En Sıcak Konular

Bilal Kemikli



Bilal Kemikli
0 0 0000

İki Yunus, iki sohbet ve iki netice



Yunus Emre’nin Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde makamı var… Sadece Anadolu’da mı? Hayır; Azerbaycan’da da var. “Yukarı illeri gezdim” diyor. Yukarı illeri, Azerbaycan’ın dâhilinde bulunduğu bölgeyi kastediyor. Muhtemelen Dağıstan’ı, Kafkasya’yı ve tabi İran Azerbaycan’ını gezmiş olmalı.

Gezgin bir derviş Yunus; gezmiş, sözü ve sohbetiyle yaralı gönüllere merhem olmuştur.

Hangi şehre uğrasam, oraya hayat vermiş kâmil insanlarının, sanat ve düşünce adamlarının türbelerini de ziyaret etmek isterim. Çarşı, tarihi eserler, kütüphaneler ve müzelerin yanında türbelerin de size o şehirle alakalı söyleyeceği sözler vardır. Son seyahatim, bir konferans vesilesiyle Aksaray’a olmuştur. Daha evvel Somuncu Baba Sempozyumu için gittiğimde, Vali Beyle Yunus’u konuşmuştuk… Orada, Aksaray’da bulunan Tabduk Emre ve Yunus Emre türbelerinden söz etmişlerdi. O vakit program yoğunluğuyla gidemediğimiz Yunus Emre türbesine bir kış günü gitmek nasip oldu.

Aksaray’da Yunus’un huzurunda dostlara, uğradığım diğer Yunus makamlarından söz ettim. Türkçeyi adeta Müslümanlaştıran bu büyük ruhun, gerçekte nerede olduğu meselesi, o günkü konumuz değildi. Çünkü Aksaraylılar, Yunus’u Aksaraylı kabul ediyorlar. Tıpkı Kulalılar, Karamanlılar, Eskişehirliler ve diğerleri gibi… Meselemiz o değildi; Yunus’un bu millete emzirdiği süt yani mananın farkına varmaktı. Orada, Belediye Başkanı’nın tahsis ettiği arazi arabasıyla çıktığımız tepede, bir yandan Hacı Bektaş’a doğru nazar ederek Yunus’un menkıbeleri eşliğinde şiirlerini ve bu şiirlerde işlediği manayı konuştuk.

Kar üstünde bir sohbet… Kar, beyazdır; süt rengi. Beyaz şeriatı ve ilahi bilgiyi temsil eder. Şeriat kapısı, din kapısıdır ve bu kapı evvelemirde insanı aklen ve ruhen olduğu gibi maddi anlamda da temizler. Bu temizlik, ancak ilahi bilgiyle olur… Bu bakımdan vahiy, ona muhatap olan insanı temizliyor ve mümin kılıyor.

Hava soğuktu… Ama kar üstünde sohbet içimizi ısıttı. Yunus Emre, asırlar öncesinden bize sesleniyordu.

“Dervişlik dedikleri hırka ile tâc değil

Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtâc değil”

Gösterişten yahut modern insanın önemsediği imajdan çok öte bir anlama yolculuk… Gönlü derviş etmek! Derken Tabduk’un huzuruna geldik. Bir insan, geride ondan ne bir söz ne de bir yazılı eser kalmış. Lakin bir “sîne halketmiş”, bir gönle öylesine ışık olmuş ki… O gönül Yunus olmuş, söylemiş de söylemiş. Adeta Tabduk, Yunus dilinden konuşmuştur.

Tabduk’un huzurundan ayrılıp Ankara’ya doğru yola revan olduğumuzda, Bursalı Âşık Yunus’u konuşuyorduk. Son yıllarda bendenizin de içinde bulunduğu bazı kalem ve söz erbabının ara sıra da olsa dile getirdiği Âşık Yunus, Emir Sultan’ın dervişlerinden kabul edilir. Ahalinin “Şol cennetin ırmakları” ve “Sordum sarıçiçeğe” gibi, çokça bildiği ilahileri bu Bursalı Yunus söylemiş. Fakat maalesef Bursalılar bu Yunus’un pek de farkına varmamışlar.

Ankara’ya, bazen yorgunluktan uyuya kalsam da sözle sohbetle geldik. Aksaraylı dostlarla Ankara Garı’nda vedalaştık… Hızlı tren Eskişehir’e doğru hareket ettiğinde, bendenizin aklında şu vardı: İlk fırsatta Âşık Yunus’a uğramak.

Meşgaleler, iş güç… Velhasıl Bursalı Yunus’u ziyaret programı gecikti de gecikti. Daha da erteleyemezdim, bu hafta sonu ilim ve irfan yolunda nice güzel hizmetlere imza atacaklarına inandığım iki öğrencimle yola çıktık. Yağmurlu bir gün… Hava o kadar da soğuk değil. Evvela Yeşil’e selam verdik, sonra Şible’de Taksi durağını geçip, sağa Karamazak yokuşuna doğru tırmandık. Âşık Yunus, bu yokuşu biraz tırmanıyorsunuz, hemen sağda iki apartmanın arasında sır olmuştur. Bu iki apartmanın hava boşluğu gibi… Orada, tek başına sırlanmamış; bu semte adını veren Şeyh Abdurrezzak Efendi’yle yan yana.

Şiirleri ve bilhassa ilahileriyle gönüllerimiz şenlendiren Âşık Yunus ve hakkında yeterli malumata sahip olmadığım Şeyh Abdurrezzak Efendi, orada iki apartmanın havalandırma boşluğunda mahzun ve garip kalmışlar. Bırakın iki apartmanın arasında adeta zindana mahkûm edilmelerini, üstelik bir de pencerelerden atılan ekmek parçaları ve çerçöple kabirleri kirlenmiş. Oracıkta dilimiz kurudu; söz tükendi. Evet, şunu dedim: Vefasız Bursalılar… Sözün ve sohbetin kıymetini bilmeyen komşular.

Yağmur yağıyordu… Birazcık durduk ve gönlümüz kırık bir şekilde Emir Sultan’ın huzuruna vardık.

Bu durumu, en azından Yıldırım Belediye başkanıyla paylaşayım istedim… Onun hizmet alanına girer, en azından burayı temizletebilirdi. Telefonumda kayıtlı aradığım numaralar, belki hafta sonu olması sebebiyle ya kapalıydı yahut da ses veren yoktu. Valimize konuyu ulaştırmak için çabaladım, cevap alamadım. Sonra Büyük Şehirden bir dostumu aradım, cevap verdi… Durumu anlattığımda sevindirici bir cevap aldım: “Hocam orayla alakalı bir düzenleme yapıyoruz!”

Bu güzel söz bizi kendimize getirdi, Yusuf hocanın ikramıyla gönlümüz şenlendi… Dönüş yolunda uğradığımız Emirhan’da bir dosttan, Üsküp’te de bir Âşık Yunus türbesinin olduğunu öğreniyoruz. Hemen oracıkta şu tespiti yaptık: İlim sadece kitapla, okuma ve yazmayla tahsil edilmez; aynı zamanda eserini okuduğumuz, üzerinde düşündüğümüz bir şair, âlim yahut bilge için yağmurlu veya karlı bir günde kalkıp yola düşmek de lazım...

Bu kendi adımıza bir çıkarımdı. Sonra dostlara dedik ki: “İmdi kimseye kızmadan ve kimseden bir şeyler ummadan uğruna yollara düşülen Bursalı Âşık Yunus’a hizmet zamanı… En azından Yeşil’e gelmişken, yolumuzu Karamazak Yokuşu’na da düşürme zamanı.”

Sizce de öyle değil mi?

Bu yazı 2,178 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Nisan 2016 Öğrencime Mektup
    • 5 Şubat 2016 Sahici Büyük Kimdir?
    • 24 Ocak 2016 Aşkın Yolcuğu'na Dair
    • 1 Ocak 2016 Kar taneleri: Semada raks eden dervişler
    • 21 Aralık 2015 Eksik Gören Eksiktir
    • 10 Ağustos 2015 Çeşm-i Cihân'a Ağıt
    • 9 Temmuz 2015 Tevazu: İnsan toprağını işlemek
    • 28 Haziran 2015 Ses vermek?
    • 24 Haziran 2015 Bu kitap neden yazıldı?
    • 4 Haziran 2015 Muhalefeti mi seçeceğiz?
    • 10 Mayıs 2015 Ruhuma Sükünet Veren Şehir
    • 20 Nisan 2015 Sevgili kızım, beklemeyi bilmeliyiz
    • 5 Nisan 2015 Bedhah tuzaklara karşı
    • 9 Mart 2015 Bu iyi bir zamandır
    • 12 Şubat 2015 Oğluma birkaç not
    • 27 Ocak 2015 Öğüt Almak: Nasihatname geleneğimize dair
    • 19 Ocak 2015 Son hadiselere ve tartışmalara dair
    • 29 Ekim 2014 Dostun Bahçesinde Teferrüç Etmek
    • 14 Ekim 2014 Camide buluşalım…
    • 9 Eylül 2014 Bir Gönül Köprüsü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,007 µs