup olmadığını değerlendirmeliydi.
Bir hafta önce termal kameraların bu geçişleri tespit ettiği iddiasına cevap vermeliydi.
Terör örgütü 8 ayrı noktaya eşzamanlı ve eşgüdüm içerisinde saldırı düzenlerken, istihbarat örgütlerinin ne yaptığını; insansız hava araçlarının ne işe yaradığını açıklamalıydı.
Saldırganların nasıl olup da zayiat vermeden kaçabildiğini anlatmalıydı.
Hakkâri şehir merkezine 30 km. mesafedeki Kavaklı Kampı'nın PKK'nın üssü olduğu biline biline varlığına müsaade edilmesinde kimlerin sorumlu olduğunu söylemeliydi bize.
2007 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından açıklanan "profesyonel ordu" konusunda neden hâlâ ciddi bir gelişme sağlanamadığını; 2008 yılı için konulan "tüm sınırlarda profesyonel askerlerin görev yapması" hedefine neden ulaşılamadığını izah etmeliydi.
Eğer "bütün bunları açıklamak başbakanın işi değildir" diye düşünüyorsa, kendisi kısa bir konuşma yapıp kenara çekilmeli, o haritanın başına bu askeri hezimetin hesabını verebilecek bir bakanın ya da danışmanın geçmesine izin vermeliydi.
Zira terörle mücadele yönetiminin askerlerden sivillere geçmesi, böylesine ağır bir kayıptan sonra bunun hesabını halka verecek olan merciin de sivil iktidar olması demektir. Doğaldır ki, iktidar da bu hesabı güvenlik güçlerinin sorumlularından soracak; hataları, zaafları ve sorumluluğu bulunanları tespit edecektir.
"Karşımızda dünyanın en tecrübeli terör örgütlerinden biri var. 30 yıllık bir tecrübeye sahip ve bölgeyi avucunun içi gibi biliyor" gerekçesi artık hiç kimseyi tatmin etmiyor.
PKK'nın otuz yıllık tecrübesi varsa karşısındaki ordunun da 30 yıllık tecrübesi var. Onlardan, hiç değilse PKK kadar dağda savaşmayı bilmelerini istemek, çok şey istemek mi oluyor?
bugün
Bu yazı 1,677 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
28 Eylül 2012
Susmak için artık çok geç
-
24 Eylül 2012
Darbecilik mahkûm oldu
-
21 Eylül 2012
7 adımda çözüm planı
-
14 Eylül 2012
Libya
-
25 Ağustos 2012
Kürtler'i PKK'dan korumak
-
8 Ağustos 2012
Tehditle canlı kalkan olunur mu?
-
30 Temmuz 2012
Suriye Kürdistanı
-
2 Temmuz 2012
Zana kimi, neyi temsil ediyor?
-
18 Haziran 2012
Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
-
15 Haziran 2012
Olmayacak duaya amin
-
11 Haziran 2012
Oslo süreci yeniden mi?
-
8 Haziran 2012
Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
-
4 Haziran 2012
Ses kayıtları
-
30 Mayıs 2012
Parti kongreleri neden yapılır?
-
21 Mayıs 2012
Sivil bayramlar dönemi
-
11 Mayıs 2012
Yine mi?
-
9 Mayıs 2012
Solun resmi tarihi
-
25 Nisan 2012
Keşke CHP bölünse
-
11 Nisan 2012
Kafası karışık bir Demirtaş
-
9 Nisan 2012
Nizam-ı alem
Yorumlar
+ Yorum Ekle